18 Eylül 2018 Salı

KINIKÇI KANYONU


TREKBEŞBİN ekibi olarak farklı rotalar, farklı deneyimler mottosuyla bir süredir başka coğrafyalar peşinde koşmak istediğimiz için 16 Eylül 2018 Pazar günü bir grup doğa sever ile KINIKÇI KANYONU'nu geçmek istedik.

İnternet üzerinden Kınıkçı Kanyonu olarak araştırma yapıldığında pek fazla bilgi ve görsel olmadığı için de faaliyetimizin yazısını özellikle yazmak istedim. Merak edenleri fazla bekletmeden yol hikayemize başlayalım. Bakalım nerelerden geçmişiz?

KINIKÇI KANYONU'NDA TREKKİNG 
Yol uzun olduğu için Cumartesi gece yarısı İstanbul'dan E-5 güzergahında toplanarak yola çıkıyoruz.

Bolu'ya gün ağarmadan, saat 05.30 gibi ulaştığımızda Bolu merkezdeki bir kafede kahvaltımızı yapıp, saat 06.00'da 720 metredeki Bolu merkezden Kıbrıscık'a giden yoldan sisler içinde yol alıyoruz.

51. kilometrede bulunan Çökeler Köyü'nün hemen karşı hizasında, 1320 metrede, saat 06.35'te aracımızdan iniyoruz.

Yola çıkış hazırlığı sonrasında saat 06.45'te Kınıkçı Kanyonu başlangıç tabelasında ekip fotoğrafımızı çektirip, günün heyecanlı yürüyüşüne başlıyoruz.
TREKBEŞBİN KINIKÇI KANYONU EKİBİ
Ekibimiz 19 kişiden oluşuyor. Ekip elemanlarımız rehberlerimiz Ayhan Kılıç ve 
Güven Yüksek dışında katılımcılarımız Emine Yıldız, Zeynep Yıldız, Serap Göke, Mustafa Avcı, Adem Kırçiçek, Mete Güneş, Sinan Saraç, Aslı Doğan, Murat G.Türkoğlu, Barış Dursun, Bülent A.Dursun, Fazlı Çalıkıran, İsmet Yıldırım, Şebnem Tayyar, Salim Yamak, Muzaffer Ayyıldız ve ben Şenay Kılıç'tan oluşuyor. 

Bugün izleyeceğimiz rotanın tamamı Köroğlu-Yaylaçayı-Çeltikdere güzergahında 38 kilometre olarak geçiyor. Bolu'da işaretlenmiş olan ilk yürüyüş parkuru olma özelliğini taşıyor. Bizse bugün bu 38 kilometrelik etabın Yaylaçayı-Çeltikderesi arasındaki 22 kilometrelik etabını yürüyeceğiz.

İzleyeceğimiz rota hemen ana yolun dibinden toprak ve biraz mıcır taş karışımı olan fakat düzgün bir yol olarak başlıyor.

Sabahın ilk saatlerinde Bolu hepimizi hissedilir derecede biraz üşütüyor ama yürümeye başlayınca ısınıyoruz.
ROTADA YÜRÜMEYE BAŞLADIĞIMIZ AN
Yürüyüşün ilk anlarında Kınıkçı Kanyonu bilgilendirme tabelasındaki ayı uyarısı sıcak espriler yapmamızı sağlıyor.
BÖLGEDE AYI VAR DİKKATLİ OLUN!!
İlerledikçe orman depo alanı olarak kullanılan, bir yığın kesilmiş ağacın bulunduğu bir bölgeden geçiyoruz. Bölge hem odunlarla hem de sisli manzarasıyla çok hoş gözüküyor hepimize.
ODUN YIĞINLARINA ULAŞTIĞIMIZ AN
BÖLGEDE BİR ÇOK ODUN YIĞINI VAR
Rotada ilk başlarda sol tarafımızda bulunan Yaylaçayı Dere'si tüm gün bizimle birlikte  Çeltikdere Köyü'ne kadar ilerleyecek.
YAYLAÇAYI DERESİ
Dere bir süre sonra Kınıkçı Kanyonu boyunca devam eden Kınıkçı ya da kimi kaynaklarda Erikli olarak geçen dereye dönüşüyor.


Yaylaçayı'nın kaynağının bölgenin kuzeyinde bulunan Köroğlu Dağları olduğu biliniyor. Gün boyu birkaç kere bu dereyi ve devamında geleni geçeceğiz. İşte bu geçişlerin ilki geliyor.
GÜNÜN İLK DERE GEÇİŞİ
Derede fazla su olmadığı için geçişimiz çok rahat oluyor. Bağlandığımız yol çam ağaçları arasından ilerliyor.
DERE GEÇİŞİ SONRASI ROTANIN HALİ
Yola çıkmamızın üzerinden yarım saat geçtikten sonra saat 07.15'te 2 kilometre yürüyerek Bataklık Mevki'ne ulaşıyoruz.
BATAKLIK MEVKİ
Burada birkaç derme çatma ev görüyoruz. Selamlaştığımız bir teyzeyi görünce de bölgede yaşayanlar olduğunu anlıyoruz.
BATAKLIK MEVKİNDE BİR KÖPRÜ
Yerleşim alanını geçtikten sonra bölgenin havası değişiyor. Sapsarı kırsalı, geniş düzlükleri ve ayaklarımızın altında beliren farklı ot türleri ile rotada tarz birden değişiyor gibi.
BÖLGENİN HAVASI BİRDEN DEĞİŞİYOR
Rota kanyon şekline bürünene kadar dağ çayı, sığır kuyruğu ve damkoruğugillerden birkaç çeşit gözümüze çarpıyor.
DAĞ ÇAYI

SIĞIR KUYRUĞU

DAĞKOVUĞUGİLLERDEN BİR BİTKİ
Ve bu kırsalı geçerken ileride sağ kulvarda bölgenin ilginç kaya oluşumları dikkatimizi yavaş yavaş çekmeye başlıyor.
BÖLGENİN KAYA OLUŞUMLARI GÖRÜLMEYE BAŞLIYOR
Bu da kanyon bölgesine doğru geçiş yaptığımızı gösteriyor. Bölgenin tarihini araştırdığımızda karşımıza çıkanları kısaca şöyle özetleyebiliriz.


Buluntulara göre eski zamanlarda bölgede öncelikle Hititler yaşarken, M.Ö. 1OOO'li yıllara doğru yörenin sırasıyla; Frig, Lidya ve kısa bir süre de Pers egemenliği altında kaldığı görülmüş.

M.Ö. 334 yılından sonra Bolu ile birlikte Bitinya yani İzmit, Sakarya ve Bursa sınırları içine dahil olan bu bölge, M.Ö.74 yılında Bitinya Toprakları'nın Romalılara geçmesi nedeniyle önce Roma, ardından da 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması nedeniyle Doğu Roma yani Bizans egemenliğine girmiş.

Uzun yıllar Bizans egemenliğinde kalan bölge bir dönem Persler  ile Bizanslılar arasındaki savaşlarda iki tarafın ordularının da arasında kalmaktan kurtulamazken, zaman zaman Abbasi ordularının da bu yörede görüldüğü tarihi kayıtlarda geçmiş.

Görünen o ki bölge Frig Bölgesi olarak adlandırdığımız bölgeye çok benziyor. Bakalım bugün geçişten gelen hangi izlere tanıklık edeceğiz.

Yol kısa bir süre sonra bizi birkaç köpeğin gezindiği bir ağılın önünden geçiriyor.
GÜNÜN İLK AĞILINDAN GEÇİYORUZ
Bu ağılı biraz geçip, ilerleyince sol tarafta bir göl tabelası görüyoruz. Merak edip, yanına gittiğimizde de kurumuş olduğunu görüyoruz.
KURUMUŞ GÖLDEN GÖRÜNÜM
Gölün hemen ilerisinde derenin solunda taşlarla yığılı ağıl bölümleri ve derenin sağında da bir çoban ve yerleşkesini görüyoruz. Buraya 5. kilometrede ulaşıyoruz.
TAŞLARDAN YAPILMIŞ AĞILLAR
DERENİN KARŞISINDAKİ ÇOBAN VE SÜRÜSÜ
Çobanla kısa bir sohbet sonrası derenin sol tarafından ilerleyerek devam ediyoruz.
DERENİN SOL TARAFINDAN İLERLERKEN
Artık ilerlediğimiz yol biraz daha kayalık bir hale bürünüyor. Yağış olduğunda bu kayalık bölümler rotada sorun teşkil edebilir.
KAYALIKLAR BAŞLIYOR
KAYALIKLARDA İLERLERKEN
Rotada ilerlerken gördüğümüz ağaçlar arasında özellikle ardıç, kuşburnu, yabani incir, ceviz, böğürtlen ve  ayvayı sayabiliriz.
KUŞBURNU AĞAÇLARI BÜTÜN GÜN BİZİMLEYDİ
Saat 08.30'da günün ilk molasını verip, biraz dinleniyor, bir şeyler atıştırıyoruz.
MOLA ANINDAN BİR GÖRÜNÜM
Dere boyu ilerlemeye devam ederken, 6. kilometreyi tamamlamışken eski ahşap bir köprüyle karşılaşıyoruz.
DERE BOYU İLERLERKEN
KÖPRÜYE ULAŞTIĞIMIZ AN
Rota boyunca gördüğümüz tüm köprüler aynı özellikteler. İki yakayı birleştiren kalınca bir kütük, ve bu kütüğün üzerine gelişigüzel yığılmış derinliği olmayan başka tahtaların dizilmesiyle bu köprüler inşa edilmiş.
KÖPRÜNÜN ÜSTTEN GÖRÜNÜMÜ

Ve peri bacaları başlarken, kanyonun içine doğru giriyoruz. 7. kilometrede artık dereden biraz daha yükseklerde ve patika bir yolda yürüyoruz.
DEREDEN YÜKSELMEYE BAŞLARKEN
YUKARILARA DOĞRU
Rüzgar, yağmur ve güneşin etkisiyle oluşmuş ilginç kaya formlarının dibinden ilerlemeye başlıyoruz.
DİBİNDEN GEÇTİĞİMİZ KAYA OLUŞUMLARINDAN BAZILARI
PERİ BACALARI YAVAŞ YAVAŞ GÖZÜKMEYE BAŞLIYOR
BU GEÇİDE BAYILIYORUZ

Kanyon bir ara neredeyse 100 metre aşağımızda kalıyor. İnsan burada yürürken inanın hangi tarafına bakacağını şaşırıyor. Dikkatli olup, yukarılardaki kayaları inceleyin derim.
DERE ARTIK BAYAĞI AŞAĞIDA KALIYOR

Bu arada rotanın karşı yakasından ilerlemek hem eğim hem de yapı sebebiyle biraz imkansız gibi gözüküyor.

Rota saat 09.25'te 8. kilometrede bizi kocaman bir oyuğa getiriyor. İzlerden anlıyoruz ki burası bir ağıl olarak kullanılıyor.
OYUĞA DOĞRU İLERLERKEN
OYUK İLERİDE GÖZÜKÜYOR
OYUĞUN İÇİNDE BİRAZ NEFES ALMACA
Bu oyuğun biraz ilerisinde daha büyük bir oyukla karşılaşıyoruz. Kocaman başka bir ağıl burası.
DEVASA OYUĞUN ALTINDAN GEÇERKEN

OYUĞUN DİĞER TARAFINDAN BİR GÖRÜNÜM

Dar patika yoldan tek sıra halinde  ilerlemeye devam ediyoruz. Artık ardıçlarla dolu açık tepelerde yol alıyoruz.
PATİKA YOLDAN TEK SIRA İLERLİYORUZ

ARDIÇLAR ARASINDAN İLERLERKEN
Görüntünün  tamamen sarıya ve yeşile büründüğü bu tepelikte saat 10.00'da 15 dakikalık bir mola veriyoruz. Bir yandan da aşağıda kanyonun dönüş yaptığı vadiyi inceliyoruz.
KANYONUN İLERLEDİĞİ YÖNE DOĞRU BAKARKEN
Saat 10.15'te bulunduğumuz yerden inişe geçiyoruz. Rota bu bölgede çok düzensiz ilerliyor.
VADİ TABANINA DOĞRU İNERKEN
Birkaç noktadan devam ettiği için çok belirgin bir patika oluşmamış bu kesimde. Ancak Yaylaçayı'nın Kınıkçı Deresi'ne dönüştüğü yerde yani vadi tabanına doğru olan kesimde belirgin bir patikaya ulaşıyoruz.
VADİ TABANINA İLERLERKEN İLGİNÇ TAŞLARLA
DEREYE DOĞRU SON İNİŞ

DEREDEN KARŞIYA GEÇERKEN
Kınıkçı Deresi'ni geçip, kanyonun yön değiştirdiği bölgeye geçiş yapıyoruz. Artık 900 metre civarında bir süre düz ilerliyoruz.
KAYA OLUŞUMLARINDAN ÖRNEKLER
900 METREDE DERE BOYU İLERLERKEN
Hem ilerlediğimiz bölgenin sağında hem de karşı cephede bir zamanlar yaşam izleri olabilecek mağaraları da barındıran daha bariz kaya oluşumlarını görüyoruz.
KARŞI CEPHEDEKİ MAĞARALARDAN BİR GÖRÜNÜM
Bir süre yine dere seviyesinden ilerledikten sonra saat 11.00'da aynı stilde eski bir köprü daha görüyoruz. Bu kez köprünün yarısı yıkılmış bir haldeydi.
DERE BOYU İLERLERKEN
YIKILMIŞ KÖPRÜYE ULAŞIYORUZ

KÖPRÜNÜN ÜSTTEN GÖRÜNÜMÜ
Bu eski köprüyü geçtikten sonra bölge birden ceviz ağaçlarıyla dolunca tüm ekip ceviz toplama derdine düşüyoruz. Zaten bir on dakika sonra da kocaman, güzel bir ceviz ağacının altında 11.15'te 12. kilometrede yemek molası veriyoruz.
CEVİZ AĞACI ALTINDA YEMEK MOLASINDAYIZ
Oturduğumuz yerin arka cephesinde yine çok güzel kaya oluşumları görüyoruz.
MOLA YERİMİZİN ARKASINDAKİ OLUŞUMLAR
Saat 11.30'da tekrar rotada yürümeye başladığımızda sağ tarafta yine kocaman bir kaya oyuğunun dibinde bir ağıl daha görüyoruz.
YİNE DOĞAL BİR AĞIL GÖRÜYORUZ
Ağıl bölgesinin üstünde, kayalıklarda bolca kırlangıç yuvası görünce çok hoşumuza gidiyor.
AĞILIN ÜST KISMINDA BULUNAN KIRLANGIÇ YUVALARI
İlerlerken bölgedeki başka ilginç kaya oluşumları hepimizin hayran hayran etrafımıza bakarak ilerlemesini sağlıyor.
KAYA OLUŞUMLARINA ÖRNEKLER
KAYA OLUŞUMLARINA ÖRNEKLER

KAYA OLUŞUMLARINA ÖRNEKLER
Saat 12.00'da 14. kilometrede tekrar derenin sol tarafına geçiş yapıp, heyecanlı bir rota alanına ulaşıyoruz.
BİR KERE DAHA DERENİN KARŞISINA GEÇİYORUZ
Bu kısımda geçiş yapacağımız bölümdeki patika, kayalıklarda  iyice yok olmuş gibi gözüktüğünden biraz duraksıyoruz ama  geçişin olduğunu öğrenince yola devam ediyoruz.
HEYECANLI GEÇİŞE İLERLERKEN

GEÇİYORUZ KORKMAYIN LÜTFEN!!
Bu bölgenin görüntüsü çok güzel. Fotoğraf çekmeden geçmeyin derim. Unutmadan ekleyeyim; bu geçiş anında rotanın tek işaretini de görüyoruz.
ROTADA GÖRDÜĞÜMÜZ TEK ULUSLARARASI İŞARET
GEÇİŞ ANINDAN BİR GÖRÜNTÜ
Bu geçişi tamamlayınca önce dere yatağına iniyoruz sonra da tekrar tepelere çıkmaya başlıyoruz.
TEPELERE DOĞRU YÜKSELİRKEN

AZICIK KAYA MI TIRMANSAK ACABA

BU İLGİNÇ OLUŞUMLAR HEP ROTA ÜZERİNDE

TEPELERDE İLERLİYORUZ
Bu tepelerde ilerlediğimiz sırada bir ara su sorunumuz oluyor. Bölgede su alacak bir kaynak olmadığından bazı arkadaşlarımız dere yatağına indiğimizde pek de temiz görünmeyen dereden su almak zorunda kalıyor.


Ve saat 13.00'da 15. kilometrede yine eski bir köprüye ulaşıyoruz.
KÖPRÜDEN GEÇERKEN
İzlediğimiz yol bir ara geçit vermeyince dere yatağına inip, tekrar yükseliyoruz.
DERE YATAĞINA İNDİĞİMİZ AN
Bu yükseldiğimiz tepe artık derenin sol tarafında yürüdüğümüz son yükseliş oluyor.
MOLAMIZA TANIKLIK EDEN MUHTEŞEM TAŞ
Rotanın ve günün verdiği yorgunlukla hepimiz bu tepede zorunlu bir mola verip, saat 13.20'de inişe geçiyoruz.
İNİŞE BAŞLADIĞIMIZ AN
Bir saat sonra 16. kilometrede saat 14.20'yi gösterirken iniş yaptığımız noktada artık karadan bize geçit olmadığını anlıyoruz. Bundan sonra rota bizi kanyonun sulu bölümüne doğru yönlendiriyor.
KANYONUN İÇİNE GİRDİĞİMİZ AN
Önce kanyon içindeki güzel taşların üzerinden ilerlesek de öyle bir yere geliyoruz ki mecburen suya girmek zorunda kalıyoruz.
EKİP KANYON İÇİNDE İLERLERKEN
Bu arada kanyon içinde muhteşem yabani incirlerin olduğunu belirtmem lazım.


Kanyon geçişimiz önce bir su kanalını takip ederken son ahşap köprüyü gördüğümüz anda kazasız belasız saat 15.40'ta 18. kilometrede bitiyor.
GÜNÜN SON AHŞAP KÖPRÜSÜ
Bundan sonra Çeltikdere Köyü'ne gitmek için 4 kilometrelik bir yolumuz daha kalıyor.


Bu 4 kilometrelik yol devamlı derenin sağından, dar bir patika şeklinde ilerliyor. Tepeleri yatayda aşa aşa ilerliyoruz. Bu bölüm biraz sıkıyor insanı ama yine de sol taraftaki mağaraları ve alttan akan dereyi izlemek insana iyi geliyor.
4 KİLOMETRELİK ROTANIN BAŞLANGICI
İLERLEDİĞİMİZ YOLUN KARŞI TARAFINDAKİ GÖRÜNTÜLERDEN
Bir zamanlar bu yamaçların her iki tarafında da insanlar yaşarmış. Bugün tüm rota boyunca geçmişte yaşam olduğuna dair birçok iz gördük. Bunlardan biri de köye gelmeden rota üzerinde gördüğümüz Çeltikdere Kilisesi.
ÇELTİKDERE KİLİSESİ
Kilise 842-1204 yılları arasındaki Bizans Dönemi'ne uygun biçimde haç şeklinde ve kesme taştan yapılmış. 1950’li yıllara kadar cami olarak kullanılmış. Çatısı da söküldüğünden bir zamanlar muhteşem bir yapı olduğu anlaşılan kilise bugün kaderine terk edilmiş gözüküyor.

Kiliseyi geçer geçmez rota artık geniş bir toprak yola dönüyor ve bizi 666 metredeki Çeltikdere Köyü'ne taşıyor.
ÇELTİKDERE KÖYÜ'NE GİDEN TOPRAK YOL
Köye girdiğimiz an sağda rota tabelasını görüyoruz. Saatimiz de 17.10'u gösteriyor. ve biz 22 kilometreyi tamamlıyoruz.
İŞTE ROTANIN BİTTİĞİNİN KESİNLEŞTİĞİ AN
Servis aracımıza doğru yürürken biraz da köyü inceliyoruz. Çeltikdere Köyü adından da anlaşılacağı gibi bir zamanlar pirinç üreten bir köymüş.
ÇELTİKDERE KÖYÜ SOKAKLARI

ÇELTİKDERE KÖYÜ EVLERİ

ÇELTİKDERE KÖYÜ MEYDANI
Günümüzde ne o eski üretimler kalmış ne de köyde yaşayan nüfus. Hatta Çeltikdere Köyü artık köy sakinleri arasında geçtiğimiz şubat ayında gerçekleşen aile kavgası ile daha bir ünlü gibi gözüküyor.


Geçmişi çok eskilere dayanan bu köy bir zamanlar neşenin, çocuk seslerinin, üretimin merkeziymiş belli. Artık biz yürüyüşçülerin son durağı konumunda ne yazık ki!

Servisimize ulaştığımızda hepimizin yüzü gülüyor. Yorgun ama mutluyuz! Büyülü gerçeklik hikayelerinden çıkma bir gün geçirdik Kınıkçı Kanyonu'nda . İyi ki gelmişiz!

GÜNÜN TEKNİK VERİLERİ
Yapılan Kilometre: 22 K
Alınan İrtifa: 1095 Metre
Kaybedilen İrtifa: 439 Metre
Faaliyete Başlama Saati: 06:45
Faaliyetin Bitiş Saati:17:10
Faaliyete Başlanılan İrtifa: 1320 Metre
Faaliyetin Bittiği İrtifa: 666 Metre

NOT: Faaliyet sırasında gps kilometreyi 26 kilometre olarak ölçmüştür. Eve dönüp bilgisayara attığımızda ise 22 kilometre yani rota tabelasındaki kilometreye uygun bir veri yapıldığını gördük. Bu sapma gps in bazı anlarda sağa sola atış yapmasından kaynaklanıyor. Bu sebeple 26 kilometre yürüdüğünü sanan ekip arkadaşlarımız buradaki verileri görünce şaşırmasınlar.


ÖNEMLİ NOT:
  1. Bölgeye İstanbul'dan ulaşmak için ya bizim yaptığımız gibi gece yarısı yola çıkılmalı ya da kamplı faaliyet yapılmalıdır.
  2. Rota boyunca su olmadığı için yürüyüşçü yanına fazla su almalıdır.
  3. Parkur zor bir parkur olduğundan ilk kez yürüyenlere uygun değildir.
  4. Faaliyet uzun süreceğinden yiyecek konusunda sağlam bir şekilde yola çıkılması gerekir.
  5. Sonbaharda su seviyesi oldukça düşüktür.
  6. Parkurun geneli iniş şeklinde ilerlemektedir.
SON SÖZ
Kanyon hakkında çok rota bulunmasına rağmen bilgilendirici bir yazı ve görsel bulmak çok zor. Bu sebeple kendi deneyimimizi yazıya dökmek istedim. Umarım bizden sonra gidecekler için faydalı olur. Muhteşem bir bölgeden, enteresan yeryüzü şekillerinden ve alabildiğine bakir bir doğadan geçtik. Darısı size olsun!! 

Tüm ekip arkadaşlarımı hem tebrik ediyorum hem de uyumlarından dolayı onlara teşekkür ediyorum. Yeni rotalarda görüşmek dileğiyle!

ŞENAY KILIÇ


Hiç yorum yok: