7 Ekim 2013 Pazartesi

DAĞLARIN SULTANI'YLA BULUŞMA Sultan Dağı-Gelincikana Zirvesi 2615 mt


  Bu uçsuz bucaksız sessizlikler dünyasında düşmanlık içeren hiçbir şey yoktu. Ziyaretçi, sorumluluğu kendisinin yüklenmesi koşuluyla buraya kabul ediliyordu. Hatta kabul bile edilmiyor, bu tahkimli alana girmesine göz yumuluyordu ama bu hoşgörüde bir iyilik alameti yoktu. Ziyaretçi temel bir kötülüğün, düşmanca olmayan, kişisel olmayan ama ölümcül olan bir kötülüğün farkına varıyordu.
Thomas Mann-BÜYÜLÜ DAĞ
     Yaklaşık altı ay önce bir grup kanı deli yine böyle bir cuma akşamı yola çıkıp Sultan Dağı'nın zirvesini görmek, onunla tanışmak için kar kış dinlememiş, Deresinek'e sabah saatlerinde varmıştık. Ama Sultan Dağı bize öyle bir yüzünü göstermişti ki rüzgar, tipi derken bir ara kirpiklerimizin, saçlarımızın buz tuttuğuna tanık olmuştuk. Son noktaya geldiğimizde de Güven'in "GERİ DÖNÜYORUZ" cümlesini duyan herkes, herkes diyorum çünkü ben de dahil başka zaman olsa "BİR DENEYELİM,  HEMEN GERİ DÖNMEYELİM"  diyecek tipler bile yediğimiz rüzgar ve tipi karşısında askeri bir talimata uyar gibi uygun adım marş geri dönmüştük. 
   Herkes Sultan Dağı'nın hezimetine daha fazla uğramamak için bir an önce dağın eteklerine doğru inmişti. Grup içindeki o anki sinerji ve hissiyat birliği tarif edilemezdi. En azından ben öyle hissettim diyebilirim.
   Aradan altı ay gibi bir zaman geçti. Bu altı ay içinde sizleri bilmem ama  Sultan dağı bizim evimizin ve bir grup arkadaş çevremizin devamlı mevzu bahsi oldu. Tekrar tekrar hakkındaki çıkış raporlarını okuduk, videolarını, fotoğraflarını araştırdık ve kar yağmadan tekrar gidip, rotayı adamakıllı görelim istedik.
   Ama bu altı ay zarfında şunu iyi anladık ki; Sultan Dağı o an için bize yaşamamız gereken  rolü biçmiş ve bizi hoşgörü ile karşılamamıştı.

5 eKiM '13-GeCeYaRıSı iStAnBuL'dAn DeReSiNeK'e
    4 Ekimi 5 ekime bağlayan gece yarısı 16 kişilik bir ekiple sanki yarım kalan bir işi bitirmeye gider gibi, "Acaba bu sefer ne olacak"  diyen meraklı iç seslerle dolu bir şekilde yola çıkıyoruz. Ekipte kimler var bir bakalım isterseniz;
      Rehberimiz Ayhan Kılıç, Barış Tuncaboylu, Mustafa Abacı, Yüksel Öztürk, Kemal Kaplan, Betül Morali Sözen, Mahsuni Çalışkan, Nejat Ede, Serdar Özer, Ali Dinçler, Fatma Konca, Nalan Ertuğrul, Nimet Çelik, Cenk Oskay, Erdoğan Kirpi ve ben Şenay Kılıç.
  Aracımızın tüm rahatlığına rağmen, çok da uyuyamadığımız bir gece yolculuğu yapıyoruz. Bir ara daha kısa zamanda gideriz diye girdiğimiz Kullar-İzmit beldesi  yol kasislerinden dolayı içimizde hafiften uykuya dalanlar bile uyanıyorlar. Sonunda bu yolun çıkışı olmadığını anlayıp, geri dönüp, tekrar otoyola girip, yola devam ediyoruz.
  Bilecik yönüne saparak Bozöyük mevkindeki mola yerimiz Ömür Tesisleri'ne saat 04:30 gibi ulaşıyoruz. Kemal'in eşinin yaptığı güzel börekler eşliğinde sohbetimizi ediyor, çaylarımızı içiyoruz.
  Gecenin ayazında kaptanın yolculuğun  ilk etabında bizi dondurmasına tepkimizi gösterip, kaloriferleri açtırarak yola devam ediyoruz. Biraz da olsa sabah başlayacağımız sıkı faaliyet için uyumaya çalışıyoruz. 
   Sabah Çay ilçesine 07:30 gibi vararak kimimiz bir pastahanede, kimimiz de bir kahvede kahvaltımızı yapıyoruz.  
SABAH KAHVALTISI-EKİBİN BİR KISMI PASTAHANEDE
    Kahvaltısını yapan hemen giyinme, kuşanma hazırlığına başlıyor. İçilecek sular alınıyor, termoslar sıcak suyla dolduruluyor, tozluklar takılıyor. 
ÇAY İLÇESİ'NDE SON HAZIRLIKLAR
      İlk hazırlıklar bitince arabamıza binip, saat 08:30 da 1110 mt deki Deresinek'e doğru ilerliyoruz. Deresinek beldesinde daha önceden irtibata geçtiğimiz  Belediye Başkanı Nurettin Arı ile buluşmaya gidiyoruz. Bu sırada da arabada son rötuşlar yapılıyor. Kasklar takılıyor, çantalar çıkış için son halini alıyor.
ARABADA HEM İNİŞE HEM ÇIKIŞA  HAZIRLANIYORUZ
      Deresinek'e saat 09:00 gibi geldiğimizde başkan ve 1764 mt deki ilk kamp alanına bizi götürecek olan traktörcümüz Ünal Bey caminin yanındaki kahvede  bizi  bekliyordu. Hemen başkanla tanışıp, ilgisi ve  yardımları için teşekkürlerimizi sunuyoruz.
DERESİNEK BELDESİ BELEDİYE BAŞKANI NURETTİN ARI
    Belediye başkanının ayarladığı traktöre binmeden son hazırlıklar ve kontroller yapılıyor ve saat   09:15 te traktöre biniyoruz.
TRAKTÖR ÖNCESİ SON HAZIRLIKLAR
VE TRAKTÖRE BİNİYORUZ
    Traktöre binmenin gün sonunda oldukça faydasını gördüğümüzü anlıyoruz. Aksi halde faaliyeti bitirmemiz biraz zor olacaktı sanırım. Hem Deresinek'ten yukarı kendimizi fazla yormamış oluyoruz hem de oldukça zaman kazanmış oluyoruz.
TRAKTÖRÜN ÖNÜNDE AYHAN VE ERDOĞAN YERLERİNİ ALIYORLAR
ARKADA DA BİZLER SIKIŞ, TEPİŞ OTURUYORUZ
   Fakat bu soğukta traktörle ilerlerken hava bizi adeta ısırıyor. Traktör içinde birbirimize sokularak ısınmaya çalışırken, bir yandan da uyuşan ve birbirine giren  ayak, bacaklarımızı hareketlendirmeye çalışıyoruz.
HANGİ AYAK KİMİN AYAĞI OYUNUYLA TEPELERE TIRMANIYORUZ
 Mevsimlik işçileri nasıl doldururlar traktöre, çalışmaya götürürler ya biz de aynen öyleyiz işte.
MEVSİMLİK İŞÇİLER MİSALİ GİDİYORUZ

GÜLE OYNAYA YUKARILARA DOĞRU ÇIKIYORUZ
    Biz arkada çarpan ağaç dalları, zıplayan traktör kasasıyla uğraşırken Ayhan ve Erdoğan da önde acımasız rüzgarın esiri oluyorlar.
TRAKTÖRÜN ÖNÜNDE SOĞUKLA CEBELLEŞENLER

 Yukarıya doğru yolculuk devam ederken Sultan Dağı zirvesi Gelincikana'nın efsanevi hikayesini geliyor aklıma birden, sizlere de aktarmak isterim. Efsaneye göre;
  Bir zamanlar Afyon ile Akşehir arasında üç kız kardeş yaşarmış. Melek, Sultan ve Gelincik adındaki bu kızların en büyüğü Melek, büyüyüp evlenme yaşına gelince Eber adında bir delikanlı ile evlenmiş. Çocukları, çocuklarının da  çocukları olmuş ve bu hayattan göçüp gitmişler. 
 Melek Hanım'ın diğer kardeşleri Sultan ve Gelincik daha çocukluktan ablalarına yardım ederlermiş. Ablaları da onlara destek olmuş ve evlenme çağları gelince onları evlendirmiş.
  Fakat iki kız kardeşin düğün alayları daha yerlerine varmadan zamanın haramileri tarafından talan edilmiş ve ikisi de ölmüşler. İkisi de öldükleri yere defnedilmişler. Fakat bu iki kız kardeş öldükten sonra da ruhları ile ablalarına yardım etmeye devam etmişler.
   Hikayede geçen kişilerin bugün sadece türbeleri bulunuyormuş. Türbelerinin bulundukları yerler ise gerçekten ilginç. Melek Ana Türbesi Çay ovasının verimli topraklarının ortasında, Eber Dede Türbesi adıyla anılan gölün kenarında, Sultan ve Gelicikana Türbeleri de Çay ovasının güney kısmını çeviren Sultan Dağlarının en yüksek iki zirvesinde bulunuyorlarmış. Ve bugün bile Sultan ve Gelincikana kız kardeşler topladıkları sularla Çay ovasını besleyerek ablalarına yardım etmeye devam ediyorlarmış. 
  
  Bu fedakar ve yardımsever kardeşlerin hikayesini düşünürken, traktör yolculuğumuz da bitiyor. İniş yerimiz olan ilk kamp alanı olarak bilinen 1764 mt deki bölgeye saat 09:45 te varıyoruz. Traktörden inince bu yolculuk sonrasında ne kadar üşüdüğümüzü fark edip, yürüyüşe başlamadan önce biraz daha sıkı giyiniyoruz. Ellerimiz ve ayaklarımız adeta donmuş gibiydi.
1764 mt DE SON ÇIKIŞ HAZIRLIKLARI
    Soğuktan donduğumuz için saat 10:00 da hiç oyalanmadan hemen yürüyüşe, daha doğrusu ilk tırmanışa geçiyoruz.
İLK TIRMANIŞ ANLARI
  Kimileri nefeslenirken kimileri de son sürat yükselmeye devam ediyor.
YÜKSELMEYE DEVAM
  Biraz daha yükseldikçe artık kar görmeye başlıyoruz. Hatta hafif hafif kar atıştırdığını farkediyoruz. Etrafımızda çiçeklerin, otların ve ağaçların şimdiden kara teslim olduğunu görüyoruz.
KARIN OTLAR ÜZERİNDE BİN BİR DESENİ
KUŞ BURUNLARI BİLE İLK AYAZI YEMİŞ

Bulunduğumuz tepeye doğru nihayet  biraz ısınıyoruz ve ilk molamızı verip, bir şeyler atıştırıyoruz.
İLK MOLA
    İlk mola sonrası yükselmeye devam ederken etrafta karın oluşturduğu şekillerin güzellikleri ile biraz oyalanıyoruz. Herkes bir şekilde fotoğraf çektirme derdinde olduğundan biraz aheste ilerliyoruz.
KARLI DALLARIN ARASINDA REHBERİMİZ AYHAN
DOĞANIN GÜZEL SUNUMLARINA DOYAMIYORUZ
      Artık dağın eteklerinden yukarı doğru dolanmaya başlamadan son bir kez toparlanıp, daha hızlı olmamız konusunda birbirimizi uyarıyoruz. Faaliyetin biraz daha ciddi ilerlemesi için tek sıra pozisyonu alıp ilerlemeye başlıyoruz.
KÜÇÜK BİR FOTOĞRAF UYARISI YAPILIYOR
     Yavaş yavaş dağın ana kütlesini döne döne çıkıyoruz. Bir yandan da üstteki büyük kamp alanı hizasına yükselmeye çalışıyoruz.
DAĞIN ANA KÜTLESİNİ TIRMANIYORUZ
    Önden grubun bir kısmı dönerken grubun arkada kalan kısmı dağın kıvrımlarında çok güzel bir görüntü veriyor. 
DAĞIN ETEKLERİNDE İLERLİYORUZ
BİRBİRİMİZİ BEKLEMEYİ İHMAL ETMİYORUZ
SIRAYLA ETEKTE DÖNENLERİ FOTOĞRAFLIYORUZ
UZAKLARDAN POZ VERENLER DE VAR :)
    Dağın eteğinde yatay olarak bir süre ilerledikten sonra artık dik bir çıkışla yükselmeye başlıyoruz. Çıkacağımız bölge 1930 mt deki ikinci kamp alanının sağ tarafı olacak.
DAĞIN ETEKLERİNDEN YUKARILARA DOĞRU
    Yükselmeye başladığımız için grubun hızı biraz yavaşlamaya başlıyor. Biz de öndekiler olarak, onları beklerken bulunduğumuz yerden aşağılarda bulunan Eber Gölü'nün manzarasını seyre dalıyoruz.
EBER GÖLÜ'NE NAZIR BEKLEME
     Yukarı çıktıkça kar tüm yerleri kaplar hale geliyor. Önden giden bizler arkadaki ekibi beklerken hem etrafa bakınıyoruz hem de fotoğraf çektiriyoruz.
BEKLERKEN FOTOĞRAF ÇEKTİRELİM DEDİK
  İyice yükselip 1930 metredeki 2. kamp alanını solumuzda bıraktığımızda artık dağın daha da sırt bölümlerine doğru keskin bir çıkışla, daha soğuk ve karlı yerlerde ilerliyoruz. Sırt hattında biraz yükseldikten sonra da kısa bir mola veriyoruz.
SIRT HATTINDA KISA BİR MOLA
  Tırmanış şu ana kadar sorunsuz ilerlerken bundan sonrası için kötü senaryolar aklıma getirmemeye çalışıyorum. Yine olumsuz bir sonuçla dönmek fikri beni çok rahatsız ediyor açıkçası.
     Artık bu mola sonrası çıkacağımız boyun bölümü altı ay önce geri dönmek zorunda kaldığımız bölümünün ta kendisi. Tüm grup yavaş yavaş bu bölümü çıkmak için yürümeye başlıyoruz.
BOYUN BÖLÜMÜNE DOĞRU İLERLİYORUZ
 Dağın bu bölümü yine yoğun sis altında gözüküyor. Ve birbirimizi kaybetmemek için devamlı kontrollü bir şekilde ilerliyoruz.
BOYUN BÖLÜMÜNÜN SONUNA DOĞRU
    Boyun bölümü bittikten sonrası bizim için de yeni bir rota olacak. Geçen sefer buradan geri dönmüştük. Ve bu zamana kadar tek yaptığımız gidenlerin video ve fotoğraflarından bazı çıkarımlar yapmak oldu. Şimdi artık kendi hikayemizi deneyimlememizin tam zamanı. Yan geçiş yapacağımız yere doğru geliyoruz.
YAN GEÇİŞİN BAŞLADIĞI YER
     Daha önce buraya gelmeden, izlediklerimizin etkisiyle burada ip açarız diye düşünmüştük ama rotaya girince pek de gerek olmadığını görüyoruz. Dikkatli bir geçiş ve hafif sağa yatışla etabı çok rahat atlatacağımıza karar veriyoruz. Ve tüm ekip yan geçiş girişine gelince ilerlemeye başlıyoruz.
YAN GEÇİŞTE İLERLERKEN AYHAN, NEJAT VE MAHSUNİ
YAN GEÇİŞTE BEKLİYORUZ

  Yan geçişi yaptığımız yerin sağ üstü koca bir kaya bloğu ile kaplı.  Geçit vermeyen bir kapı gibi dibimizde yükseliyor. Çoğu zaman sis altında olduğundan bazen göremiyoruz bile.
YAN GEÇİŞTEKİ KAYA BLOĞU
    Yan geçiş iki bölümden oluşuyor. Önce sırt bölümünden ayrıldığımız büyük kayanın altındaki bölüm sonra da biraz daha iniş yapılıp, dolanılan bacaya kadar olan bölüm. İşte biz de şu an ilk kaya bloğunun altındaki bölüme geliyoruz ve Ayhan ekibi durdurarak rotayı kontrol etmeye gidiyor.
AYHAN ROTAYI KONTROL ETMEYE GİDİYOR

   Ayhan'ın arkasından Erdoğan da giderek rota konusunda ona yardım etmeye çalışıyor. Bu sırada Ali Bey'in yan geçişten önce artık devam edemeyeceğini söyleyip, ekipten ayrıldığını öğreniyoruz. Yüksel geri gidip ona yardım etmek istiyor ama çok geride kaldığını öğreniyoruz. Ali Bey sıcak su stoğu ve ekstra pançolarla bizi beklemek üzere olduğu yerde duruyormuş.
ERDOĞAN VE AYHAN ROTAYI İNCELİYORLAR
      Ayhanlar iniş için uygun bir yer bulduklarında biz de onları izleyerek ilerliyoruz. Fakat bulunduğumuz yerden biraz irtifa kaybederek iniş yapıyoruz.
İNİŞ YAPARKEN
HERKES ADIM ADIM AŞAĞIYA İLERLİYOR
    Bazılarımız inişte hafif hafif zorlanıyor ama arkadaşlarımız hemen birbirine yardım ettiğinden inişi sorunsuz hallediyoruz.
İNİŞİN SONLARINA DOĞRU
    Daha önce de söylediğim gibi bu iniş bitince hemen yine bir kaya bloğunun altında, açık ve ince bir patika yoldan bacaya kadar ilerliyoruz. 
BACAYA GİDEN YOL
     Bu yol üzerinde hemen sağımızda küçük bir mağara görüyoruz. Gelmeden daha önce burayı deneyen Melih ve Çağın arkadaşlarımızın mağara uyarısını hatırlayıp doğru yolda olduğumuzu anlıyoruz.
ROTA ÜZERİNDEKİ KÜÇÜK MAĞARA
     Mağarayı geçince sağa doğru bir kaya geçişi daha yapınca kendimizi tam olarak bacanın dibinde buluyoruz.
BACAYA DOĞRU DÖNÜLEN SON KAYA
     Bacaya geldiğimizde Erdoğan ilk olarak rotaya giriyor. Arkasından Mahsuni yükseliyor.
ERDOĞAN VE MAHSUNİ BACAYA GİRDİLER
     Bacaya geldiğimizde saat 12:00 yi gösteriyordu. Sırasıyla Erdoğan, Mahsuni, Yüksel, Yüksel'in yardım etiği Nalan, Ayhan,  Betül, Fatma ve ben ilerlerken hemen benim arkamda Kemal, Mustafa Ağbi, Nimet, Nejat, Barış, Serdar ve Cenk bulunuyordu.
    Bana kadar ekip güzelce yükselirken, altta kalanların biraz zorlandığını ve yavaşladığını gözlemliyorum bir yandan.
    Biz yükselmeye devam ederken de bir ara tam önümdeki Fatma'nın ayağının kayıp, yere örümcek gibi yapışması hepimizin biraz daha gerilmesine sebep oluyor. Fatma bildiğiniz bir örümcek misali toprak, kaya karışımı zemine yapışmışken bir set altta bulunan benim de onu itmekten başka hiçbir şey yapamamam bana oldukça sıkıntı verdi diyebilirim. Sonunda Ayhan'ın aşağıya inip yardım etmesi sonucu Fatma normal insan duruş şekline geri dönüyor.   Ama sanırım onun da gözlerinde biraz korku kırıntıları gördüm desem yalan olmaz.
   Bir ara arkamdan gelen Kemal'den Barış, Cenk ve Serdar'ın çıkmaktan vazgeçtiğini öğreniyorum. Barış ve Cenk geri dönüp, Ali Bey'in yanına inişe geçme kararı almışlar.
    Bunu duyan Ayhan herkese "Geri dönme kararı alıyorum" diyor. Ama bu sefer kimsenin gerçekten geri dönme kararına uyacağı yok gibi gözüküyor ve bacanın çoğunu çıkmışken geri dönmek gerçekten anlamsız oluyor. Bu sebeple baca çıkışını tamamlıyoruz.
   Baca çıkışı en çok Nimet'i zorluyor sanırım. Uzun süre herkes çıkışı tamamladıktan sonra Nimet'i ve ona yardım eden Nejat'ı beklemek zorunda kalıyoruz.
      Artık devam edeceklerden Nimet ve Nejat haricinde herkes bacanın üstünde bulunuyor. Zirve bloğuna oldukça yakınız. 100 mt lik bir çıkış sonrası sanırım zirvede olacağız. Ekipçe Nimet ve Nejat'ı beklerken  üşüdüğümüz için harekete geçiyoruz. Ama geri dönüp arkama baktığımda ne onlara bakmak için geri kalan  Ayhan ne de Nimet ve Nejat sisten gözüküyorlardı. Ben onları beklemek için durmaya karar verdiğimde diğer ekip arkadaşlarım yükselmeye devam ediyorlar. 
    İşte o soğukta, olduğum yerde yaptığım  7-8 dakikalık bekleyiş,  faaliyetin o dakikasından sonra benim vücudumun zangır zangır titremesine sebep oldu diyebilirim. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşayıp, vücudumun verdiği tepkiyi gözlemek benim için oldukça ilginçti ama bir o kadar da önüne geçemediğim titreme sinirimi bozuyordu. 
    Artık Ayhan, Nimet ve Nejat benimle aynı hizaya geldiklerinde zirveye doğru çıkışa başlıyoruz. Ve saat 14:00 da zirveye vardığımızda ekibin diğer elemanlarını orada buluyoruz. Hemen birbirimizi tebrik ederek, fotoğraflarımızı çektirip, hızla alçalmaya çalışıyoruz.
TREK BEŞBİN SULTAN DAĞI GELİNCİKANA ZİRVESİ-2615 mt

ZİRVEDE MUSTAFA ABACI
ZİRVEDE NALAN ERTUĞRUL
ZİRVEDE FATMA KONCA
ZİRVEDE ERDOĞAN KİRPİ
VE ZİRVEDE AYHAN'LA BEN
      Zirvenin biraz altında bir kaya dibinde, rüzgardan korunacağımız bir yerde bir şeyler yemeye çalışıp, sıcak bir şeyler içelim diyoruz. Bu sırada dışarıdaki saçlarımın buz tuttuğunu öğreniyorum ve niye bu kadar titrediğimi artık daha iyi anlıyorum.
SOĞUKTAN DONMUŞ SAÇLAR
  Yemek arasını dinlenme ve yemek açısından çok da iyi değerlendiremeden hemen inişi nasıl yapacağımızın derdine düşüyoruz. Ve ekip elemanlarının durumunu düşününce bacadan inerken ip inişi yapmaya karar veriyoruz. Bu sebeple herkes hemen emniyet kemerlerini giyme ve karabina, pursik ipi gibi malzemeleri donanma işlemlerine başlıyor.
EMNİYET KEMERLERİ TAKILIYOR
    Emniyet kemerlerimizi giyindikten sonra inişin baca kısmına geliyoruz. Ve önce bir taştan emniyet almaya çalışılıyor. Bu işlem oldukça uzun bir zaman alıyor. Bu arada bekleyen ve donan bizler birbirimizi ısıtmaya çalışıyoruz. İlk inişi Yüksel ve Nimet yapıyorlar. 
NİMET VE YÜKSEL İNİYORLAR
NİMET VE YÜKSEL İNİŞİ TAMAMLIYORLAR
  Onlar indikten sonra ben artık soğuğa dayanamayacağımı anlayıp hemen ipe girip, hızlıca inişe geçiyorum. İner inmez de Yüksel, ben ve Nimet hava da iyice bozduğundan geldiğimiz yoldan hızlıca irtifa kaybetmeye başlıyoruz. Nimet yürümekte oldukça zorlanıyor ve ara ara oturma ihtiyacı duyuyor.
ARA ARA OTURMAK ZORUNDA KALAN NİMET

   Sağolsun Yüksel ona destek oluyor ve gerçekten çok hızlı bir şekilde aşağılara 1930 mt deki üst kamp alanına doğru iniyoruz. İyice inmeye başladığımızda uzakta kayaların dibinde üç kişi görüyoruz. Hemen onların Ali bey, Cenk ve Barış olabileceklerini anlayıp, seviniyoruz. Onları görmek, bulmak bizi rahatlatıyor. Yanlarında traktörcümüzü de görüyoruz.
   Bu arada inişe doğru gördüğümüz Eber Gölü manzarası da bu çalkantılı güne manzara konusunda son noktayı koyuyor.
İNİŞ SIRASINDA EBER GÖLÜ MANZARASI
     Biz aşağıdaki ekibin yanına vardığımızda onların yaktıkları ateşle biraz ısınıyoruz. Ve onların hikayesini onlardan dinliyoruz.
AŞAĞIDA BİZİ BEKLEYENLERİN YANINDAYIZ ARTIK
  Meğer Cenk ve Barış geri dönme kararı almasalar bizi bekleyen Ali Bey soğuktan donma durumuna geliyormuş. Hemen Ali Bey'i alıp, aşağıya inmişler.   Bu arada bizi almaya gelen traktörcü Ünal Bey'de onları görmese geç kaldığımız için az daha jandarmayı arayacağını söylüyor bize. 
  Biz aşağıda ve ateşle ısınmış olmanın rehaveti içindeyken tepeden ekibin diğerlerinin geldiğini de görünce rahatlıyoruz. Nedense hepimiz ekibin sayısının kaç olduğuyla ilgileniyoruz. Sanki kötü bir şey olacak ve eksik sayı ile döneceklermiş gibi.
     Onlar da saat 18:00 gibi yanımıza geldiklerinde biz ayrıldıktan sonra neler olduğunu anlatıyorlar. Biz indikten sonra  Nalan'ı indirmek için biraz uğraşmışlar. Bu sırada bekleyenler de oldukça üşümüş. En sonunda Erdoğan Nalan'la birlikte inişi yaptıktan sonra sırayla herkes inmiş. En son olarak Mahsuni ve Ayhan da inerek ipi toplayarak dönüşe geçmişler. Akıllarda kalansa Fatma'nın 60 metrelik ipin hepsini kullanarak inişi tamamlamasıymış. Bir de inişi tamamladığında maximum duruşu yapması bizimkileri oldukça güldürmüş.
  Velhasıl tüm ekibin sağ salim bir araya gelmesi yüzümüzü güldürüyor. Toplanıp, güle oynaya hızlıca 1764 mt de, traktörümüzün beklediği yere doğru inişe geçmeye başlıyoruz.
    Hava kararırken traktöre doluşmuştuk bile. Soğuktan birbirimize sokulup, günün kritiğini yaparak aşağılara, medeniyete doğru yol almaya başlıyoruz. İçimizden ve dışımızdan NE GÜNDÜ AMA demeyen kimsenin olmadığına eminim.
DÖNÜŞ YOLUNDA YORGUN SURATLAR
GÜN BİTERKEN TRAKTÖRÜN ÖNÜNDEKİLER MUSTAFA AĞBİ VE CENK
  Saat 19:00 gibi traktör Deresinek'e varıyor. Hemen traktörden inip,  traktörcüye ücretini ödeyip, aracımıza geçiyoruz. Giyinme işlemini bile sonraya bırakıyoruz. 
  Araca biner binmez kimseye sormadan Afyon yönüne haraket eden kaptan yüzünden sabah uğradığımız kahveye gitmek için bir üçgen çizmek zorunda kalıyoruz. Kahveye vardığımızda bir yandan çaylarımızı içerken bir yandan günün kritiğini yapıyoruz.
GÜN SONUNDA KAHVEDE ÇAY MOLASI

GÜNÜN KRİTİĞİ YAPILIYOR
BU MASADA BAŞKA KRİTİK
BU MASADA BAŞKA BİR KRİTİK
VE AYHAN SEVİNÇTEN UÇUYOR GALİBA :)
     Çaylarımızı bitirip, tekrar aracımıza binerek dönüş yoluna geçiyoruz.

5 Ekİm'13 GüN sOnU-dErEsİnEk'TeN İsTaNbUl'A
  Artık dönüş yolundayız, gerçekten kimimizin aylardır kafasını yoran, meşakkatli bir dağın zirvesine ulaştık bugün. Gerçekten mutlu ve mesuduz. Ve sevgili rehberlerimiz Güven ve Onur'un yokluğunda Ayhan'a ve tüm ekibe destek olan bazı isimlere gerçekten özel teşekkürlerimizi sunmamız gerektiğini düşünüyorum.
    Yüksel Öztürk, Erdoğan Kirpi, Mahsuni Çalışkan, Serdar Özer ve Nejat Ede iyi ki varsınız. Her zaman bizlerle olun diyorum.

    Ve son olarak tüm gerginliklere, açlığa ve yorgunluğa rağmen önemli olan tek bir şey var . O da: "HALA HAYATTA VE SAĞLIKLI OLMAMIZ" diyorum. Zira  gerisi gerçekten boş...

ZİRVELERİMİZ DAİM OLSUN
     
Şenay KILIÇ

FAALİYET SÜRESİ
Deresinek Başlangıç-09:15
Zirve-14:00
Deresinek İniş-19:00

KULLANILAN MALZEME
60 mt dinamik ip
Emniyet kemeri
Pursik, ATC, kilitli karabina

BİR KİŞİ İÇİN YAPILAN HARCAMALAR
Faaliyet Ücreti-120 tl
Traktör Parası-10 tl
Kahvaltı-5 tl
Taksi-(gidiş-dönüş)-20 tl
TOPLAM-155 tl

Traktörcü Ünal Bey'in Teli
0544 746 76 01

Görüşmek Üzere..

1 yorum:

bilal levent dedi ki...

sultan dağına bireysel olarak ekim ayı içinde tırmanmayı planlıyordum, yararlı bir yazı olmuş, emeğinize sağlık.