TREKBEŞBİN ekibi olarak 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle planladığımız tırmanışımızı yapmak için bu kez pek gidilmeyen, en azından İstanbullu dağcılar için pek bilinmeyen bir bölgedeki Geyik Dağı'nı seçmiştik.
Dağ silsilesinin içinde birçok yayla ve kar birikimi nedeniyle oluşan kar göletleri bizi daha gitmeden heyecanlandırıyordu. Hele fotoğraf ekipleri tarafından adı çok bilinen, tanınan Eğri Göl'ün gitmeden internetten gördüğümüz fotoğrafları ayrı bir merak konusuydu.
Lafı, sözü uzatmadan konuya girersek; bu çok merak edip, daha önce gitmediğimiz bölgeye gitmek için ekibimiz 9 kişiden oluşuyordu. Rehberimiz Ayhan Kılıç, Mete Güneş, Mustafa Abacı, Kemal Kaplan, Elif Demir, Songül Karadeniz Ülgen, Mustafa Özdabak, Mahmut Ergenç ve bendeniz Şenay Kılıç. Faaliyetin hikayesi başlasın o zaman.
19 MAYIS 2018 Cumartesi sabahı 06.45'te 9 kişilik bir ekiple İstanbul'dan Antalya'ya uçuyoruz. Saat 07.45'te Antalya Hava Alanı'na iniyoruz. Hemen gelmeden kiraladığımız 9+1 lik aracımıza eşyalarımızı yerleştirip, Manavgat yönünde yola çıkıyoruz.
Antalya faaliyetlerinde yol üstü kahvaltı ettiğimiz Çankaya-2-Simit Kahvaltı Salonu'nda kahvaltımızı yapıp, yol üstü ihtiyaçlarımızı giderdikten sonra tekrar D-400 kara yoluna girip, Manavgat yönüne ilerliyoruz.
Bugünkü planımız kamp yeri olan Eğri Göl'e gitmeden Manavgat'ın 60 kilometre kuzeyinde bulunan Altınbeşik Mağarası'nı ziyaret etmek ve bölgedeki Düğmeli Evler'i görmek.
Bu sebeple Manavgat'a gelmeden ki ilk göbekten Şelale Bulvarı Caddesi'nden dönüp, kuzeye doğru ilerliyoruz. Mağara'ya ulaşmamız yamaçlardan giden yol sebebiyle saat 11.40'ı buluyor.
Mağarayı gezip, Ormana Köyü'ndeki ünlü Düğmeli Evler'i ziyaret edip, öğle yemeğimiz de yedikten sonra saat 14.00 gibi kamp yerimize ulaşmak için yola çıkıyoruz. Manavgat yoluna ineceğimize, kuzeyde İbradi-Akseki kara yoluna bağlanıp kuzeyden yol alıyoruz. Kamp yerimiz olan Eğri Göl'e ulaşmak için 115 kilometre yol gitmemiz gerekiyor.
Yol bir süre Üzümdere Milli Parkı'ndan geçiyor ve bizlere güzel görüntüler sunuyor. Sonra Yarpuz'u da geçtikten kısa bir süre sonra yolun Seydişehir 'e doğru soldan keskin bir dönüş yaptığı anda Ormana'dan yola çıktığımızın 57. kilometresinde biz sağda asfalt-mıcır yarı toprak gibi ne olduğu belli olmayan bir yola giriyoruz.
|
İZLEDİĞİMİZ YOL |
İşte bundan sonra hızımız bu yolda feci bir şekilde düşüyor. İnişler, çıkışlar, toprak, mıcır derken yavaş yavaş ilerliyoruz. Ama bir yandan da etrafta çok güzel görüntüler var. Vadiler, dağlar, göletler. Çok çok güzel gerçekten.
|
ALABİLDİĞİNE GENİŞ VADİLERDEN GEÇİYORUZ |
Tüm bu güzellikler arasında ilerlerken birden arabanın benzin sayacından benzinin çok azaldığını görünce panik yapıyoruz. Hani kamp atacağımız yere gideriz, benzin yeter yetmesine de sonra merkeze nasıl ineriz? Bir düşünce salıyor tüm ekibi. Karşımıza çıkan az sayıda arabayı, kamyoneti durdurup, bir çare arıyoruz ama kafamızda bir şey oluşmuyor. Sonunda yaylaya doğru yol almaya devam edip, bir çaresine bakmaya karar veriyoruz.
Bu sırada içinde bulunduğumuz bölgeyle ilgili biraz bilgilendirme de yapsak iyi olur diye düşünüyorum.
Geyik Dağları diye anılan bu bölge Akdeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi'ni birbirinden ayıran sıradağlar olarak biliniyor. Yani Antalya'nın kuzey doğusundaki Dedegöl Dağları'nın en kuzey noktasından başlayarak Taşeli Platosu'na kadar uzanan Batı
Toroslar'ın Orta Toroslar'la bağlandığı noktada bulunan sıradağlar oluyor. Konya, Karaman ve Antalya arasında sınır çizen güzel dağlar bunlar.
|
GEYİK DAĞLARINDAN BİR GÖRÜNÜM |
Bölgenin en yüksek zirvesi ise bizim tırmanış için geldiğimiz Geyik Dağı-2887 metre. Halk arasında Giği ya da
Giyi diye de anılıyor.Bu silsilede 2800 metre üzerinde üç ayrı zirve daha bulunuyor.
|
GEYİK DAĞLARI SİLSİLESİNDEN BİR GÖRÜNÜM |
Bölge Toros Dağları'nın genel yapısına uygun olarak karstik yapıdan oluşuyor. Bu sebeple pek çok derin vadi ve mağara bulunduruyor. İnanılmaz bir bitki çeşitliliğine sahip, yılın her mevsimi kar barındıran inanılmaz güzellikte bir bölge burası.Bunun dışında bölgede arıcılık da yaygın.
|
ARI KOVANLARINI GEÇİYORUZ |
Yol kenarlarında fazla görmesek de yaylalarda arıcılık yapmak yaygın gibi gözüküyor.Bu enteresan yolculuğumuz sırasında öyle yerlerden geçiyoruz ki inanın bu yol biter mi? Tarifi imkansız. Çünkü ilerledikçe dağlar daha bir belirginleşmeye, yollar daha bir bozulmaya, koca koca göletler görmeye başlıyoruz. Ama sonunda saat 16.40'da kamp yerimiz Eğri Göl'e ulaşıyoruz.
|
EĞRİ GÖL |
Gölün dibine ulaşır ulaşmaz, yolda benzin için sorular sorduğumuz kişilerin bizi yönlendirdikleri fırını sağ kolda buluyoruz.
|
EĞRİ GÖL'ÜN DİBİNDEKİ FIRIN |
Ama kimsecikleri göremiyoruz. Biraz yukarıda fırıncının bir komşusunu bulup, yarın sabah geleceğini öğreniyoruz. Bu umudumuz da suya düşünce bari gidip, kamp atalım yine bir yolunu buluruz diye düşünüyoruz.
Kamp yerine doğru ilerlerken gölün sulak alanında çamura batmış iki kamyon görünce mutlaka kamyoncularda benzin vardır diyerek arabamızı oraya doğru sürüyoruz. Vee mutlu son!
|
GÖLÜN SULAK ALANINDA ÇAMURA BATMIŞ KAMYONLAR |
Kamyoncular kamyonları bataktan kurtarma işlemini bitirdikten sonra bize 5 litrelik benzin veriyorlar. Biz de onlara karşılığında 50 tl verip, derin bir ohh çekiyoruz. Bu benzin alma işi biraz bizi vakit olarak oyalasa da sorun çözülmüşken artık kampımızı rahat bir kafayla kurmaya başlıyoruz.
Burada her yer kamp yeri için uygun ve düz. Aslında tuvalet bile mevcut kamp atacağımız yerde. Ne yana baksanız dağlardan gelen su bir şekilde göle ulaşmak için can attığından temizlik açısından su derdiniz de olmaz bu kampta.
|
ÇADIRLAR KURULUYOR |
|
HUMMALI BİR ÇALIŞMA VAR |
|
KAMP HAZIRDIR |
Kamp alanını yayla evlerinin dibine kuruyoruz. Ortalıkta kimsecikler yok nihayetinde. Sadece 3 gün önce yaylaya geldiklerini söyleyen Yörük Meryem ve kamyoncular dışında kimseyi görmüyoruz aslında.
Kampı kurduktan sonra saat 18.00 gibi de göle doğru dolaşmaya çıkıyoruz.
|
AKŞAM GEZİNTİSİ |
Fakat göle doğru yaklaşmak için bot giymek şart. Ortalık çimenlik gibi gözükse de çimlerin arası su ile dolu olduğundan geri dönüp, yol kenarındaki güzel manzaralı çardağa doğru ilerliyoruz. Bu sırada bulunduğumuz yerden, Eğri Göl'den bahsetmenin de tam zamanı aslında.
|
ÇARDAK KEYFİ YAPARKEN |
Eğri Göl; Geyik Dağları'nın eteklerindeki Taşeli Platosu'nda, 2100 metrede bitki çeşitliliği ve görsel güzellikleri ile fotoğrafçıların dikkatini çeken bir doğa harikası.
|
ÇARDAKTAN EĞRİ GÖL MANZARASI |
Konya'nın Hadim, Antalya'nın Gündoğmuş ve Alanya ilçeleri arasındaki üçgende konumlanmış bu güzelliğe dört koldan ziyaretçi gelmesi doğaldır sanırım. Bölgede soğanlı bitkiler, sarı ve farklı renklerde çiğdemler, boylu
sümbüller, gelin tacı dediğimiz ters laleler, boylu laleler geniş bir alanda
görülecek endemik bitkilerden.
|
BÖLGENİN ÇİÇEKLERİNDEN |
|
BÖLGENİN ÇİÇEKLERİNDEN |
|
BÖLGENİN ÇİÇEKLERİNDEN |
Biraz daha yukarılarda ise zamanı gelince ünlü İpar Gülü
fotoğraflanabiliyor. Bu arada yeri gelmişken İpar Gülü'nün hikayesinden de bahsetmeli.
GİYİ DAĞI İPAR GÜLÜ VE İPAR HATUN EFSANESİ
16. Yüzyılda Doğu Türkistan’da Cihangir Han
yönetimindeki Türkmen İli, Çin saldırısına uğrar. Çin Orduları Cihangir Han’ı
öldürür, karısı Dilşad Hatun’u da esir edip götürürler.
Dilşad Hatun için Çin
Sarayı’nda esaret günleri başlar. Ne var ki Çin Mançu İmparatoru Chien Lung, bu
soylu ve güzel Türk kadınına aşık olmuştur. Dilşad Hatun başlangıçta imparatora pek
yüz vermez. İmparator ise ona İpar Hatun olarak hitap etmeye başlar. İpar
ki, Altayların güney ucunda Tanrı Dağı
ile Giği Dağı arasında bulunan aynı zamanda Dilşad Hatun'un da memleketi olan
Türkistan bölgesinde yetişen çok özel bir çiçeğin adıdır.
Türkmen illerine süren Çin akınları
artarak devam edince Dilşad Hatun yani İpar Hatun kıyımlara engel olmak fikriyle Çin
İmparatoru'nun zevcelik teklifine evet der.
Böylece Türk illerine Çin akınları durur.
Oğlunun İpar Hatun’a olan zaafını bilen ve
bundan rahatsız olan Ana İmparatoriçe, bir gece İpar Hatun’u boğdurarak
öldürtür.
İşte o yıllardan sonra Anadolu’ya göç eden
Türkmenler, İpar Hatun’un hatırasını yaşatmak için Toros Dağları'ndaki iki dağa
Giği ve Tanrı adını verirler. Türkmen ilinden getirdikleri ipar gülü tohumlarını
da bu bölgeye ekerler. Günümüzde bu ipar güllerinin sadece Gündoğmuş’un
kuzeyindeki Giği Dağı eteklerinde Mayıs ve Haziran aylarında çiçek açtığı söyleniyor.
|
EĞRİ GÖL'ÜN KIYISINDAN BİR GÖRÜNÜM |
Kar
suları ve kaynaklardan beslenip güneye doğru akan çaylar, Eğri Göl'den
başlayarak menderesler oluşturarak, bir kısmı denize geri kalanı ise Alara çayına
dökülüyormuş. Bölgede çok sayıda göl bulunuyor. Eğri Göl dışında büyük olanlardan bazıları Duruca Göl, Küllü Göl, Derin Göl olarak sayılabilir.
Bu kadar çardak keyfi yeter sanırım. Artık saatimiz 19.00'ı gösterirken akşam yemeği hazırlığı başlasın diyoruz. Herkes yemeğini hazırlayıp, kısa bir sürede toplanıyor.
|
AKŞAM YEMEĞİ KEYFİ SIRASINDA |
Çok adetimiz olmasa da saat 19.30'da bir kamp ateşi yakalım diyoruz. Ateşi yakar yakmaz da Yörük Meryem yine meydana çıkıyor. Sözü alıyor ve bir türlü bırakmıyor.
|
KAMP ATEŞİ YAKILDI |
|
ATEŞİN BAŞINDA TOPLANIYORUZ |
|
YÖRÜK MERYEM BİZE ÇOK ŞEY SÖYLÜYOR |
Bize ezberlediği deyişleri, sözleri söylemeye çalışıyor. Hep beraber ateşin başında eğleniyoruz.
Artık gün çekilmeye yüz tutmuşken, bölgede olduklarına dair okumalar yaptığımız Yılkı atlarından biri gölün kenarından bize doğru koştura koştura geliyor.
Biliyorsunuz kışları
hayvanı besleyebilecek maddi gücü olmayan kişiler bu atları kendi kendine
yiyecek bulması için doğaya salıyorlar, sıcak mevsimde hayvana ihtiyaç duyduklarında da yakalıyorlar.
Fakat bu uygulamaların yapıldığı yerlerde yabanda gezen çok at
olduğundan tekrar aynı atın ertesi sene yakalanma olasılığı düşük olur sanırım. Böylece bu şekilde her at, seneden
seneye başka kişilerin hizmetinde kullanılıyor. Bu nedenle bu atların belirli bir sahibi yok diyebiliriz.
|
YILKI ATINI GÖRÜYORUZ |
Bu güzel Yılkı atını görmek keyiflendiriyor hepimizi. Belki yiyecek arıyordur ama kampımızın dibinden koşarak geçince hepimizin gözleri ona takılı kalıyor.
Kesin sessizlik saatimiz olan 21.00'a az bir zaman kala ekipten birkaç kişiyle göl kenarındaki yoldan güneye doğru yürüyüşe çıkıyoruz.
Yürüyüş sırasında ertesi gün bizim gibi Geyik Dağı zirvesine çıkacak Alanyalı 3 dağcı arkadaşla karşılaşıyoruz. Bize Söbüçimen tarafından çıkacaklarından bahsediyorlar. Bizim çıkacağımız klasik rotadan 4-5 kere çıktıklarını, daha kısa olan diğer rotayı bu kez deneyeceklerini ifade ediyorlar. Onlara şans dileyip, gökyüzü iyice kararmaya yüz tutarken geri dönüşe geçiyoruz.
|
GÜN BİTERKEN YILKI ATI VE EĞRİ GÖL |
Gölün kenarında, karanlıklar içinde sadece silüeti görünen Yılkı atımıza da bir selam verip, yatmak için çadırlarımıza çekiliyoruz.Yarın sabah kalkış saatimiz 05.30 olacak.
Ve tırmanışın ikinci bölümü dediğim bölümü başlıyor. Hemen güzel bir kar geçişi önümüze geliyor.
|
GÜNÜN İKİNCİ KAR GEÇİŞİ GELİYOR |
Ayaklarımızın altında ise o güzel kırmızı lalecikler beliriyor ve uzun süre bizi terk etmiyorlar.
|
BÖLGEDEKİ KIRMIZI LALELERDEN |
Her tarafımızı sarmış güzel kırmızı laleleri görüp, yine kar geçişine başlıyoruz.
|
ROTADAKİ 2. KAR GEÇİŞİMİZ SIRASINDA |
|
ÇOK DA YUMUŞAK OLMAYAN KARDA TEK SIRA İLERLİYORUZ |
Kuytuda kalan bu geçiş sonrası tekrar yeşillik alana çıkıyor, kısa bir süre yürürken bu kez de maviş maviş çiçeklerle karşılaşıyoruz.
|
BÖLGEDEKİ BAŞKA BİR BİTKİ ÇEŞİDİ |
Bulunduğumuz yerden bu kez biraz daha eğimle yükseleceğimiz kar geçişine başlıyoruz.
|
YİNE BİR GEÇİŞ |
Bu geçiş sonrası yeni bir düzlüğe ulaşıyoruz. Burada kısa bir mola veriyoruz.
|
HEDEF KARŞIMIZDA VE BİRAZ DAHA YAKIN |
|
MOLA SIRASINDA |
Mola sırasında çisenti halinde hafif hafif yağmur atıştırırken sağ tarafımızdaki bölgede gökyüzünün iyice kararması biraz canımızı sıkıyor. Oyalanmadan yürümeye devam ediyoruz.
|
YÜKSELMEYE DEVAM |
|
KAYALIK BÖLÜME GEÇERKEN |
Yine karlı bir yükselti geçişi sonrası, biraz daha kayalık bir bölüme yaklaşıyoruz. Bu kayalık bölümde iyice serinleyen hava nedeniyle montlarımızı giyiyoruz.
|
MONTLAR GİYİLİYOR |
Ve faaliyetin 2. bölümünün biteceği bel kısmı nihayet uzaklardan gözüküyor.
|
DAĞIN BİZİ BİR SONRAKİ ETABA BAĞLAYACAK BÖLÜMÜ |
Bele doğru çok daha dik bir şekilde son kar çıkışını da hafif atıştıran bir yağmurla yapıyoruz.
|
GEÇİDE DOĞRU YÜKSELİRKEN |
|
BİZ YÜKSELİRKEN HAVA İYİCE KARARIYOR |
|
VE GEÇİDE ÇOK AZ KALA |
Ve saat 09.20'de bizi rotanın 3. etabına taşıyacak bölüm karşımıza çıkıyor.Muhteşem bir eğimle işte oradan bize bakıyor.
|
İŞTE BİZİ ZİRVE PLATOSUNA TAŞIYACAK BÖLÜM GELİYOR |
Bu 3. etapta hem eğim fazla hem kuytuda kalan bir bölge olduğundan hem de her taraf kar olduğu için kramponları takma kararı alıyoruz. Tam bu sırada da yağmur iyice şiddetleniyor. Bir anda bayağı ıslanıyoruz. Durmaz, etmez, zirvemiz yalan olur endişesiyle herkesin biraz canı sıkılıyor.
|
KRAMPONLARIMIZ HAZIR |
Sonra bulunduğumuz yerin eğimini biraz daha azaltmak için daha doğuya ilerleyip, rotaya öyle giriyoruz. Ve saat 09.50'de rotanın 3. bölümüne giriş yapıyoruz işte. Tek sıra halinde krampon ve kazmalarla yürüyüşe başlıyoruz.
|
EKİP YAVAŞ YAVAŞ İLERLİYOR |
Bu geçişi tamamladıktan sonra vadinin ortasındaki çukur bölümde saat 10.10'da kısa bir mola daha veriyoruz. Bundan sonrası tamamen yükseliş çünkü. Bu arada hava da yağıştan arınıp, tekrar güzel bir hale bürünüyor.
|
MOLADAN BİR GÖRÜNÜM |
Ve saat 10.30'da bizi zirve platosuna çıkaracak dik etapta yükselmeye başlıyoruz. Dağın bu bölümünü de kendi içinde 3'e ayırmak lazım.
|
TIRMANIŞ BAŞLIYOR |
Önce düz bir hatta yükseliş, sonra verevine bir geçiş daha yüksek bir eğimle karşıya geçiş, sonra da çok daha yüksek bir eğimle sert, düz bir hat şeklinde çıkış. Evet tam olarak böyle. Nihayetinde saat 11.00'a kadar ilk düz hatta yükseliyoruz.
|
İLK DÜZ HATTIN SONUNA DOĞRU |
Yükseldikçe dağın aynı Erciyes'in Hörgüç Kaya'sı gibi gözüken soldaki büyük kayasına iyice yaklaşıyoruz. Saat 11.00'da verev geçiş yapacağımız bölüme girip, yol almaya başlıyoruz.
|
VEREV İLERLEYECEĞİMİZ BÖLÜME GİRERKEN |
Çok hızlı gittiğimiz söylenemez. Eğim yüksek, yükseklik ise sürekli artışta.
|
BİRAZ DİNLENMEK FENA OLMAZ!! |
|
BİR DE ROTAYA DAHA YUKARILARDAN BAKALIM |
Yavaş yavaş yükselirken, saat 11.15'te daha dik olan son etaba giriyoruz. Burası ekibi eğim açısından biraz daha zorluyor.
|
SON ETABA GİRERKEN |
Ama yine de çok uzatmadan 11.25'te kar balkonu olan bölümü de geçip, benim için dağın 4. etabı olan etaba ulaşıyor ve kocaman zirve platosunu görüyoruz. Gerçekten devasa bir genişlik burası.
|
ZİRVE PLATOSU |
Platoya çıkan herkes zirveye doğru ilerlemeye başlıyor. Artık uzaklardan zirveyi gören tüm ekip elemanları rahatlamış bir şekilde zirveye doğru yürüyor.
|
ZİRVEYE DOĞRU SON ADIMLAR |
Saat 11.30'da çok güzel bir havada zirveye ulaşıyoruz. Hemen bireysel ve ekip olarak zirve fotoğrafları çekiliyor ve birbirimizi tebrik ediyoruz.
|
GEYİK DAĞI ZİRVESİ-2887 METRE |
|
YİNE YENİ BİR ZİRVEDE OLMA MUTLULUĞU |
|
TREKBEŞBİN EKİBİ GEYİK DAĞI ZİRVEDE |
Artık güzel bir öğle yemeğini hak ediyoruz. Yemeğimizi yerken bir yandan da inişi nasıl yapacağımız zihinlerden geçmiyor değil.
|
ZİRVEDE ÖĞLE YEMEĞİ VE DİNLENME |
Özellikle platoya çıkışın son etabı çok dikti. Yarım saat bir dinlenme ve yemek molası sonrası saat 12.10'da inişe geçiyoruz.
|
KAR BALKONUNUN OLDUĞU BÖLÜME DOĞRU İLERLİYORUZ |
Platoyu bitirip, kar balkonu olan bölüme gelince biraz heyecanlı biraz tedirgin bir şekilde inişe geçiyoruz.
|
VEE İNİŞ BAŞLIYOR |
Önden Ayhan ve Mustafa Ağabey ilerlerken hemen arkadan Kemal, Elif, ben ve Songül; en son bölümde de Mahmut, Mustafa ve Mete kalıyorlar.
Birkaç adım ilerledikten sonra inişi eğime yüzümüzü çevirerek, merdiven iner biçimde yapmaya başlıyoruz. Bu da çok hızlı ilerlememizi engelliyor. Bu anlarda can sıkıntısından bacak aramdan altımda ilerleyenleri izlerken fotoğraf çekmek geliyor içimden. Fena da olmuyor hani!
Bu sırada yukarıda kalan Mete ve Mustafa bir türlü inişe geçemiyorlar. İlk kez bu tarz bir etkinliğe katılan Mustafa arkadaşımız biraz panik yapıyor ve Mete de ona yardım ediyor. Bu sebeple iniş onlar için biraz ağır ve meşakkatli ilerliyor. Bizler ise verev bölümü geçtikten sonra artık biraz daha rahatlıyoruz ve normal iniş sistemine geçiyoruz.
|
BİRAZ DAHA RAHATLADIĞIMIZ BİR AN |
İnişi yavaş yavaş da olsa başarılı bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Artık normal iniş pozisyonunda ilerlediğimiz için karşımızdaki muhteşem görüntüleri doya doya seyrediyoruz.
|
KARŞIMIZDAKİ MANZARA |
Son etabı da hızlı bir şekilde bitirip, vadiye, sabah mola verdiğimiz yere doğru ilerliyoruz.
|
İNİŞİN SON BÖLÜMÜ HIZLA İLERLİYOR |
|
VADİDEKİLERİN YANINA DOĞRU |
Mola yerinde Ayhan ve Mustafa Ağabey bizi bekliyor. Saat 13.00'da onların yanına ulaşıyoruz. Yani zirveden sonra buraya 50 dakikada gelmiş oluyoruz.
|
2 KİŞİ HARİÇ TÜM EKİP BİR ARADA |
Fakat Mete ve Mustafa hala inişin ilk etabını geçemedikleri için vadide oturma matlarımızı çıkartıp, oturuyoruz. Bir şeyler atıştırıp, film seyreder gibi onların ağır ağır ilerlemesini izliyoruz ve bekliyoruz. Elimizden başka bir şey gelmiyor.
|
METE VE MUSTAFA'NIN İNİŞİNİ İZLERKEN |
Yanımıza gelmeleri saat 14.10'da gerçekleşiyor. Kazasız, belasız, sorunsuz bir şekilde yanımıza ulaştıkları için hepimiz seviniyoruz. Mete'yi de bu yardımsever davranışı nedeniyle hepimiz ayrı tebrik ediyoruz.
Saat 14.10'da yan geçişe geçip, artık tamamen iniş rotasına bizi ulaştıracak bele doğru ilerliyoruz.
|
YAN GEÇİŞTE İLERLERKEN |
|
BELDE KRAMPONLU SON DAKİKALAR |
Belde kramponlarımızı çıkartıp, daha rahat bir şekilde inişe geçiyoruz. Artık herkes tamamen rahatladığı için inişimiz hem keyifli hem de hızlı oluyor.
|
SAAT 14.30'DA İNİŞE HIZLA DEVAM |
Aşağıdaki düzlüklere ulaştığımızda nerelerden geldik diye bakmadan edemiyorum.
|
NERELERDEN NERELERDEN GELDİK!! |
Ve bizi yaylaya ulaştıracak o son yamaca doğru ekip olarak hızlıca ilerliyoruz.
|
YAYLANIN UCU GÖZÜKÜYOR |
Sabah geçtiğimiz geçide saat 15.30'da ulaşıyoruz. Geçidi geçip, patika yola geçiyoruz.
|
GEÇİDE GİRERKEN |
|
PATİKANIN SONLARINA DOĞRU |
Yaylaya yaklaştıkça adımlarımız daha bir hızlanıyor sanki. Sonunda saat 15.50'de nihayet Eğri Göl gözüküyor.
|
NİHAYET EĞRİ GÖL GÖRÜNÜYOR |
Kampa saat 16.00'da ulaşıyoruz. Önce göle doğru akan dağ suları ile temizleniyoruz. Sonra yavaş yavaş kampımızı toplayıp, gelirken aldığımız yorgunluk kahvelerini yapıp, zirvemizin tadını bir de bu şekilde çıkartıyoruz. Saat 17.20'de de bu kez Gündoğmuş üzerinden Antalya'ya ulaşmak için yola çıkıyoruz. Gündoğmuş'ta benzin alıp, Manavgat merkeze ulaştığımızda saat 19.30'u gösteriyor.
Manavgat'ta Şimşek Köfte'ye akşam yemeği için gidiyoruz ama herkes iftar açma hazırlığı yaparken biz güneşten yanmış yüzlerle, kıpkırmızı bir halde akşam yemeği için oturunca bize hiçbir sorun çıkartmıyorlar. Güzelce akşam yemeğimizi de yiyoruz.
|
ŞİMŞEK KÖFTEDE TREKBEŞBİN EKİBİ |
Sonra! Sonra mı? Kürkçü dükkanına dönüş tabi! Akşam 23.10'daki uçağımızla bu hafta sonu yaşanmamış gibi, hiçbir şey olmamış gibi İstanbul'a dönüş, ertesi gün işe gidiş ve yeni bir haftaya başlangıç.
Peki gerçekten öyle mi? Değil tabi ki! Anılar, hatıralar, yepyeni zirvemiz, o güzel dağlar ve göller, gördüğümüz güzellikler ve yeni yüzlerle öyle dolu öyle mutluyuz ki! Bu mutluluk bir süre gider bizimle..
Bir sonraki faaliyet ne zaman??
FAALİYETİN TEKNİK BİLGİLENDİRMESİ
Kamp Alanı: Eğri Göl kenarı
Kamp Alanı Yüksekliği: 2070 Metre
Kamp Alanında Su Durumu: Su her yerde var.
Sabah Yola Çıkış: 06.30
Zirveye Ulaşma: 11.30
Zirveden Ayrılış: 12.10
Kamp Alanına Ulaşma: 16.00 (1 saat Mete ve Mustafa vadide beklendi)
Toplam Kilometre: 16
Alınan Toplam İrtifa: 940 metre
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder