10 Eylül 2013 Salı

ARTOS-3534 mt 30 AĞUSTOS 2013 ZAFER TIRMANIŞI

   
  "Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu dünyanın şahidi olmaktı." der İhsan Oktay Puslu Kıtalar Atlası’nda.

     Sevgili İhsan Oktay'ın dediği gibi biz de şanlı bayramımız 30 Ağustos Zafer bayramı sebebiyle yaşadıklarımızı, gördüklerimizi ve öğrendiklerimizi acı değil ama bir nimet bilip doğunun bir köşesinde bulunan, bir zamanların Urartu Devleti'nin başkenti Tuşba'nın nam-ı diğer Van'ın ve  bu eşsiz coğrafyanın şahidi olmaya geldik.
     Hazırlıklar her zamanki gibi 1-2 ay öncesinden yapıldı. Uçak biletleri alındı, üç günlük faaliyet programı Barış ve benim fikir teatimizle birkaç şekle büründü ama uygulamadaki doğaçlama sanki bize çok iyi geldi. 
     En önemlisi de bize bu faaliyette yöre insanı olarak yardımcı olacak Patika Doğa Sporları üyesi Nejdet Bozkurt'un 3 gün boyunca bize olan büyük desteğidir.
  Grup elemanlarını tanıtmaya Nejdet Bozkurt'tan başlayacağım. Nejdet Bozkurt aslen Hakkarili olup, yaşamını Van'da sürdüren 20 li yaşların demini almış bir Beden Eğitimi Öğretmenidir. 
NEJDET BOZKURT-VAN PATİKA DOĞA SPORLARI ÜYESİ
    Ekibin diğer elemanları olarak bizler de Trek Beşbin denen mozaiğin içinden gelenleriz. Ekip elemanlarımızı sırasıyla size tanıtırsam;
   Yerinde duramayan ve bu sebeple hiç bir grup fotoğrafında yer alamayan sevgili eşim  AYHAN KILIÇ.

  Herkese yardım edeceğim diye kendini paralayan,  babacan tavırlarıyla gönülleri fetheden MUSTAFA ABACI.

   Dağlara gönül vermiş, birinden inmeden birini hedefleyen, faaliyetin fikir babası BARIŞ TUNCABOYLU.

   Bu zirve 4. zirvem olacak diye sevinçten deliye dönen, hoş sohbet, doğal tavırlarıyla KEMAL KAPLAN.

  Birbirlerinden hiç ayrılmayan, uyumlu tavırlarıyla bizi mest eden, su güzelleri ve zirve meraklıları NİMET ÇELİK ve NALAN ERTUĞRUL.

    Sessiz, sakin, neşeli ama kararlı adımlarla zirvelerde ilerleyen en bakımlı yengeç kadını SEHER GÜNDÜZ.

    En sona bıraktım ama kalbimizin incisi, Güzin ablamız, dert ortağımız, neşe kaynağımız BETÜL MORALİ SÖZEN.

     Ve bendeniz bu yazıları yazmayı, dağları ve macerayı seven ŞENAY KILIÇ.

     Ekipte hazır olduğuna göre hadi başlıyoruz o zaman.....

GELMEDEN YAPILAN HARCAMALAR

2 Kişi Gidiş-Dönüş Uçak Parası-590 tl

30 AĞUSTOS 2013 CUMA
    Cuma sabahı erkenden Sabiha Gökçen Hava Alanı'nın yolunu tuttuk. Kimimiz otobüsle kimimiz özel araçlarımızla geldik ve bir an önce ağır mı ağır dağ çantalarımızdan kurtulmaya çalıştık.
   Bir önceki dağ faaliyetinden beri bazılarımızın karşılaşmaması ilk karşılaşma sohbetlerini koyulaştırsa da saat 10:00 itibariyle kalkacak olan uçağımıza yerleşmede gecikmeden iki saate yakın oturacağımız yerlerimize yeni bir dağa tırmanmanın heyecanı ve günün anlam ve öneminin farkındalığı ile oturduk.
        Saat 12:00 gibi eşyalarımızı almış, hava alanı dışında Patika Doğa Sporları Kulübü üyesi Nejdet ile buluşmuştuk bile. 
VAN'DA PATİKA GRUBUYLA BULUŞMAYI BEKLİYORUZ
    Hızlı bir tanışma faslı sonrası hava alanından çıkarken Van kedisi bizi "Hoş geldin" seremonisiyle karşılıyor.
VAN KEDİSİ İLE BİR KARŞILAMA SEREMONİSİ
      Bizse bu sıcak karşılama sonrası Van'ın merkezine girmeden sahil boyu ilerleyerek önce sahil kenarında bir restoranda öğle yemeğimizi yemek için duruyoruz.
        Van Gölü'nün durgun ve sodalı suyuna nazır restoran çalışanlarının hızlı servisleriyle lezzetli köfteleri, lavaşlara katık edip lezzetli ve sohbeti bol bir öğle yemeği yiyoruz. Nasılsa acelemiz yok diyerek çay keyfimizi de yapmayı ihmal etmiyoruz.
VAN GÖLÜ'NE NAZIR KÖFTE KEYFİ
BİRİLERİ AFİYETLE KÖFTELERİ GÖTÜRÜYOR VALLA
    Bugün ilk olarak Van'ın sayfiye yerlerinden kabul edilen Edremit ilçesini geçip, Akdamar Adası'na gitmek ve oranın tadını çıkartıp, tırmanacağımız dağın heybetini, güzelliğini gözlemlemek olacak.
       Çok değil bir yarım saat içinde adaya gitmek için yapılan iskeleye varıyoruz bile. Buralara gelmeyeli iskele biraz daha büyütülmüş, iskele yanına bir üst geçit de yapılmış.
GEVAŞ AKDAMAR İSKELESİ GİRİŞİ
AKDAMAR İSKELESİ
HEDİYELİK EŞYACILARDA VAN KEDİLERİ
      İskelede teknelerin belli bir kalkış saati yok. Dolmuş usulü dolan kalkıyor. Tabi dolana kadar beklemek biraz can sıkıyor ama yapacak bir şey yok.
AKDAMAR ADASI'NA YOLCU TAŞIYAN TEKNELERDEN BİRİ
     Sonunda teknemiz doluyor ve ver elini Akdamar diyerek sodadan parıl parıl yansıyan Van Gölü üzerinde gelin gibi süzüle süzüle ilerliyoruz. İlerliyoruz da sahil boyu yapılaşma saldırısına uğramamış, ara ara yeşilliklerle dolu doğal koylar insana öyle güzel gözüküyor ki görmelisiniz diyorum.
     Akdamar Adası Van Gölü içindeki ikinci büyük adaymış. İsmine dair de çok bilindik bir hikayesi var.
    Rivayete göre çok eski zamanlarda Akdamar'da yaşayan keşişler badem ağaçlarıyla dolu adaya kimsenin çıkmasına izin vermezlermiş. Kendi içlerinde kapalı bir şekilde yaşarlarmış. Adanın küçük topluluğu içinde Tamara adında bir kız yaşarmış ki güzelliği sözle, dille anlatılamazmış.
       Bir gün çevre köylerden iyi yüzücülüğüye bilinen bir delikanlı adayı merak ettiğinden adaya kadar yüzmüş. Adada dinlenmek için yorgunluk atarken badem toplayan Tamara'yı görmüş. Genç kızla delikanlı göz göze geldiği an ikisinin de içine aşk ateşi düşüvermiş. İki genç her gece başkeşişten gizlice buluşmaya başlamışlar.
       Gece ilerleyip de el ayak çekilince Tamara bir fener yakıp sevgilisine haber veriyormuş, delikanlı da ışığa doğru yüzüyormuş. Bu buluşmalar sürüp giderken durumu öğrenen başkeşişin kızı biraz da kıskançlıktan aşıkları ihbar etmiş. Tam da o gece sıkı bir fırtına çıkmış. Tamara gölü tehlikeli bulduğundan feneri yakmamış. Başkeşiş de fırsat bu fırsat demiş ve bütün gece adanın dört bir yanında feneri gezdirip, durmuş. Fenere doru yüzen delikanlının gücü dermanı kalmamış. Sular onu dibe çekerken "Ahh Tamara, ahh Tamara" diye bağırmış. Sevgilisinin sesini duyup, dışarı koşan Tamara da başkeşişin oyununu anlayıp, sevgilisinin ardından o da kendini suya atmış. Ve iki sevgili Van Gölü'nün sularında buluşmuşlar.
       İşte o günden beri adaya Ah Tamara denile denile bugüne kadar Akdamar olarak dönüşmüş. 
      Hikaye hüzünlü   ama göl içerisindeki bu küçük ve bakir adaya da bu hikaye çok yakışıyor gibi geliyor bana.
AKDAMAR ADASI

     Akdamar Adası Van'ın Gevaş ilçesine bağlı olup, kıyı uzunluğu 3 km yi buluyormuş ve kıyıdan uzaklığı 4 km imiş.
         Bizim ekip bu 4 km yi bol bol fotoğraf ve seyirle geçiriyor. Yüzümüze vuran Anadolu'nun tatlı rüzgarıyla teknede keyifli keyifli ilerliyoruz.
AKDAMAR'A DOĞRU TEKNE KEYFİ
AKDAMAR'A DOĞRU İLERLİYORUZ

  Akdamar Adası'nda aynı adlı bir de Surp Haç Kilise'si bulunuyor. Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonra 7. yy. da Van yöresine getirildiği rivayet edilen hakiki haçın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral 1. Gagik emriyle 915-921 yılları arasında mimar keşiş Manuel tarafından yapılmış.
AKDAMAR KİLİSESİ
    Kutsal Haç'a ithaf edilen kilise merkezi bir kubbeye sahip ve yonca biçiminde bir plana sahip. Kubbesi yerden 20 mt yüksekliğindeymiş.
AKDAMAR KİLİSESİ
    1113 Yılında manastıra çevrilen bina 1895 yılına kadar Ermeni Patrikliği'nin merkezi olmuş. Bu sebeple yılın belli zamanlarında Ermenilerce yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyor.
KİLİSE'NİN İÇİNDEN GÖRÜNÜM
KİLİSE'NİN İÇ FRESKLERİNDEN
AKDAMAR KİLİSE'Sİ VE EKİBİMİZ
   Kilisenin etrafını çeşitli bantlar halinde taş kabartmalar sarmıştır. Bu taş kabartmalarda av sahnelerine, İncil ve Tevrat'tan  alınan dini konuların ve günlük olayların sahnelerine yer verilmiş.
KİLİSE'NİN TAŞ KABARTMALARINA ÖRNEK
KİLİSE'NİN TAŞ KABARTMALARINA ÖRNEK
      Kilise'nin anakaraya bakan bölümünde bir geniş meydan var. Oraya çıkıp bu gece zirvesine doğru yola çıkacağımız Artos'a bir göz atmayı ve selam vermeyi unutmuyoruz.
ARTOS'A SELAM GÖNDERİYORUZ
    Adanın içlerine doğru ilerlerseniz badem ağaçları altında küçük bir cafe göreceksiniz. Van'ın kavurucu sıcağını burada yöre oturağı tahtlarda biraz oturup, savuşturabilir; serin içeceklerinizle göl manzarası keyfi yapabilirsiniz. 
AKDAMAR ADASI'NDAKİ CAFE
      Biraz dinlendikten sonra adanın 1912 mt yüksekliğindeki en yüksek bölümüne doğru tırmanışa geçiyoruz. Mini bir trek rotası gibi kimi patikadan kimi kayalıklardan tırmanarak tepeye varıyoruz. Manzara muhteşem tabi ki.
AKDAMAR ADASI'NIN EN YÜKSEK NOKTASI-1912 mt
    Bu noktadan arkanıza şöyle bir bakın derim. Belirsizliklerin içinde büyülü bir siluet göreceksiniz. Gerçek mi değil mi çözmek imkansız gibi.
AKDAMAR'DAN ARKALARA DOĞRU MANZARA
    Adanın arkasında bulunan bu kayalıkların yüksekliği 80 mt yi buluyor. Eğer arkalara bakacaksanız dikkatli olun derim sanki bıçakla kesilmişcesine düz bir uçurumu var.
YUKARIDAN AŞAĞIYA BAKIŞ
     Birazdan tüm ekip yukarı ulaşınca güzel bir grup fotoğrafı çektiriyoruz.
AKDAMAR'IN EN TEPESİNDE GRUP FOTOĞRAFIMIZ
     Akdamar Adası'nın en sevdiğim yanlarından biri de adadan anakaraya baktığınızdaki manzaradır. Gölün o durgunluğu ve karşıdaki dağlar insanı büyülüyor. Bundan 10 yıl önce tam adanın bu noktasında çektirip, çok hoşuma giden bir fotoğrafı arkadaşlarımla da çektirmek istiyorum.
ADADAN UZAKLARA, ARTOS'A BAKIŞ
     Ertesi gün karşımızda bulunan koca kütleye tırmanacağımızı bilmek hepimizi heyecanlandırıyor. Bu sebeple kamp yerine de fazla geç kalmamak için oyalanmadan, aşağıdaki cafede bir çay içip, saat beş sularında dönüş yoluna geçiyoruz.
TEPELERDEN AŞAĞILARA DOĞRU
     Bineceğimiz tekne hemen hemen dolu olduğundan fazla beklemeden kalkıyoruz.
TAYFALAR HAZIR, KAPTANIN EMRİNİ BEKLİYORLAR
DURGUN SULARDA YOL ALMANIN VE MANZARANIN REHAVETİ
      Saat beş gibi kıyıya vardığımızda Nejdet Hoca'yla buluşup, Gevaş'a doğru ilerliyoruz.
         Gevaş Van'ın 12 ilçesinden biridir. Denizden yüksekliği 1750 mt dir. İlçeye girdiğinizde bir zamanlar varlığına dair çok hikayeler söylenen Van Gölü Canavarı'nın heykeli sizi karşılar.
GEVAŞ MERKEZ-VAN GÖLÜ CANAVARI HEYKELİ
     Merkezde akşam için alışverişimizi yaparak, minibüsümüze atlayıp, önce bilgilendirme için jandarmaya uğruyor sonra da kamp alanımıza ilerliyoruz.
    Kamp alanımız 2050 mt de, arabamızın ulaşabileceği iyi kötü bir yolla ulaşabileceğimiz bir yer. Bu sebeple kamp yükü de taşımıyoruz. Saat 18:00 gibi kamp alanımıza vardığımızda herkes bir an önce hava kararmadan çadırını kurma derdine düşüyor.
KAMP YERİMİZİN SOL TARAFINDAN MANZARA
VAN GÖLÜNE NAZIR ÇADIRLARIMIZI KURUYORUZ
İLK KAMPÇIMIZ GELİYOR İŞTE
    Kamp yeri temizliğinden sonra herkes çadır arkadaşıyla hummalı bir çalışmaya girişiyor.
SIKI BİR ÇALIŞMA BAŞLIYOR
HEMEN HEMEN BİTİYOR GİBİ
SONUNDA İŞLEM TAMAM-OBAMIZ HAZIRDIR DOSTLAR :)
     Sırada akşam yemeği yapım çalışmaları var. Büyük bir heyecanla işleme başlıyoruz. Ekipte ocağı olan biz ve Nejdet Hoca olduğu için diğer çadır elemanları hemen sandviç tarzı yemeklerle sofralarını kuruyorlar bile.
    Ben yine bir kamp ritüeli bulgur pilavını yapmak için önce biberlerimi doğruyor, baharatlarımı hazırlıyorum, salatamızı yapıyorum.
     Ben bunlarla uğraşırken Ayhan ve Nejdet kamp yerinin daha aşağılarında olan bir su kaynağından su almaya gidiyorlar.
     Hava kararmaya yüz tuttuğunda yeni kamp setimizle yemeğimiz ocağımızda pişerken Ayhan açlıktan sabırsızlanıyor. Tencerenin başında nöbet bekliyor.
AÇLIKTAN TENCEREYİ GÖZLEYEN AYHAN
KAÇAMAK TENCEREYİ AÇMALAR
    Bulguru da tencereye koyup, pişmesini beklerken yan komşuda ne pişiyor diye Nejdet'e bakıyorum. O da menemen yapma peşindeymiş.
NEJDET MENEMEN PİŞİRİYOR
      Peki ya diğerleri ne yapıyor diye dolaştığımda, bir Halil İbrahim Sofrası ile karşılaşıyorum.
AFİYET OLSUN 
    Efendim evde pişer, komşuya düşer misali bulgur pilavımız hepimize yetiyor. Karnımızı doyuruyor. Ve Ayhan'ın tüm uyarılarına rağmen yakılan ateşin başında yaptığımız kısa kahve, çay ve sohbet sonrası saat 21:00 de herkes gece 02:30 de kalkıp 03:00 de hareket etmek üzere çadırlarına geçiyor.

1. GÜN HARCAMALARI:

Taksi-7 tl
Otobüs-7,5 tl
Öğle Yemeği-17x2=34 tl
Tekne-2x10=20 tl
Adaya Giriş-2x3=6 tl
İçecek-5 tl
Gevaş'ta alışveriş-14 tl

TOPLAM=94, 5 tl


31 AĞUSTOS CUMARTESİ

   Sabah 02:30 da kalkarak hafif bir şeyler atıştırıp saat 03:00 gibi yavaş yavaş tırmanmaya başlıyoruz.
    Tırmanışı bir saat yürüyüş, 10 dakika dinlenme şeklinde sürdürürken bir ara şehrin ışıkları arkalardan gözümüze takılıyor.
GÜN AĞARIRKEN ŞEHRİN IŞIKLARI HALA PARLIYOR
    Bulunduğumuz kamp yeri ile zirve arasında tam 1500 mt lik bir yükselti bulunuyor. Bu sebeple epeyi bir tırmanmamız gerekecek. Bir saat yürüdükten sonra ilk uzun molamızda, günün ilk ışıkları ile Van Gölü'nü de seyretmeyi ihmal etmiyoruz.
İLK UZUN MOLAMIZDA EKİBİN HALİ
    Geceyi herkes önündekinin adımlarını takip ederek geçiriyor desem yalan olmaz. Gözlerimizde adımlar ama zihinlerimizde bin bir çeşit düşünceyle yükselmeye devam ediyoruz.
      Sol tarafımızdan gün artık kendini belli etmeye başladığında biz de yeni bir mola vererek sırtımızı Artos'un eteklerine yaslayıp, dinleniyoruz yine.
GÜNÜN İLK IŞIKLARIYLA
MANZARAMIZ MUHTEŞEM
      Biraz dinlenme ve ihtiyaç gidermeden sonra yükselmeye devam ediyoruz.
BOZ TOPRAKLARDA TEK SIRA HALİNDE İLERLİYORUZ
YUKARILARA DOĞRU İLERLİYORUZ
     Bu sporu yaparken her tırmanışta bu anları düşünüyorum. O kadar çok şey düşünmek için vakit var ki. Hiç bir şeyden kaçmadan, kaçamadan sadece siz, düşünceleriniz ve dağın gerçek yüzü. Ne kadar çaba harcasak da, eziyet çeksek de var bir hikmeti biliyorum. Onu da ancak içime, içimize bakarsak bulacağız emin olun.
DÜŞÜNE DÜŞÜNE METRELERİ AŞIYORUZ
   Böyle düşüncelerle ilerlerken doğunun yakıcı güneşi yeni bir güne merhaba demek için yükselirken bizde de güneşten yanma korkusu başlıyor. Hemen bir kaya arkasında güneş kremleri sürülüyor ve kısa bir enerji molası veriliyor.
GÜNEŞTEN KORUNMANIN YOLLARI ARANIYOR

   Haldun Aydıngün'ün bir sunumuna katılmıştım. O sunumda mutlaka gittiğiniz dağın rotasını gösteren fotoğraflar çekin demişti. Bana da mantıklı gelmiş ve ondan sonra gittiğim her dağda onun sözünü dinlemeyi uygun görmüştüm.
      Bu mola verdiğimiz yerden kısa bir dik çıkışla artık Artos'un sırt hattına gireceğimiz için size sırt hattını bir fotoğrafla göstermek isterim.
ARTOS'UN İLERLEYECEĞİMİZ SIRT HATTI
      Moladan sonra sırt hattına güzel bir dik çıkışla ulaşmaya çalışırken artık eğimde nefesimizi ve çıkışımızı biraz da olsa zorluyor hani.
SIRT HATTINA DOĞRU BETÜL VE BEN
     Sırt hattına çıkınca düz ve eğimsiz bir şekilde ilerleyeceğimiz için ben, Betül, Ayhan ve Nejdet tepeye çıkıp diğer arkadaşları beklemeye başlıyoruz. Onlarsa uzaklardan öyle güzel gözüküyorlar ki.
ARKADAN GELEN EKİBİN MANZARAYLA GÖRÜNTÜSÜ
   Dönüp dönüp bakası geliyor insanın bu güzelliğe. Bir de o anın içinde olanlar farkedebilseler neye bulaştıklarını.
 Bir yandan onlardan tarafa bir yandan dağın etrafındaki diğer dağlık bölümlere ve tırmandığımız eğime gözüm takılıyor. 
ÖNÜMÜZE HALI MİSALİ UZANMIŞ DAĞLAR VE TIRMANDIĞIMIZ SIRT 
     Öncü grup olarak arka grubu beklemeden sırt rotasında yavaş yavaş  ilerliyoruz .
ÖNCÜ GRUP SIRT ROTASINDAN ZİRVE ALTINA DOĞRU İLERLİYOR
     Zirve altında oturup, diğer ekip elemanlarını bekliyoruz. Önceleri hiç gözükmezken bir an bir üçlü tepelerin ardından gözüküyor.
ÜÇ SİLAHŞÖRLER TEPELERİ AŞIP, GELİYORLAR
     Ve tüm grup birleşince zirveye varmadan bir şeyler atıştırıyoruz. Zirvenin altında gibi de gözüksek de aslında farkında olmadığımız bir hatta iki çıkış daha var. O sebeple herkes dinleniyor. Sanki bazılarımızda bir yorgunluktan yerlerde serilme hali var gibi.
ŞİŞŞŞT, UYUMAYIN ZİRVE YAPACAĞIZ
     Burası artık 3400 mt ler civarı. Kalkış yaptıktan sonra zirveye kavuşma heyecanıyla ben fırlıyorum ama Ayhan durur mu hemen arkamdan o da koşmaya başlıyor. Beni yalnız bıraksın diye taş maş atıyorum, yok olmuyor. Yine takipte. Arkama doğru diğerlerine baktığımda herkesin yavaş yavaş yükseldiğini görüyorum.
TÜM GRUP ZİRVEYE DOĞRU YÜKSELİYOR
   Şaka bir yana bulunduğumuz yerden zirve elinizi uzatacakmış gibi gözükse de iki eğim tepe daha çıktıktan sonra Ayhan'la el ele yeni bir zirveye daha ulaşıyoruz.
ARTOS DAĞI ZİRVESİ-3534 mt
       Arkadan diğer arkadaşlarımız da yavaş yavaş zirveye ulaşıyorlar. Hemen Gps imizin verilerinin fotoğrafını çekmeyi ihmal etmiyoruz.
GPS VERİLERİ
    Tam 5 saat 17 dakikada 7,73 km yürüyerek 1500 metre yükselmişiz. Kendimizi tebrik ediyor ve zirvenin tadını çıkartıyoruz.
         Zirvede Patika Doğa Sporları üyeleri tarafından yaptırılan bir zirve defteri kutusu bulunuyor. Bu metal, turuncu kutudan Van'daki 10 ayrı zirve için yaptırıp, zirveye kadar taşımışlar. Buradaki kutuyu da Nejdet bizzat kendisi zirveye taşımış. 
ZİRVE DEFTERİNİ KORUYAN METAL KUTU
      Efendim ilk zirve şokundan sonra gözüm şöyle uzaklara uzaklara kayıyor. Bir gün önce tepesinden bulunduğumuz yere baktığım Akdamar Adası mini minnacık gözüküyor. Çok tuhaf hissediyorum. İnsanoğlu kuş misali vesselam bir gün orada bir gün burada.
ARTOS ZİRVEDEN AKDAMAR'A BAKIŞ
       Nihayet tüm ekip zirveye gelince herkes birbirini tebrik ediyor. Ve al bayrağımızı eline geçiren zirve pozu veriyor.
VE İŞTE 4. ZİRVESİ İLE KEMAL KAPLAN
ARDINDAN SEHER GÜNDÜZ GELİYOORR
VE BETÜL MORALIIII
VE NALAN ERTUĞRULLLL
VE NİMET ÇELİKKKK
SON OLARAK MUSTAFA ABACIIIII
     Zirve fotoğrafını çektiren soluğu manzaraya karşı bir şeyler atıştırmak için taşların üzerine kendini atmakta buluyor.
      Bu sırada Mustafa Ağabey kendi adına zirve defterine bir şeyler yazıyor.
NE YAZDI ACABA MERAK ETTİM ŞİMDİ :)
     Mustafa ağabeyin ardından ben de ekip adına zirve defterine hepimizin çıkış kaydını yapıyorum.
ZİRVE DEFTERİNE TREK BEŞBİN KAYDINI YAPIYORUM
     Üzerimizden bir yük kalkmış gibi rahatlıyoruz. Kendimizi biraz zirvenin bir alt setindeki taşlara atıp, manzarayı izliyor, zirve için sakladığımız çikolataları yiyoruz.
ZİRVEDEN UZAKLARA DOĞRU
NE KADAR ŞANSLI OLDUĞUMUZU BİR KERE DAHA BOŞLUĞA BAKARKEN HİSSEDİYORUZ
NİMET YORGUNLUĞUN HIRSINI KOCAMAN BİR ARMUTTAN ALIYOR GİBİ 

     Herkes bir alemde vallahi. Betül'le ben de manzaradan güzel pozlar yakalama derdindeyiz.
BEN BAYRAĞIMA SARILMIŞIM
BETÜL KAYALARA YAPIŞMIŞ

HEP BERABER UZAKLARA DALMIŞIZ

    Yeteri kadar dinlendikten sonra grup fotoğrafımızı Nejdet'e çektiriyoruz.
ARTOS ZİRVESİ EKİBİ
    Daha sonra da bizi buraya kadar getiren Nejdet'le fotoğraf çektiriyoruz. Ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
NEJDET BOZKURT İLE BİRLİLTE ARTOS ZİRVESİ
     İnişe geçiyoruz ama inişimiz bizi, dağa doğrusu bacaklarımızı ve dizlerimizi oldukça zorluyor. Sıcak bir yandan ilerlerken bir yandan da gece karanlıkta bunca kayayı ve taşı nasıl geçtiğimize şaşırıyoruz. Sanırım yükselirken basamak gibi ilerlediğimizden bunca kayayı nasıl geçtiğimizi anlamamışız.
   İnişte geçtiğimiz setlerin sayısı azalsa da bize bitmeyecek gibi gözükmesi sanırım sabrımızı biraz zorluyor.
İNİŞTE VAN GÖLÜ MANZARASI
  Ayhan kuş gibi uçarak kampa en önce varan oldu. Ardından Barış ayaklarının kötü olmasından bahsederek hızlandı. Onları ben, Betül ve Nejdet takip ettik. Kampa inen hemen çadırları toplama hazırlığına girişti. İlk ekipten bir yarım saat sonra saat 12:00 da  herkes kamp yerine varmıştı. Faaliyetimiz gidişte 5 saat 17 dakika dönüşte de 3 saat sürmüş ve toplamda 1500 mt yükselerek 15 km yol yürüdük. Aslında bir dağ için oldukça iyi veriler bunlar. Bu sebeple  herkes taşlardan ve kayalardan ve bu verilerden dolayı oldukça yorgundu. 
  Saat 13:00 gibi kamp alanından ayrıldığımızda herkes gerçekten sıkı yorulmuştu. Betül'ün ayakları parça parça olmuş, Barış susuzluktan halsiz kalmıştı.
       Artık hızlı bir şekilde Van'a gidip, bir Van kahvaltısı yapmanın heyecanıyla ilerliyoruz. İşte bu ilerleme sırasında bir ara arkadakiler ne yapıyor diye baktığımda milleti mışıl mışıl derin uykularda buluyorum.
ZİRVE YORGUNLUĞU BÖYLE BİR ŞEY İŞTE, BİLEN BİLİR :)
     Uykularımızın  en derinini,  bacak ve eklem ağrılarımızın en acılısını   ama içimizdeki başarıya ulaşma arzusu ve sevincinin de en kıvançlısını da zirve sonraları yaşamaz mıyız? Gerçekten bilen bilir bu duyguyu.
     Yaklaşık bir saat sonra Van merkeze vardığımızda kahvaltı salonlarından Sütçü Feyzi'de soluğu alıyoruz.
       Otelimize yerleşmeden kahvaltımızı yaparak, ön kutlamamızı yapıyoruz.
VAN'DA VAN KAHVALTISI YAPILIR
       Aslında Van kahvaltısı adı altında sunulan ürünlerin çok da Van ürünü olmadığına hepimiz kanaat getiriyoruz. Kahvaltı sofrasında en itibar gören kavurmalı yumurta oluyor.
KAVURMALI YUMURTA VE DİĞER ÜRÜNLER
  Kahvaltı sonrası sevgili arkadaşımız Mahmut Ergenç'in aracılığı ile bulduğumuz otelimiz Royal Berk Otel'e yerleşiyoruz. Ve saat 17:30 da gün batımını Van Kalesi'nden izlemek üzere sözleşip, odalarımıza yerleşiyoruz.
      Royal Berk Otel yeni açılmış, oldukça bakımlı ve düzgün bir otel. Üstelik tam merkezde yer alıyor. Herkes duş alımı ve dinlenme sonrası tam 17:30 da lobide yerini alıyor ve gün batımını kaçırmamak için koşa koşa gelen Nejdet'in peşine takılıp, Van Kalesi'ne doğru ilerliyoruz. 
       Biraz daha geç kalsak güneşin batımını da kaçıracakmışız hani. Ucundan ucundan yakalıyoruz.
VAN KALESİ
İŞTE VAN'DA BİR GÜN DAHA GEÇİYOR
      Güneşi ertesi gün için gönderdikten sonra zirve kutlaması yapmak için güzel bir akşam yemeği yiyebileceğimiz bir restorana daha doğrusu Nejdet'in tabiriyle bir kahveye gidiyoruz.
     Gittiğimiz yer sadece erkeklerin gittiği, binaların arasında kalan boş bir arsaya kurulu ve içki içilen bir yer olduğundan Nejdet bize rahatsız olup olmayacağımızı soruyor. Biz de rahatsızlık duymayacağımızı söylüyoruz ve yemek yiyeceğimiz yere ilerliyoruz.
    Gerçekten uzun zamandır böyle tıka basa doyduğumu hatırlamıyorum. Kimimiz rakısını kimimiz birasını içiyor ve kutlamamızı yapıyoruz.    
ARTOS ZİRVESİ KUTLAMA  YEMEĞİMİZ 
     Güzel bir akşam yemeği sonrası dinlenmek için odalarımıza çekiliyoruz.

2.GÜN HARCAMALARI

Van Kahvaltısı-2x20 tl-40 tl
Akşam Yemeği-2x35 tl-70 tl

TOPLAM-110 tl

1 EYLÜL PAZAR

      Sabah Ayhan ve ben erkenden kalkıp, ekibi lobiden arayarak kahvaltıda buluşuyoruz. Otelde oldukça fazla İranlı olduğundan ayrı ayrı masalarda kahvaltımızı yaparak daha sonra lobide kısa bir sohbet etme imkanı buluyoruz. Daha sonra da Nejdet ile 10.00 da buluşma kararı aldığımızdan bir kısmımız bir cafeye gidip Türk kahvesi keyfi yapıyoruz.
SABAH KAHVALTISI İÇİN MASALARI DOLAŞIYORUM
BU MASADA SANKİ DAHA MI FAZLA YEMEK YENİYOR NE?
     Kahvaltı sonrası tüm eşyalarımızı lobideki emanete bırakıp Van merkeze 1 saat uzaklıkta, Gevaş ilçesine bağlı Yuva köyüne ilerliyoruz.
    Kemal hariç grubun erkekleri kurumuş bir şelalenin peşinde trekking yapma hayali ile köyün yukarılarına ilerlerken biz kızlar ve Kemal hemen minibüsten indiğimiz yerde bulunan bir eve tanrı misafiri oluyoruz.
   İnsanlar bizi öyle güzel karşılıyor ki kimsin, necisin, nereden geldin demeden hemen bahçeye kilimler seriliyor. Sohbet ediliyor.
YUVA KÖYÜ'NDE BİR BAHÇEYE SERİLİVERİYORUZ
       Evin kadınları bir yandan çay yaparken bir yandan günlük ekmek ihtiyacı için tandırda ekmek yapımı devam ediyor.
TANDIRDA SU, YEMEK, ÇAY
EVİN BÜYÜK ANNESİ EKMEK YAPIYOR
SICAK SICAK EKMEKLER HAZIR
     Ve aslında İstanbul'da yaşayıp, tatil için Van'a gelen evin gelini Fatma ile çay , sıcak ekmekler ve organik domatesler eşliğinde sohbet ediyoruz. Uzun zamandır yediğim en lezzetli domatesleri bu köyde yediğimi itiraf etmek istiyorum.
BAHÇEDE SOHBET
    Van'a geldiğimizden beri burada herhangi bir yerdeki çocuklara vermek  için aldığımız bir takım küçük hediyeleri vermek için uygun bir zaman arıyorduk. İşte bu köy tam yeri ve zamanı oluyor.
    Öncelikle evin çocuklarıyla başlayıp, tüm köy çocuklarına gelmeleri için haber yolluyoruz. Bu arada Betül onun için özel olan bir oyuncak ayıyı evin küçük kızı Rabia'ya vermeye çalışıyor. Rabia ısınmakta zorlansa da sonunda ayıyı kucaklıyor.
BETÜL RABİA'YA AYICIĞI VERMEYE ÇALIŞIYOR
SONUNDA AYICIK RABİA'NIN KOLLARINDA
     Evin küçük torunu Rabia aldığı hediyelerle çantasını öyle bir doldurdu ki bir de çantadan ayrılamaz oldu. Evin diğer torunu Yaren ile verdikleri poz da bunun kanıtı oluyor.
YAREN VE RABİA
     Bizim kızlar hediyeleri dağıttıkça etraftan önce birer birer sonra da ikişer, üçer çocuklar bahçeye akın ediyor.
ÇEKİNE ÇEKİNE HEDİYESİNİ ALANLAR
      Ürke, korka gelip de dağıtılan toplardan, bileziklerden, çoraplardan, tokalardan nasibini almak isteyenler çok. Hatta gelip de çekinen kardeşi ya da ablası için istek yapanlar da oluyor.
ALTIN KIZLAR İŞ BAŞINDA
      Çocuklar öyle şirin ki, kırmızı kırmızı yanakları, masum suratlarıyla Fenerli değil de Galatasaraylı top isteği yapanları da arada çıkıyor.
DUYAN SOLUĞU YANIMIZDA ALIYOR
      Bir süre sonra dağıttığımız oyuncaklar azalıyor ve gelen çocukları boş göndermemek için her çocuğa birer birer vermeye çalışıyoruz.
BU KÖY ÇOCUK CENNETİYMİŞ MEĞER
      Hediye dağıtımı biterken bizim ekibin erkekleri ve Nejdet geliyorlar. Hemen onlara da organik domates yanında ekmek ve çay ikramı yapıyoruz.
ERKEKLERİMİZ ACIKMIŞLAR GALİBA
KÖYDE SON FOTOĞRAFIMIZ
  Bu köyden bizi tanrı misafiri gibi ağırlayan Fatma ve ailesine teşekkürlerimizi ederek ayrılıyoruz.
     Soluğu da doğru Van'ın sodalı suyunda alıyoruz. Issız bir köşede Van'ın soğuk sularına atlıyoruz.
VAN' GÖLÜNDE SERİNLEME
HERKESE VAN GÖLÜ'NDEN SELAMLAR
  Günü tekrar Van merkeze dönerek, Rus Pazarı'nı gezerek sürdürüyoruz. Kimimiz gümüş takı alırken kimimiz İran çaylarından torbasına düşeni dolduruyor.
  Ve akşam yemeğimizi bugün başlayan balık sezonu sebebiyle taze taze tutulmuş Van Gölü'nün ünlü balığı inci kefali ile yapıyoruz.
İNCİ KEFALLERİ FIRINA GİTMEDEN
       İnci kefali tuzlu ve sodalı suda yaşayabilen bir balık ve omega açısından da değeri oldukça yüksek. Kilosu 3 tl olan balıklarımızı Nejdet'in ayarladığı bir kahvede yiyeceğiz. Tabi gruptan Mustafa ağabey, Nalan, Nimet ve Betül balık yemek istemedikleri için bize katılmıyorlar. Biz balığı yiyeceğimiz kahveye geçerken onlar da bir pizzacıya geçiyorlar.
BİR KAHVENİN ASMA KATINA ÇIKIP BALIKLARIMIZI BEKLİYORUZ
İŞTE İNCİ KEFALLERİ GELDİ
    Üzerine bol kaya tuzu serpilerek pişirilen balıklarımızı yanında yeşillikleri ile afiyetle yiyoruz.
BALIKLARIMIZ BİZİ BEKLİYOR
        Hava alanına geçene kadar bu kahvede oyalanıyor, sohbet ediyoruz. Sonra da otelimize uğrayıp, eşyalarımızı alarak bizi İstanbul'a getirecek uçağımıza binmek için yola düşüyoruz.
    Van'dan ayrılırken 3 gündür nazımızı çeken Nejdet Hoca'mıza tekrar teşekkürlerimizi sunuyor ve yeni bir faaliyette görüşmek istediğimizi söylüyoruz.

3. GÜN HARCAMALAR

Otel Ücreti-2x50 tl-100 tl
Minibüs Ücreti-2x110 tl-220 tl
Cafe-20 tl
Gümüş-45 tl
Kahve-20 tl
Taksi-40 tl

TOPLAM:445 TL

       3 Günlük her anı dolu dolu geçen bir faaliyetin daha sonuna geliyoruz. Hem güzel bir zirve yapıp hem de ülkemizin güzel bir şehrinde dolaşıp, insanları ile güzel anlar paylaştık.
      Daha nice zirvelerin, nice yolların ve nice şehirlerin önümüzde olması dileğiyle tüm ekip arkadaşlarıma uyumlarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Görüşmek üzere.

Şenay KILIÇ


GEZİDEKİ TOPLAM HARCAMA

Gelmeden Önceki Harcama-590 tl
1.Gün-94,5 tl
2.Gün-110 tl
3.Gün-445 tl

TOPLAM-1239,5 TL