TREKBEŞBİN ekibi olarak farklı rotalar, farklı deneyimler mottosuyla bir süredir başka coğrafyalar peşinde koşmak istediğimiz için 16 Eylül 2018 Pazar günü bir grup doğa sever ile KINIKÇI KANYONU'nu geçmek istedik.
İnternet üzerinden Kınıkçı Kanyonu olarak araştırma yapıldığında pek fazla bilgi ve görsel olmadığı için de faaliyetimizin yazısını özellikle yazmak istedim. Merak edenleri fazla bekletmeden yol hikayemize başlayalım. Bakalım nerelerden geçmişiz?
KINIKÇI KANYONU'NDA TREKKİNG
Yol uzun olduğu için Cumartesi gece yarısı İstanbul'dan E-5 güzergahında toplanarak yola çıkıyoruz.
Bolu'ya gün ağarmadan, saat 05.30 gibi ulaştığımızda Bolu merkezdeki bir kafede kahvaltımızı yapıp, saat 06.00'da 720 metredeki Bolu merkezden Kıbrıscık'a giden yoldan sisler içinde yol alıyoruz.
51. kilometrede bulunan Çökeler Köyü'nün hemen karşı hizasında, 1320 metrede, saat 06.35'te aracımızdan iniyoruz.
Yola çıkış hazırlığı sonrasında saat 06.45'te Kınıkçı Kanyonu başlangıç tabelasında ekip fotoğrafımızı çektirip, günün heyecanlı yürüyüşüne başlıyoruz.
 |
TREKBEŞBİN KINIKÇI KANYONU EKİBİ |
Ekibimiz 19 kişiden oluşuyor. Ekip elemanlarımız rehberlerimiz Ayhan Kılıç ve Güven Yüksek dışında katılımcılarımız Emine Yıldız, Zeynep Yıldız, Serap Göke, Mustafa
Avcı, Adem Kırçiçek, Mete Güneş, Sinan Saraç, Aslı Doğan, Murat G.Türkoğlu, Barış
Dursun, Bülent A.Dursun, Fazlı Çalıkıran, İsmet Yıldırım, Şebnem Tayyar, Salim
Yamak, Muzaffer Ayyıldız ve ben Şenay Kılıç'tan oluşuyor.
Bugün izleyeceğimiz rotanın tamamı Köroğlu-Yaylaçayı-Çeltikdere güzergahında 38 kilometre olarak geçiyor. Bolu'da işaretlenmiş olan ilk yürüyüş parkuru olma özelliğini taşıyor. Bizse bugün bu 38 kilometrelik etabın Yaylaçayı-Çeltikderesi arasındaki 22 kilometrelik etabını yürüyeceğiz.
İzleyeceğimiz rota hemen ana yolun dibinden toprak ve biraz mıcır taş karışımı olan fakat düzgün bir yol olarak başlıyor.
Sabahın ilk saatlerinde Bolu hepimizi hissedilir derecede biraz üşütüyor ama yürümeye başlayınca ısınıyoruz.
 |
ROTADA YÜRÜMEYE BAŞLADIĞIMIZ AN |
Yürüyüşün ilk anlarında Kınıkçı Kanyonu bilgilendirme tabelasındaki ayı uyarısı sıcak espriler yapmamızı sağlıyor.
 |
BÖLGEDE AYI VAR DİKKATLİ OLUN!! |
İlerledikçe orman depo alanı olarak kullanılan, bir yığın kesilmiş ağacın bulunduğu bir bölgeden geçiyoruz. Bölge hem odunlarla hem de sisli manzarasıyla çok hoş gözüküyor hepimize.
 |
ODUN YIĞINLARINA ULAŞTIĞIMIZ AN |
 |
BÖLGEDE BİR ÇOK ODUN YIĞINI VAR |
Rotada ilk başlarda sol tarafımızda bulunan Yaylaçayı Dere'si tüm gün bizimle birlikte Çeltikdere Köyü'ne kadar ilerleyecek.
 |
YAYLAÇAYI DERESİ |
Dere bir süre sonra Kınıkçı Kanyonu boyunca devam eden Kınıkçı ya da kimi kaynaklarda Erikli olarak geçen dereye dönüşüyor.
Yaylaçayı'nın kaynağının bölgenin kuzeyinde bulunan Köroğlu Dağları olduğu biliniyor. Gün boyu birkaç kere bu dereyi ve devamında geleni geçeceğiz. İşte bu geçişlerin ilki geliyor.
 |
GÜNÜN İLK DERE GEÇİŞİ |
Derede fazla su olmadığı için geçişimiz çok rahat oluyor. Bağlandığımız yol çam ağaçları arasından ilerliyor.
 |
DERE GEÇİŞİ SONRASI ROTANIN HALİ |
Yola çıkmamızın üzerinden yarım saat geçtikten sonra saat 07.15'te 2 kilometre yürüyerek Bataklık Mevki'ne ulaşıyoruz.
 |
BATAKLIK MEVKİ |
Burada birkaç derme çatma ev görüyoruz. Selamlaştığımız bir teyzeyi görünce de bölgede yaşayanlar olduğunu anlıyoruz.
 |
BATAKLIK MEVKİNDE BİR KÖPRÜ |
Yerleşim alanını geçtikten sonra bölgenin havası değişiyor. Sapsarı kırsalı, geniş düzlükleri ve ayaklarımızın altında beliren farklı ot türleri ile rotada tarz birden değişiyor gibi.
 |
BÖLGENİN HAVASI BİRDEN DEĞİŞİYOR |
Rota kanyon şekline bürünene kadar dağ çayı, sığır kuyruğu ve damkoruğugillerden birkaç çeşit gözümüze çarpıyor.
 |
DAĞ ÇAYI |
 |
SIĞIR KUYRUĞU |
 |
DAĞKOVUĞUGİLLERDEN BİR BİTKİ |
Ve bu kırsalı geçerken ileride sağ kulvarda bölgenin ilginç kaya oluşumları dikkatimizi yavaş yavaş çekmeye başlıyor.
 |
BÖLGENİN KAYA OLUŞUMLARI GÖRÜLMEYE BAŞLIYOR |
Bu da kanyon bölgesine doğru geçiş yaptığımızı gösteriyor. Bölgenin tarihini araştırdığımızda karşımıza çıkanları kısaca şöyle özetleyebiliriz.
Buluntulara göre eski zamanlarda bölgede öncelikle Hititler
yaşarken, M.Ö. 1OOO'li yıllara doğru yörenin sırasıyla; Frig, Lidya ve kısa bir
süre de Pers egemenliği altında kaldığı görülmüş.
M.Ö. 334 yılından sonra
Bolu ile birlikte Bitinya yani İzmit, Sakarya ve Bursa sınırları içine dahil olan bu bölge, M.Ö.74 yılında
Bitinya Toprakları'nın Romalılara geçmesi nedeniyle önce Roma, ardından da 395
yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması nedeniyle Doğu Roma yani Bizans
egemenliğine girmiş.
Uzun yıllar Bizans egemenliğinde kalan bölge bir dönem Persler
ile Bizanslılar arasındaki savaşlarda
iki tarafın ordularının da arasında kalmaktan kurtulamazken, zaman zaman Abbasi
ordularının da bu yörede görüldüğü tarihi kayıtlarda geçmiş.
Görünen o ki bölge Frig Bölgesi olarak adlandırdığımız bölgeye çok benziyor. Bakalım bugün geçişten gelen hangi izlere tanıklık edeceğiz.
Yol kısa bir süre sonra bizi birkaç köpeğin gezindiği bir ağılın önünden geçiriyor.
 |
GÜNÜN İLK AĞILINDAN GEÇİYORUZ |
Bu ağılı biraz geçip, ilerleyince sol tarafta bir göl tabelası görüyoruz. Merak edip, yanına gittiğimizde de kurumuş olduğunu görüyoruz.
 |
KURUMUŞ GÖLDEN GÖRÜNÜM |
Gölün hemen ilerisinde derenin solunda taşlarla yığılı ağıl bölümleri ve derenin sağında da bir çoban ve yerleşkesini görüyoruz. Buraya 5. kilometrede ulaşıyoruz.
 |
TAŞLARDAN YAPILMIŞ AĞILLAR |
 |
DERENİN KARŞISINDAKİ ÇOBAN VE SÜRÜSÜ |
Çobanla kısa bir sohbet sonrası derenin sol tarafından ilerleyerek devam ediyoruz.
 |
DERENİN SOL TARAFINDAN İLERLERKEN |
Artık ilerlediğimiz yol biraz daha kayalık bir hale bürünüyor. Yağış olduğunda bu kayalık bölümler rotada sorun teşkil edebilir.
 |
KAYALIKLAR BAŞLIYOR |
 |
KAYALIKLARDA İLERLERKEN |
Rotada ilerlerken gördüğümüz ağaçlar arasında özellikle ardıç, kuşburnu, yabani incir, ceviz, böğürtlen ve ayvayı sayabiliriz.
 |
KUŞBURNU AĞAÇLARI BÜTÜN GÜN BİZİMLEYDİ |
Saat 08.30'da günün ilk molasını verip, biraz dinleniyor, bir şeyler atıştırıyoruz.
 |
MOLA ANINDAN BİR GÖRÜNÜM |
Dere boyu ilerlemeye devam ederken, 6. kilometreyi tamamlamışken eski ahşap bir köprüyle karşılaşıyoruz.
 |
DERE BOYU İLERLERKEN |
 |
KÖPRÜYE ULAŞTIĞIMIZ AN |
Rota boyunca gördüğümüz tüm köprüler aynı özellikteler. İki yakayı birleştiren kalınca bir kütük, ve bu kütüğün üzerine gelişigüzel yığılmış derinliği olmayan başka tahtaların dizilmesiyle bu köprüler inşa edilmiş.
 |
KÖPRÜNÜN ÜSTTEN GÖRÜNÜMÜ |
Ve peri bacaları başlarken, kanyonun içine doğru giriyoruz. 7. kilometrede artık dereden biraz daha yükseklerde ve patika bir yolda yürüyoruz.
 |
DEREDEN YÜKSELMEYE BAŞLARKEN |
 |
YUKARILARA DOĞRU |
Rüzgar, yağmur ve güneşin etkisiyle oluşmuş ilginç kaya formlarının dibinden ilerlemeye başlıyoruz.
 |
DİBİNDEN GEÇTİĞİMİZ KAYA OLUŞUMLARINDAN BAZILARI |
 |
PERİ BACALARI YAVAŞ YAVAŞ GÖZÜKMEYE BAŞLIYOR |
 |
BU GEÇİDE BAYILIYORUZ |
Kanyon bir ara neredeyse 100 metre aşağımızda kalıyor. İnsan burada yürürken inanın hangi tarafına bakacağını şaşırıyor. Dikkatli olup, yukarılardaki kayaları inceleyin derim.
 |
DERE ARTIK BAYAĞI AŞAĞIDA KALIYOR |
Bu arada rotanın karşı yakasından ilerlemek hem eğim hem de yapı sebebiyle biraz imkansız gibi gözüküyor.
Rota saat 09.25'te 8. kilometrede bizi kocaman bir
oyuğa getiriyor. İzlerden anlıyoruz ki burası bir ağıl olarak kullanılıyor.
 |
OYUĞA DOĞRU İLERLERKEN |
 |
OYUK İLERİDE GÖZÜKÜYOR |
 |
OYUĞUN İÇİNDE BİRAZ NEFES ALMACA |
Bu oyuğun biraz ilerisinde daha büyük bir oyukla karşılaşıyoruz. Kocaman başka bir ağıl burası.
 |
DEVASA OYUĞUN ALTINDAN GEÇERKEN |
 |
OYUĞUN DİĞER TARAFINDAN BİR GÖRÜNÜM |
Dar patika yoldan tek sıra halinde ilerlemeye devam ediyoruz. Artık ardıçlarla dolu açık tepelerde yol alıyoruz.
 |
PATİKA YOLDAN TEK SIRA İLERLİYORUZ |
 |
ARDIÇLAR ARASINDAN İLERLERKEN |
Görüntünün tamamen sarıya ve yeşile büründüğü bu tepelikte saat 10.00'da 15 dakikalık bir mola veriyoruz. Bir yandan da aşağıda kanyonun dönüş yaptığı vadiyi inceliyoruz.
 |
KANYONUN İLERLEDİĞİ YÖNE DOĞRU BAKARKEN |
Saat 10.15'te bulunduğumuz yerden inişe geçiyoruz. Rota bu bölgede çok düzensiz ilerliyor.
 |
VADİ TABANINA DOĞRU İNERKEN |
Birkaç noktadan devam ettiği için çok belirgin bir patika oluşmamış bu kesimde. Ancak Yaylaçayı'nın Kınıkçı Deresi'ne dönüştüğü yerde yani vadi tabanına doğru olan kesimde belirgin bir patikaya ulaşıyoruz.
 |
VADİ TABANINA İLERLERKEN İLGİNÇ TAŞLARLA |
 |
DEREYE DOĞRU SON İNİŞ |
 |
DEREDEN KARŞIYA GEÇERKEN |
Kınıkçı Deresi'ni geçip, kanyonun yön değiştirdiği bölgeye geçiş yapıyoruz. Artık 900 metre civarında bir süre düz ilerliyoruz.
 |
KAYA OLUŞUMLARINDAN ÖRNEKLER |
 |
900 METREDE DERE BOYU İLERLERKEN |
Hem ilerlediğimiz bölgenin sağında hem de karşı cephede bir zamanlar yaşam izleri olabilecek mağaraları da barındıran daha bariz kaya oluşumlarını görüyoruz.
ÖNEMLİ NOT:
- Bölgeye İstanbul'dan ulaşmak için ya bizim yaptığımız gibi gece yarısı yola çıkılmalı ya da kamplı faaliyet yapılmalıdır.
- Rota boyunca su olmadığı için yürüyüşçü yanına fazla su almalıdır.
- Parkur zor bir parkur olduğundan ilk kez yürüyenlere uygun değildir.
- Faaliyet uzun süreceğinden yiyecek konusunda sağlam bir şekilde yola çıkılması gerekir.
- Sonbaharda su seviyesi oldukça düşüktür.
- Parkurun geneli iniş şeklinde ilerlemektedir.
SON SÖZ
Kanyon hakkında çok rota bulunmasına rağmen bilgilendirici bir yazı ve görsel bulmak çok zor. Bu sebeple kendi deneyimimizi yazıya dökmek istedim. Umarım bizden sonra gidecekler için faydalı olur. Muhteşem bir bölgeden, enteresan yeryüzü şekillerinden ve alabildiğine bakir bir doğadan geçtik. Darısı size olsun!!
Tüm ekip arkadaşlarımı hem tebrik ediyorum hem de uyumlarından dolayı onlara teşekkür ediyorum. Yeni rotalarda görüşmek dileğiyle!
ŞENAY KILIÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder