5 Kasım 2018 Pazartesi

SAKARYA-SAPANCA GÖLÜ BİSİKLET TURU-80 K


FAALİYETİN ADI: SAKARYA ve SAPANCA GÖLÜ BİSİKLET TURU

YAPILAN KİLOMETRE:  80 K

FAALİYET TARİHİ:  2 Kasım 2018

KATILIMCILAR: Ayhan KILIÇ, Şenay KILIÇ

ULAŞIM ve FAALİYETİN UYGULANIŞI: İstanbul'dan otobüsle saat 07.15'te yola çıkarak saat 09.30'da Sakarya Terminali'ne ulaşıldı. Oradan bisikletle önce Justinianus Köprüsü görüldü ve merkeze doğru hareket edildi.
Merkezde hedeflediğimiz gezilecek yerleri gezdikten sonra Sapanca Gölü'nü kuzeyden ilk başta E-5'i takip ederek ilerlemeye başladık. Kazakburun mevkiye gelince E-5'ten ayrılıp, tarlaların arasından bozuk, toprak bir yolda yol almaya başladık.
Sapanca'nın güney bölümüne geçince tamamen seralar arasından TEM'in bir sağına bir soluna geçerek yol almaya başladık. TEM'i geçtiğimiz alt köprüler su ile dolu olduğundan bazı geçişlerde biraz zorlansak da pek sorun çıkmadı.
Sapanca'ya ulaştığımızda hem ilçeyi dolaştık hem de oturup, bir şeyler atıştırdık. Sonra da terminale gelmeden bir yerde akşam yemeği niyetine bir şeyler yeyip, terminale geçtik. Dönüşü saat 20.00 otobüsüyle yapıp, 21.30'da İstanbul'a ulaştık.

ROTA GÜZERGAHI: Sakarya Otobüs Terminali-Sakarya Merkez-Serdivan-Aşağıköy-Eşme- Maşukiye-Sapanca-Uzunkum-Arifiye-Sakarya Otobüs Terminali

FAALİYET BOYUNCA BİSİKLETLE ÇIKILAN TOPLAM İRTİFA: 728 Metre

FAALİYET BOYUNCA BİSİKLETLE İNİLEN TOPLAM İRTİFA:  731 Metre

ÇIKILAN EN YÜKSEK YER: 85 Metre

MAKSİMUM HIZ:  35 km/sa

ORTALAMA HIZ:  15 km/sa

MAKSİMUM EĞİM: 8% 

ORTALAMA EĞİM: 1,3 % 

HAVA DURUMU: Sabah saatlerinde puslu ve kapalı. İlerleyen saatlerde güneşli ve açık.

FAALİYET SIRASINDA YAŞANAN KAZA YA DA TEKNİK ARIZA: Herhangi bir sorun yaşanmadı.

ETAPTA KARŞILAŞILAN DİĞER BİSİKLETLİ EKİP SAYISI: 3 Kişilik bir ekip.Onlar da Sapanca'yı dönüyorlardı. Fakat bize göre ters taraftan dönüş yapıyorlardı. Böylelikle rota boyunca iki kere karşılaşmış olduk.

ETAP ÖZELLİKLERİ: Etap terminalden şehir içine ulaşmanın dolaşması dışında çok keyifliydi. Göl kenarında, tarlalar arasında yol aldığımız sırada izlediğimiz toprak yol uygun olmayan bisikletler için sorun olabilir. Turu düşünenler buna dikkat etmeli. Ya da hiç tarlalara girmeden sırf E-5 üzerinden tur tamamlanabilir.

KATILIMCI GÖRÜŞÜ: Yine bir süredir aklımızda olan bir tur rotasıydı Sapanca. İşin içine Sakarya merkezi de katınca daha dolu bir tur oldu. Sakarya'nın dağı, tepesi, yaylası, gölü derken hiç merkezine gitmediğimizi fark ettik. Şehir merkezini de bu turla görmüş olduk. Turu cuma günü yaptığımız için her yer sakin ve daha güzeldi. Yer yer ana yollar, yer yer tarlaların arasından ilerleyen yolda Sapanca Gölü güzel görüntüler verdi bize. Güzel bir tur oldu. Deneyecek olanlara şimdiden iyi pedallamalar.

FAALİYET İÇİN KİŞİ BAŞI YAPILAN HARCAMALAR
Gidiş-Dönüş Bileti: 60 Tl
Yeme-İçme: 30 Tl

ROTAMIZ
İZLEDİĞİMİZ ROTA
FAALİYETTEN FOTOĞRAFLAR
Sabah Sakarya Yeni Şehir Terminali'ne iner inmez, hazırlanıp Arifiye'de bulunan otogardan yola çıkıyoruz.
OTOGAR'DAN AYRILIR AYRILMAZ
İlk işimiz yakınlardaki Justinianus Köprüsü'nü bulmak oluyor. Fakat köprüyü bul
mak için biraz dolaşıyoruz. Sonunda bulduğumuzda da restorasyon yapıldığını görüyoruz.
JUSTINIANUS KÖPRÜSÜ

BİR DİĞER AÇIDAN KÖPRÜ

KÖPRÜNÜN BAŞINDAKİ BÖLÜM
Sapanca Gölü’nün sularını Sakarya Nehri’ne boşaltan Çark Deresi (Melas Çayı) üzerinde yer alan Justinianus Köprüsü, erken Bizans Dönemi’nin Anadolu’daki en görkemli anıtsal yapılarından biri. Bu haliyle bile ne kadar görkemli olduğu ortada.
6. Yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu zamanından kalma köprü önceleri Latince “pons” (köprü) diye anılıyormuş. Sonradan, Pons'un Latincede köprü demek olduğunu bilmeyen Rumlaşmış halk, bu sözcüğü bir özel ad olarak algılayıp köprüyü, Pons Köprüsü anlamında Pontogephyra diye anmaya başlamış.
Daha sonraları, bu ad Pentegephyra’ya yani bugün anıldığı gibi Beş Köprü’ye dönüşmüşse de köprü şu veya bu biçimde beş parçalı olmadığı gibi, beş kemerli de değil gibi gözüküyor.
KaraYyolları Genel Müdürlüğünce 1995 yılında onarılan köprü taşıt trafiğine kapatılmış ve köprünün her iki ucuna üçer basamak yapılmış.
Bizse köprüyü gördükten sonra köprünün bulunduğu bölgeden şehrin merkezine ulaşmaya çalışıyoruz.
ŞEHİR BİZİ GÜZEL KARŞILIYOR
Fakat o kadar uzun süre pedal çeviriyoruz ki. Uzun bir süre Serdivan yazısı bir  bizimle oluyor.
SERDİVAN HER YERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR
Sonra bir süre Çark Caddesi'ni takip ediyoruz. Ve yemyeşil Kent Parkı geçiyoruz.
KENT PARK OLDUKÇA SAKİN VE SESSİZDİ
Merkeze günün 23. kilometresinde giriyoruz. İlk yaptığımız şey güzel bir kahvaltı yapmak oluyor. Sonra da merkezde görmek istediğimiz yerler için harekete geçiyoruz. Sakarya Müzesi, Deprem Müzesi ziyaret ettiklerimizden. Hemen garın karşısında bulunan Sakarya Müzesi'ne ücret ödemeden giriyoruz.
SAKARYA MÜZESİ'NE GİRERKEN
1910–1915 yılları arasında dönemin Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı Baha Bey tarafından zemin katla birlikte üç katlı olarak yaptırılan bu bina daha sonra Atatürk’ün yakın arkadaşı ve Milletvekili Hasan Cavit Bey tarafından satın alınmış.
BİNANIN GİRİŞ BÖLÜMÜ
14 Haziran 1922 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi ile buluştuğu ve konakladıkları ev olması nedeniyle güzel bir ünü var. 1967 yılında meydana gelen depremde ise büyük ölçüde hasar görmüş.
Müze 1993 yılında halkın ziyaretine açılmış. 17 Ağustos 1999 tarihindeki depremde vitrinlerde ve eserlerde meydana gelen hasar nedeniyle ziyarete kapatılmış. Deprem sonrasında yapılan çalışmalar sonucu 2003 tarihinde yeniden ziyarete açılmış.
Müzenin sergi salonunda tarih öncesi çağlar ile Roma ve Bizans Dönemi’ne ait birçok arkeolojik eser ile Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi’ne ait etnografik eserler sergileniyor.
MÜZENİN BAHÇESİNDEN, ROMA ve BİZANS DÖNEMİNDEN KALMA BİR PARÇA

MÜZE BAHÇESİNDEN BİR GÖRÜNÜM

MÜZE BAHÇESİNDEN BİR GÖRÜNÜM

MÜZENİN İLK KATINDAN BİR GÖRÜNÜM

İLK KAT SERGİSİNDEN BİR GÖRÜNÜM

BİR BAŞKA KÖŞE

ATATÜRK'ÜN EŞYALARININ KÖŞESİ

ETNOGRAFİK ESERLERDEN BİR BÖLÜM

MÜZENİN İKİNCİ KATINDAN BİR BÖLÜM

MÜZENİN İKİNCİ KATININ GİRİŞİ
Sakarya Müzesi'nden çıkıp, Deprem Kültür Müzesi'ne yöneliyoruz. Bu müzenin de girişi ücretsiz. Sadece içeri girerken adınızı kaydediyorsunuz.

Sakarya’da meydana gelen depremler öncesi ve sonrasını belgelemek, deprem olgusunu sürekli ve sıcak tutabilmek amacı ile 2000 yılında yapımına başlanan Deprem Müzesi 2004 yılında ziyarete açılmış. Müzenin dizaynı da gezen kişide deprem algısını yaratmak üzere oluşturulmuş.
DEPREM MÜZESİ'NİN GİRİŞİ
BİNANIN GİRİŞİ
Müzede 1967 ve 1999 yılı depremlerine ilişkin deprem öncesi ve sonrası fotoğraflar ile suni deprem yaratan titreşimli elektronik bir stant, depremde yıkılan binaların yapım tekniği ile ilgili inşaat malzemeleri ve sismograf ile depremle alakalı diğer unsurlar sergileniyor.
MÜZENİN İÇİNDEN BİR GÖRÜNÜM
ÖLENLERİN İÇİN YAPILMIŞ BİR BÖLÜM

DEPREMDEN FOTOĞRAFLAR

YİNE MÜZEDE BAŞKA BİR ALAN

Deprem Müzesi'nden çıkınca aynı köşede Atatürk'ün 1934 yılında halkevi iken ziyaret ettiği binayı da görüyoruz. Bina bugün Kültür ve Sosyal Daire Başkanlığı olarak kullanılıyor.
ATATÜRK'ÜN ZİYARET ETTİĞİ BİNA
Ve artık Sapanca Gölü'nü dönmek üzere şehir merkezinden ayrılma vakti geliyor.
Şehre girişimiz de çıkışımız da sürüş açısından kolay oluyor. Kaldırımların hepsi bisikletli için güzel bir şekilde dizayn edildiği için trafik bizi etkilemiyor. Zaten hafta içi olduğundan ne yaya ne de araç trafiği yoğun değil.
Doğruca gölün kuzeyini izleyecek şekilde E-5 kara yolunu takip ederek sürüşe başlıyoruz.
SAKARYA'YI TERK EDİYORUZ AMA HEMEN DÖNECEĞİZ
Yol ara sıra karşımıza çıkan eğimlere rağmen güzel ve keyifli bir şekilde akıyor. Bu tabelayı geçer, geçmez karşı yoldan 3 bisikletli ile karşılaşıp, selamlaşıyoruz.
Serdivan ile Eşme'nin ortalarında bir benzincide durup, öğle yemeğimizi yeyiyor, çalışanlarla sohbet ediyoruz. Eşme'yi geçer geçmez de Kazakburun mevkisine doğru tarlalardan gitmeye başlıyoruz.
ARTIK SAPANCA'NIN ÇOK YAKININDAYIZ
GÖL KENARINDA EKİP FOTOĞRAFI
Her yer meyve bahçeleriyle dolu bir halde. Ağaçların birçoğunda meyveleri toplanmış. Arada atladıkları 1-2 ağaçtan biz de nasibimiz, alıyoruz.
AYVALAR ÇOK GÜZEL

BU BÖLÜMDE YOL TAMAMEN TOPRAK
Bu toprak yoldan dikkatli bir şekilde SEKA kampına doğru ilerlerken SUKAY Park diye bir yer görünce göl kenarında oturup, birer soda içiyoruz. Manzara güzel.
SUKAY PARK'TAN GÖRÜNÜM

GÖL KIYISINDA KURULMUŞ TESİS

Ama garsonlar Araplar'ın uğrak yeri olduğu belli olan müessesede iki sodaya 12 Tl iste gerçekten feci şaşırıyoruz. Nihayetinde biz Arap değiliz. 10 Tl verip, yola devam ediyoruz. Kısa bir süre sonra tekrar E-5'e bağlanıp, ilerliyoruz. Tam bu sırada 1-2 saat önce gördüğümüz bisikletli ekibi yine görünce onların da bizim gibi gölü döndüklerini anlıyoruz. Tekrar kornalarla selamlaşıyoruz. Sonra tekrar Maşukiye'den iç yola geçiyoruz.İç yoldan tarlalar arasından ilerliyoruz. Her yer bahçe ağaçları yetiştiren seralarla dolu.Yol güzel ve kimseler yok.
İZLEDİĞİMİZ YOLDAN BİR GÖRÜNÜM
Bu yol ara sıra bizi TEM yolunun altından bir sağa, bir sola geçirip, duruyor. Ama alttan geçtiğimiz bazı yerler su dolu olduğundan geçişlerde biraz zorlanıyoruz ve yine boş bulduğumuz bir arada gölün dibinde vakit geçirmeyi ihmal etmiyoruz.
GÖLÜN DİBİNDEYİZ
GÖLDEN BİR GÖRÜNÜM

GÖLDEN BİR BAŞKA GÖRÜNÜM
Hem hava hem görüntüler çok güzel. Ama yine de bitirilecek bir yol ve dönülecek bir şehrimiz olduğundan fazla oyalanmadan yola devam ediyoruz. Bir süre sonra Sapanca'ya ulaşıyoruz. İlçenin merkezinde biraz dolaşıyoruz.
SAPANCA MERKEZ
Bölgedeki en hareketli yer gibi gözüküyor. Arap da insan da çok. Dükkanlarda Arapça yazılar ve menüler dikkatimizi çekiyor.
Bir yerde oturup, birer çay içiyoruz. Merkezdeki 1554 yılında Mimar Sinan tarafından yapılan Rüstem Paşa Cami'ni görüyoruz ve sahil şeridinden,Sapanca tren istasyonu önünden Arifiye'ye doğru yola devam ediyoruz.
RÜSTEM PAŞA CAMİ-SAPANCA
 
SAPANCA TREN İSTASYONU

SAPANCA SINIRLARINI GEÇERKEN
Sapanca'yı geçer geçmez, Uzunkum mevkinde bir tarihi cami, Rahime Sultan Cami daha var. Onu da görüp, inceliyoruz.
RAHİME SULTAN CAMİ

RAHİME SULTAN CAMİNİN ÖNDEN GÖRÜNÜMÜ

Cami 1892 yılında Abdülmecit’in dördüncü karısı Peruste Rahime Sultan tarafından yaptırılmış. 17 Ağustos depreminde zarar görmüş, minaresi yıkılmış ve daha sonra yeniden yapılmış. Rahime Sultan Cami kubbeli ve içi oymalarla süslü olup, günümüzde özgün yapısını koruyan sayılı camilerdenmiş.
1967 depreminden sonra da onarım görmüş. Ön cephede, orta pencerenin üzerinde Sultan Abdülmecit’in tuğrası bulunuyor. Caminin minberi de o dönemden kalma ve orjinalmiş.
Ve yolun sonunda yine aynı tabelayı görüyoruz. Gün de tur da bitiyor. Otogara gelmeden bir akşam yemeği yeyip, otobüsümüze biniyoruz. Saat 20.00'de yola çıkan otobüsümüz saat 21.30'da İstanbul'a ulaşıyor.
TUR BİTİYORRR!!!

Biz de aklımızda olan bir turu daha kazasız, belasız geçirmenin sevinci ile evimize dönüyoruz.


Hayaller Hiç Bitmesin!!

Şenay KILIÇ



Hiç yorum yok: