21 Mayıs 2018 Pazartesi

ALTINBEŞİK MAĞARASI ve DÜĞMELİ EVLER


Ülkemiz eşsiz güzellikler barındıran bir cennet desek abartmış olmayız. Her köşesinde ayrı bir güzellik, ayrı bir görsel zenginlik var. Kıymetini bilene tabi ki!

Bizler İstanbul'dan yürüyüş, dağ, doğa, bisiklet sevdalısı olan Trekbeşbin ekibi olarak 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle planlamış olduğumuz bir dağ tırmanışı öncesi Antalya bölgesinde görmediğimiz kuytu, köşelerden bu kez Altınbeşik Mağarası ve Düğmeli Evler'i barındıran köyleri görmek istedik.
Bunun için 9 kişilik bir ekiple 19 Mayıs 2018 Cumartesi sabahı 06.45 İstanbul-Antalya uçağı ile saat 07.45'te Antalya'ya ulaştık.
EKİP YOLA ÇIKMAYA HAZIR
İniş sonrası kiraladığımız araçla hava alanından 7 kilometre uzaklıkta bulunan ve her daim Antalya seyahatlerimizin kahvaltı durağı olan Çankaya-2-Simit'te kahvaltımızı ettikten sonra saat 09.10'da bulunduğumuz yerden 115 kilometre uzaklıktaki Altınbeşik Mağarası'na doğru yola çıkıyoruz.
Altınbeşik Mağarası'na gitmek için Alanya yönünde dümdüz ilerliyoruz. Manavgat'a gelmeden ilk göbekten, Şelale Bulvarı diye geçen caddeye dönüyoruz. Buradan itibaren mağaraya 60 kilometre yolumuz kalıyor.
Önce Sarılar sonra Dikmen'i geçerek aslında Manavgat Çayı'na paralel bir şekilde yükselmeye başlıyoruz. İlk başlarda  her çeşit meyve ağacının fon olduğu yol güzergahı, yükseldikçe yerini çam ormanlarına ve yol kenarındaki pembe zakkumlara bırakıyor. Bir süre sonra da sağımızda Oymapınar Barajı güzel rengiyle beliriyor.
Rotada yol güzergahında son 5 kilometredeki Ürünlü Köyü'ne kadar yerleşim yeri yok. Rotaysa dağların arasında derin vadilere ev sahipliği yapan yamaçlardan ilerliyor. Dağların arasından akan turkuaz su büyük olasılıkla Altınbeşik Mağarası'ndan geliyorken, ulaşmaya çalıştığı yerin Oymapınar Barajı ve nihayetinde Manavgat Çayı olduğu aşikar.
MANAVGAT VADİSİNE YOL ALAN SU
Yol kalitesi çok iyi sayılmaz. Yamaçlardaki dar araba yolu ikinci bir araç geldiğinde bazı yerlerde sorun olabilecek cinsten.
Saat 11.20'de Altınbeşik Milli Parkı tabelasına ulaşıyoruz. Fakat sağdan mı soldan mı giriş yapacağımıza dair düzgün bir bilgilendirme olmadığından sola yani daha bir ana yol gibi gözüken yola sapıp, bir süre sonra yanlış ilerlediğimizi fark edip, geri dönüyoruz.
MİLLİ PARK TABELASI-GİRİŞ SAĞDAN YAPILIYOR
Giriş yaptığımız yer Toros Dağlarıyla çevrili, 750 metre yükseklikte olan Ürünlü Köyü. Eski adı Unalla'ymış. Eskiden Manavgat'a bağlı olan köy şimdilerde 8 kilometre kuzeyindeki İbradi'ye bağlanmış. Gördüğümüz kadarıyla turistik bir köy. Girişte gördüğümüz tabeladan okuduğumuz Gelin-Görümce Doyum Evi'nin köyün meydanına girişte solda olduğunu görüyoruz. Köy meydanında yöresel ürünler ve turistler de görüyoruz.
Dağlara ve kanyona sırtını yaslamış bu köy evlerini de bulunduğu sert yaşam koşullarına uygun bir şekilde inşa etmiş. Depreme dayanıklı, harçsız özel bu mimari şekli hem Ürünlü'de hem de Ormana Köyü'nde bugün gezip, göreceklerimiz arasında.
Köyün meydanında, sağ kolda bulunan kahvenin duvarında Altınbeşik Mağarası'na 4 kilometre olduğu yazıyor. Hemen kahvenin yanından, sağdan  daracık sokaklardan ilerleyerek mağaraya gitmeye çalışıyoruz.
Yol çok dar. Ara ara yürüyüş parkuru tabelaları da görüyoruz. 4 Kilometrelik bu yolu döne döne almaya çalışıyoruz. İzlediğimiz yol yine daracık, yamaçta ilerleyen bir yanı kanyon olan bir yol.
Mağara yolunda ilerlerken bir ara demir kapısı olan bir köprüden geçiyoruz. Mesai saati bitiminde bu kapı kilitlenir ve mağara yolu girişe kapanırmış.Mağara şu an 09.00-18.00 saatleri arasında ziyaretçiye açık bulunuyor.
"Bu kadar daracık yolda acaba aracımızı koyacak yer bulabilir miyiz?" diye düşünürken saat 11.35'te mağara girişine ulaşıyoruz.
Araçlar için park yeri var. Kanyonun dibine, dikey bir şekilde arabamızı park ediyoruz. Park yerinin hemen dibinde tuvalet kabinleri de bulunuyor.
Girişteki bilet kabininde kimseyi bulamayınca taşlardan yapılmış temiz yolda ilerlemeye başlıyoruz.
SAĞDA BİLET KABİNİ VE MAĞARAYA GİDEN YOL
50-60 metrelik bu yolun sonunda üstü kapalı, ahşaptan kafe bölümüne ulaşıyoruz. Görevlileri orada buluyoruz. Ve mağaranın muhteşem girişini görüyoruz.
ALTINBEŞİK MAĞARASI
Mağara Antalya Büyükşehir Belediyesi işletmesi olan ANSET tarafından işletiliyor. Giriş 6,5 tl, botla gezi ise 3,5 tl fiyatında. İkisine kişi başı 10 tl ödememizi ve ödemeyi gezi sonucu yapmamızı istiyorlar.
Mağaranın suyunun hemen dibinde ahşaptan iskele gibi bir şey var. Orada toplanıp, biraz mağaraya bakıyoruz. Fevkalade olan bu görüntü hepimizi büyülüyor.
Tam biz bu güzelliğe bakınırken mağaranın ağzından çıkan bot da heyecanımızı iyice artırıyor.
BOTLA İÇERİDEN ÇIKAN BİR GRUP
Bottaki bu grup iskeleye gelince biz gireceğiz ama öncesi birkaç grup fotoğrafı çektirsek fena olmaz hani.
BİR GRUP SELFİSİ KAÇMAZ

YUKARILARDAN BİR EKİP FOTOĞRAFI DAHA
Grup iskeleye yanaşıp, indikten sonra görevliler bota gezinti sırasında dolacak su sebebiyle bizden ayakkabılarımızı çıkartmamızı istiyorlar. Sonra da herkesin can yeleği takmasını istiyorlar. Bu arada bu güzel suda yüzmenin de yasak olduğunu belirtmek isterim.
Herkes can yeleklerini giyiyor, ayakkabılarını çıkartıyor. Sadece ben ayakkabılarımı çıkartmadan bota biniyorum.
Görevli içimizden iki kişinin en öne geçip, kürek çekmek için görev almasını istiyor. Bu görevi Mete ve Mustafa Ağabey üstleniyorlar. Hepimiz bota yerleşip, görevlinin bota binmesini bekliyoruz.
GÖREVLİNİN BOTA BİNMESİNİ BEKLERKEN
Görevli de bindikten sonra botumuz kürekçilerin yardımıyla yavaş yavaş iskeleden uzaklaşırken biz de heyecanla görevlinin mağara hakkında anlattığı bilgileri dinliyoruz.
KÜREKÇİLER İŞ BAŞINDA

ALTINBEŞİK MAĞARASI Türkiye’nin en büyük, dünyanın üçüncü büyük yer altı gölüne sahip mağarasıdır. Adını üst kısmında yer alan Altınbeşik Tepesi’nden alıyor. Denizden 450 metre yükseklikte olan mağara 1966 yılında Türkiye Speleoloji Derneği kurucusu ve onursal başkanı Dr. Temuçin Aygen tarafından keşfedilmiş.
GÖREVLİYİ DİNLEYEN EKİP ELEMANLARI
1966-1967 yıllarında İngiliz ve Fransız mağaracıların ilk denemeleri sonrasında kamuoyuna tanıtılan mağara, takip eden yıllarda yerli ve yabancı uzmanlar tarafından incelenmiş. 1985 yılında Japon uzmanlar, 1995 yılında da Çek ekibin incelemeleri sonrasında mağaranın iç yapısı büyük ölçüde ortaya çıkarılmış.
MAĞARANIN İÇİNE DOĞRU
Üç kattan oluşan ve bugüne kadar keşfedilmiş toplam uzunluğu 5500 metre olan mağaranın içinde 20 tane gölcük bulunuyormuş.
Beyşehir gölünde bulunan bir açıklığa bırakılan özel boya Altınbeşik Mağarasından çıkınca kuş bakışı mağaranın uzunluğunun minimum 50 km olduğu ve bu sayede dünyanın 3.büyük yeraltı su mağarası olduğu tescillenmiş. 
Göller Bölgesi'nin Sultan Dağları ya da Erenler Dağı gibi adlar verilen  Batı Toroslar olarak adlandırılan iki bin metre yükseklikten başlayan Anamas Dağları'nın Beyşehir Gölü'ne bakan Güney tarafında yer alan Gembos Vadisi ve Gembos Ovası ile Beyşehir Gölü'nden yer altına inen sular bu mağaradan tekrar yeryüzüne çıkarak önce Oymapınar Barajı'na sonra da Manavgat Çayı'na ulaşıp, Akdeniz'e dökülüyormuş.
Mağarada ilerlediğimiz galeri  125 metre uzunluğunda ve bu galeri mağaranın 1. katıymış. Girişte mağaranın tavanında çamurdan yapılmış kırlangıç yuvaları mutlaka dikkatinizi çekecektir. Çünkü devamlı giriş bölümünde tepenizde uçup, duruyorlar.
Mağaranın suyunun derinliği yaz ve sonbahar aylarında 15 metre civarındayken kışın ve ilkbaharda suyla dolu oluyormuş. Bu sebeple suyla dolu olduğu bu aylarda mecburen kapatılıyormuş. Suyunun  ısısı şimdi 10 dereceyi gösterirken, mağaranın içinin ısısı ise bu mevsimde 16 dereceyi gösteriyormuş.
MAĞARANIN AĞZINDAN İÇİNE DOĞRU GİRERKEN
Mağaranın en güzel yanlarından biri içine doğru ilerledikçe ışıklandırılmış olması sanırım. Böylelikle bu 15-20 dakikalık gezi boyunca etrafı rahat rahat görebiliyorsunuz.
Mağaranın içinde, ortalarda bir yerde  doğal kaya bloğundan oluşmuş bir de köprü bulunuyor. Aslında bu köprüden bir tane daha varmış ama yakın zamanda yıkılmış. Yıkıldığı yerde, botun altında berrak su sayesinde görmeniz mümkün. Ama yıkılmayan köprünün altından geçerken bu sebeple  insan biraz tırsıyor. 
DOĞAL OLUŞUM KÖPRÜYE DOĞRU İLERLİYORUZ
Bu ilk galerinin sonunda 44 metrelik dikey bir traverten oluşumu üzerinden ikinci katına çıkılıyormuş. Mağaranın ikinci katında 130 metre uzunluğunda ince uzun sığ bir göl ve devamında küçük gölcükler bulunuyormuş.
MAĞARANIN ONUNDA BULUNAN TRAVERTENLERİ
Kısmen fosil durumuna geçmiş bu ikinci katta 2011 yılından itibaren Anadolu Speleoloji Grubu Derneği ve Çek Geo Speleos’un incelemeleri devam ediyormuş. Mağaranın en dibinden botla yavaş yavaş dönerek, rehberimiz tarafından travertenlere el sürmememiz için uyarılarak ters istikamete dönüyoruz. Travertenleri el değdirdiğimiz zaman elimizdeki ısıyla onların oluşumunu olumsuz etkiliyormuşuz.

Mağaranın dışına doğru çıkışın da ayrı bir tadı var. Ters ışıkla kocaman elips şeklindeki mağara ağzı muhteşem bir görüntü sunuyor ziyaretçilerine.
MAĞARANIN ÇIKIŞINA DOĞRU
Tabi ki her güzel şey gibi bunun da sonu geliyor. 11.50'de açıldığımız botla 12.10'da tekrar iskeleye yanaşıyoruz. Merak edenler için belirteyim; bota tek ayakkabıyla binen kişi olarak ayaklarım ya da ayakkabım kesinlikle ıslanmadı. Belki de benim şansıma diyelim.

Son olarak rehberimiz Ayhan hariç 8 kişi olarak görevlilere 80 tl ödeyerek mutlu ve mesut bir şekilde Altınbeşik Mağarası'ndan ayrılıp, aracımıza geçiyoruz.

Şimdi sıra 10 kilometre uzaklıktaki Ormana Köyü'nü ziyaret etmekte."Bu köyün özelliği nedir?" derseniz."Aynı Ürünlü Köyü gibi evleriyle ünlü olmasıdır." diye cevaplayabiliriz.

Çok uzak olmayan iki köy arasını kısa zamanda geçip, Ormana Köyü'ne saat 12.30'da ulaşıyoruz. Köye girer girmez de bu tabela bizi karşılıyor.
ORMANA KÖYÜNE GİRİŞTEKİ TABELA
Bu tabela aslında köyün ve köylünün derdini çok güzel anlatmış diyorum ben. Bilmem Ormana'yı görünce siz ne düşünürsünüz? 

Lafı fazla uzatmadan Ormana Köyü hakkında biraz bilgilendirelim sizi. Ormana Köyü aynı Ürünlü Köyü gibi sahip olduğu ve Düğmeli Evler diye anılan evleriyle ünlü şirin bir köy.
DÜĞMELİ EVLERE ÖRNEK
Toros Dağları, Akseki bölgesine özel düğmeli evlerden Ormana Köyü’nde de 300 den fazla bulunuyormuş. Aralarında 300 yaşına kadar ulaşmış; kimisi yıkılmaya yüz tutmuş, kimisinde de hala yaşam olan, kimisi restorasyon ile hayata döndürülen evler var.
BAZI EVLER RESTORASYON BEKLİYOR
Düğmeli Evler denilmesinin sebebi ise mimarisinden geliyor. Hiç bağlayıcı harç kullanılmadan, ahşap ve kuru taş duvar ile yapılan Düğmeli Evler  bölgeye özgü bir konstrüksiyon sistemine sahipmiş.
ARA SOKAKLARDAN BİRİNDEKİ GÜZEL BİR DÜĞMELİ EV
Bu yapıların yüzlerce yıl evvel Ermeni, Rum, sonrasında ise Türk ustalar tarafından yapıldığı biliniyormuş. Taş ve ahşabın bir arada kullanıldığı bu mimarı tarza bölgede, “Hatıllı Kuru Duvar” adı veriliyormuş.
ARA SOKAKLARDAN BİRİNDE
Evler serin ve sağlıklı aynı zamanda depreme da dayanıklıymış. Ahşap elemanlar için katran denilen ağaç türü kullanılıyormuş. Hiçbir koruma önlemi almaksızın, çürümeden yüzlerce yıl da dayanıyormuş. Sökülerek yapıdan yapıya da kullanılıyormuş.
BİR BAŞKA DÜĞMELİ EV
Taşıyıcı olan beden duvarları 50–60 cm’den az olmayan kalınlıkta, kuru duvar tekniğinde harçsız olarak uygulanmaktaymış. Taş duvar örüldükten sonra duvar boyunca duvarın her iki tarafına 7x7 cm / 8x8 cm ebatlarında “hatıl” denilen ahşap latalar uzatılırmış. Bu hatıllar aynı ebatlardaki “Düğme” veya “Peştivan” olarak adlandırılan kısa latalarla birbirine bağlanır ve araları taşla doldurularak duvar örgüsüne devam edilirmiş.
EVLERİN LATALARINA VE DÜĞMELERİNE ÖRNEK
Köydeki evlerin tarihi silueti korunmuş ve 2012’de Çekül Vakfı’nın Tarihi Kentler Birliği’ne üyeliği kabul edilmiş.
DÜĞMELİ EVLERDE ATRAKSİYON ARAYANLAR DA VAR

Peki bu köyde başka ne var? Derseniz. Kısaca bahsetmeli o zaman. Meydanda düğmeli evlerle çevrilmiş güzel bir Atatürk köşesi var.

KÖYÜN MEYDANINDAN GÖRÜNÜM
Pansiyonlar var. Şık, yöresel ürünler satan, nazik işletmecileri olan cafeleri var.
REÇEL EVİ BU CAFELERDEN BİRİ
Birbirinden güzel işlemeli ve güzel renklerde ahşap ev kapıları var.
KÖYÜN ŞIK KAPILARINDAN BİRİ
Çok aydın olduğu söylenen Ormana Köylüleri için köyün girişinde bir de kültür evi var.
ORMANA KÜLTÜR EVİ 
Bölgede Altınbeşik, Ürünlü ve Ormana'yı kapsayan bir de 11 kilometrelik bir yürüyüş parkuru var.
YÜRÜYÜŞ PARKURU TABELASI
En önemlisini ise en sona bıraktım. Hani şu köye girer girmez gördüğümüz tabela var ya! Hani doğdukları yeri unutmayanlardan bahseden tabela. İşte o tabelaya örnek olabilecek Ormanalı bir aile var, Özgüvenler. İşte son olarak onlardan bahsetmek istiyorum.

Hayatının büyük bir bölümünü Ormana köyünü kalkındırmak için çaba sarf ederek geçiren Abdullah Özgüven bunun için en uygun yolun bir vakıf kurmaktan geçtiğini sezinler ve bu şekilde Abdullah Nevzat Özgüven Vakfını kurar.
Senelerce okula yardım, yolların genişletilmesi, yol duvarlarının tekrar yapımı ve Ormana’ya su bulunması ve suyun köye bağlanması gibi konularda Vakıf olarak Ormana’ya sayısız hizmetlerde bulunur. Hayatının son döneminde köyün göç vermesine engel olmak için de elinden geleni yapar. Köyün tepesi sayılan Sınat tepesinin parkı ve restoranı da  bu kapsamda inşa edilir.
Abdullah Özgüven vefat edince oğlu Mehmet Aydın Özgüven bayrağı devir alır. Vakıf olarak Sınat Park ve Restoran'ın inşasını dönemin belediye başkanı Abdullah Akçaoğlu'nun desteği ile bitirir ve hizmete açar.
Sınat Park Restoran senelerce Ormana’da Ormanalı'ya hizmet edecektir ancak bu Ormana'nın verdiği göçün önüne geçemez. Nitekim Ormana 2000 nüfuslardan 700 kişiye kadar düşer. 
Vakıf en sonunda restoran kısmını turizmi desteklemek adına işletmesini ücretsiz olarak köyden bir bayana vermeye karar verir ve ilk yabancı hareketi bu vesile ile başlar. Bu şekilde Amerikalı turistleri öğle yemeği hizmeti vermek adına Sınat Restoran'da ağırlanır. Ancak turist sayısı restoran masraflarını karşılamaya yetmez ve restoran rezervasyon usulü çalışmaya başlar; yani normalde kapalıdır ancak müşteri geleceğini haber verdiği zaman açılır.
Restoranın bu çalışma usulü amacından saptığından vakıf başkanı Aydın Özgüven ve yardımcısı Tolga Özgüven nasıl bir çözüm bulabileceklerini düşünürken halkı ve Ormana Belediyesi'ni de dahil edecekleri bir proje oluştururlar. Proje; Sınat Restoranı'na bütünleyici amaçlı belediyenin Çatırcı bağına bir otel inşa etmektir. Bu vesile ile toplantılar yapılmış, mühendislik projeleri çizilmiş ancak halkın kendi içindeki çekişmelerden dolayı ilerleme sağlanamamış ve askıya alınmış.
Nihayetinde Ormana göç vermektedir ve köyün 950 metre rakımdaki konumu itibari ile istihdam sağlamak acısından bir imalat veya fabrika ile çözüm bulmak gerçekçi değildir. Tek çare Abdullah Özgüven’inde savunduğu turizm tanıtımı ve alt yapısıdır. Turizmi canlandırmak için Aydın ve Tolga Özgüven yeni binalar yerine mevcut yıkılmaya yüz tutmuş evleri restore etmeye karar verirler. Ancak bu proje maddiyat ve evrak yönetimi acısından Vakfın boyutunu aşar ve Ormana Aktif A.Ş. böylelikle kurulur.

Ormana Active, projesi 2012 senesinde ilk olarak Ormana çarşı içinde kalan tek eski Düğmeli Ev’i bünyesine kattığında başlamış.
Köydeki herkes o güne kadar bu eski evleri bir masraf kapısı olarak görürken beklenti o evin yıkılıp yerine betonarme bir binanın çıkması imiş ancak restore edilerek eski görünümüne tekrar kavuşturulmuş.

Ormana Active bugün bünyesinde 2 restoran bulunduruyor. Ki bunlardan biri Sınar Restoran'ken diğeri Berberoğlu Restoran'dır. 3 butik otel ve 1 seyahat acentası olarak bölgede faaliyetini sürdürüyor.
Biz de ekip olarak Sınat Tepesi'ne değil de tam çarşının ortasındaki Berberoğlu Restoran'a öğle yemeği için ilerliyoruz. Çarşıdaki karşılıklı kahvelerin arasında restoran ilginç girişi ve yan yana sıralanmış hoş masalarıyla hemen göze çarpıyor zaten.
BERBEROĞLU EVİ'NİN GİRİŞİ
Berberoğlu Restoran aynı adlı evin içinde bulunuyor. Bir aile restoranı olan mekan, otantik dekorasyonu ve huzurlu ortamı ile Ormana'yı gerçekten ayrı bir köy yerine koymanızı sağlıyor.
EVİN YA DA RESTORANIN GİRİŞİ
Burası inanın keyifli vakit geçirmenize olanak sağlayacaktır.Yöresel ve Konya mutfağının ağırlıkta olduğu menü içeriğinin dışında bulunduğunuz köy koşullarında hiç beklemeyeceğiniz sunum ve lezzetleri de bulmanıza imkan tanıyacak emin olabilirsiniz.
RESTORANIN İÇİNDEN BİR BÖLÜM


RESTORANIN İÇİNDEN BAŞKA BİR BÖLÜM


EKİP İÇERİ GİRERKEN
Cidden böyle bir yerde şaşırtıcı bir mekan. Restoranın iç mekanı daha da güzel. Yöresel ürünler, dekor, sunum.. Hepsini çok beğeniyoruz. Anlaşılan o ki biz içeri girdiğimizde bir ekip bekleniyordu. Upuzun bir masa hazırlanmış, zeytinyağlı mezeleri sıralanmış, çalışanlar ayakta bekliyordu.
Ormana Active-Berberoğlu Restoran'ın en büyük özelliklerinden biri ise yemeklerde  kullanılan sebze ve meyvenin ciddi bir bölümünün kendi tarla, bağ ve bostanlarının mahsulleri olup kalan ürünlerin ise bölgedeki üreticilerden gelen doğal ve organik ürünler olmasıymış. Örneğin salata sosu niyetine kullanılan nar ekşisi için her sene 2-3 ton nar sıkıp kazanlarda pişiriyorlarmış. Girişteki tezgahlarında bu nar ekşisinden de görmeniz mümkün. 2 metre çapındaki taş fırınlarında ise güveç ve pide ürünlerini hazırlıyorlarmış.
TREKBEŞBİN EKİBİ BERBEROĞLU RESTORAN'DA
Bu çok övülen güzel pideden ekibin çoğu denemek istiyor.Kısa sürede bize de leziz yemeklerini sunuyorlar. Hepimiz memnun bir şekilde restorandan ayrılıyoruz. Türk kahvemizi köy kahvesinde içmek niyetiyle çarşıya çıktığımızda açık bir çay ocağı bulamıyoruz.
ORMANA KÖYÜ ANA CADDESİNDE KAHVELER
Biraz Ramazan'ın etkisi biraz da tadilat var diyelim. Ama kesinlikle Ramazan ayında oruç tutmadığımız için ne tersleniyoruz ne de eleştiriliyoruz.

Ormana, Ürünlü ve Altınbeşik Mağarası günümüze keyifli anlar, meraklı bekleyişler, heyecanlı dakikalar ve biraz da mutluluk bırakıyor.

Bu keyifli gezide birlikte olduğum arkadaşlarımı sevgiyle anarken birlikte nice keşiflere diyorum. Hayat Gezince, Görünce, Bilince güzel!


ŞENAY KILIÇ


NOT: Ormana Active hakkındaki bilgiler Ormana Active'in kendi sayfasından alınmıştır.
NOT: Düğmeli Evler ile ilgili mimari bilgiler ise mimarlıkdegisi.com dan alınmıştır.

2 yorum:

Cenk Tekin dedi ki...

Blogunuzu ilgi ile takip ediyorum, gezilerinizi çok güzel bir anlatım ve harika görsellerle süslüyorsunuz.. İlk fırsatta Ormana'yı seyahat planımın içerisine koydum.. Çok teşekkürler..

AZ GİTTİK UZ GİTTİK dedi ki...

Teşekkür ederim. Gitmek isteyenleri bilgilendirmek amacıyla bol bol fotoğraf koymayı tercih ediyorum. Mutlaka gidin, görün derim.Bizler çok beğendik.