7 Ağustos 2012 Salı

ORTADOĞU'NUN EN GÜZEL KIZI DEMAVENT'E KAVUŞMAMIZIN HİKAYESİ


        Demavent, 5671 mt ile Ortadoğu'nun en yüksek doruğu, en güzel kızı. Uzun zamandır içimizde, aklımızda olduğundan bu yaz ona kavuşmanın peşindeydik. Nisan ayından beri kesin planlamalarımızı yapmaya başladık. Önce uçak biletleri alındı sonra yavaş yavaş çıkış planı ve malzeme hazırlıkları yapıldı. Ama en önemlisi kondisyon ve yüksekliğe uyum hazırlıkları yapıldı.
       Vee takvimler 27 Temmuz 2012 cuma akşamını gösterdiğinde biz 4 arkadaş Sabiha Gökçen Hava Alanı'nda heyecanla bekleşiyorduk. Peki biz kimiz efendim hemen kısaca tanıtayım sizlere.
BEN ŞENAY KILIÇ
EŞİM AYHAN KILIÇ
MAHMUT ERGENÇ
VE IŞIL İRES
   1.GÜN-28 TEMMUZ 2012 CUMARTESİ:İran'a uçuşumuz 3 saat sürdü. Fakat İran bizden bir buçuk saat ileride olduğu için sabah 04:30 gibi İran'a vardık. Pasaport kontrolünden sonra sabah erken bir saat olduğundan hava alanında biraz oyalanıyoruz. Çay içip, bazı Tebrizliler' le sohbet ediyoruz. Ve sonunda hava alanından ayrılma vaktimiz geliyor. 
HAVA ALANINDAN AYRILIRKEN
    Mahmut'un sıkı pazarlıkları ile 15 dolara Tahran'a gitmek üzere bir taksiyle anlaşıyoruz. Tahran'a vardığımızda saat sabah 6 civarında olduğundan daha önceden yer ayırttığımız Nadiri Oteli görevlilerini zar zor uyandırıp çantalarımızı otele bırakıyoruz. Ve otel görevlilerinin sekizde gelin uyarılarını göz önüne alarak sokaklarda biraz yürümeye karar veriyoruz.
SABAHIN ERKEN SAATLERİ, TAHRAN SOKAKLARINDA YÜRÜYÜŞ
    Sokaklarda kimsecikler yok.Ramazan'ın etkisiyle biraz daha geç kalkıyorlarmış sanırım.Sokaklar da dolaşırken ara ara dışarıda uyuyan İranlılara da rastlıyoruz.
İRANLILAR VE SABAH SAATLERİ
    Yürüye yürüye vakti doldurup otelin yolunu tuttuk. Ramazan dolayısıyla işler kötü.Dışarıda bir şeyler yemek yasak ama içeride ne yaparsan yap.Herkes içeride yemek yiyor. Otel görevlileri bize kahvaltı servisi yapamayacaklarını söylediği için Ayhan ve Mahmut marketten alışverişe gidiyorlar.Ve odalardan birinde güzel bir kahvaltı yapıyoruz.
OTEL ODALARINDA GİZLİ GİZLİ KAHVALTI KEYFİ
   Sonra da güzel bir uyku çekiyoruz. Sanırım 3 saate yakın uyuduk. Bütün gecenin yolda olmasının verdiği yorgunlukla güzel bir uyku çektik. Kalktığımızda ise lobide Mahmut'un arkadaşı İranlı Abbas'la tanışıyoruz. Abbas aslında bir edebiyatçı ama gümrük işleriyle uğraşan iyi bir dağcı. Bugüne kadar 4 tane 8000 liğe çıkmış. Abbas'la tanıştıktan sonra dışarı çıkıyor ve Tahran'ın ünlü gümrük caddesine , dağ malzemeleri satan dükkanlarına gidiyoruz. Şöyle bir sokak, bir de İstanbul'da olsa keşke. Upuzun bir cadde ve karşılıklı bütün dükkanlarda spor ve dağ malzemeleri var. Gözlerinizi ayıramıyorsunuz. Tabi hepimiz 1-2 malzeme almayı ihmal etmiyoruz.
     Bu arada Tahran'ın sıcağı da bayağı iyi bir sıcak.Saatler ilerlediği için Abbas bizi evine götürüyor. Biz de bir İranlının evine gideceğimiz için sevinçli ve heyecanlı yola düşüyoruz.
   Abbas bize annesinin yaptığı meyve suyundan ikram edince biraz hararetimiz iniyor. Sohbet, muhabbet güzel gidiyor. Konumuz tabi ki dağlar ve dağcılık. Bu arada Abbas Tunç Fındık'la da birlikte dağa çıkmış şanslı dağcılardan biri çıkıyor.
SEVGİLİ ABBAS MEYVE SUYU HAZIRLIYOR
   Öğleden sonrayı Abbas'ın evinde geçiriyoruz. Bize güzel yemekler yapıyor. Çay içip, kendimize geliyoruz. Yemekten sonra Abbas bize Demavent hakkında bilgi verip, bazı fotoğraflar gösteriyor.
ABBAS BİZE BİLGİ VERİRKEN
     Abbas'tan ayrılıp İran'ın ünlü caddesi Jordan'a gittik ama hiç kimseleri göremedik. Burası oldukça zengin İranlıların dolaştığı bir sokakmış. Tabi Ramazan'ın etkisini burada da görmüş olduk böylece. Fazla oyalanmadan neredeyse 24 saattir yollarda olan bedenlerimizi ruhlarımızla buluşturmak için otele geri dönüyoruz.Böylelikle bir gün çabucak geçip gidiyor . 
2.GÜN-29 TEMMUZ 2012 PAZAR: Dünün yorgunluğunu atmak için saat 11:00 a kadar yattık. Bugün otelden ayrılacağız. Ayhanların odasında gizli bir kahvaltı seansı yapıp, lobiye iniyoruz. Abbas'ı bekliyoruz. Artık bugün Demavent'in eteklerine doğru yolculuğumuz başlıyor. Abbas bir saat içinde geliyor.Biz de pek sevimli olmayan Nadiri Otel çalışanlarından kurtulmuş oluyoruz.Tahran'da tek, çift plaka uygulaması olduğundan bizi Polour'a götürecek araca ancak şehir dışında binebiliyoruz.O sebeple bir taksiye binip, bizi götürecek aracın yanına gidiyoruz. Şoförümüz Abbas'ın dağcı bir arkadaşı Mehmet. Mehmet bizi 50 dolara Polour'a götürüp, getirecek.
  Tahran Polour arası  60-70 km civarında. Yaklaşık bir saate gidebilirsiniz. Polour'a varmadan bir kasabadan sebze, meyve ihtiyaçlarımızı karşıladık. İsterseniz Polour'dan da alabilirsiniz ama burada daha fazla çeşit var.
     Sonunda Polour kasabası gözüküyor ve kasabadan sonra 1-2 km daha ilerleyerek Polour Dağ Evine varıyoruz..
İRAN DAĞCILIK FEDERASYONU POLOUR DAĞ EVİ-2200 mt
      Dağ evi boş gözüküyor.İçeride koğuş koğuş, içlerinde ranzalar olan bir sürü oda var.Biz 6 kişilik bir oda tutuyoruz.Bu odanın bedeli oldukça ucuz.
POLOUR DAĞ EVİ'NDEKİ ODAMIZ
 Dağ evinde başka büyük odalarda var. Ve bir de tırmanma duvarı bulunmakta.
DAĞ EVİNDEKİ TIRMANMA DUVARI
  Odalara eşyaları atıp hemen yolda gelirken aldığımız bir kavunu kesiyoruz. Abbas ve Mehmet'le beraber yiyoruz.
POLOUR DAĞ EVİNDE, YOL YORGUNLUĞU ÜZERİNE KAVUN KEYFİ

Burada dağa tırmanmak için kişi başı 50 dolar vererek dağa çıkış izni alıyoruz. Alt katta Federasyona ait bir oda var. İçinde kocaman bir Demavent haritası görmeniz mümkün.
FEDERASYON ODASINDAKİ DEMAVENT HARİTASI
   Abbasları uğurladıktan sonra odalara yerleşip biraz dinlenmeyi tercih ediyoruz.Yarım saat şekerlemeden sonra Polour'u keşfe çıkıyoruz.Hem de dağda tüketeceğimiz ekmeği almaya gidiyoruz.
YOL KENARINDAKİ DAĞ EVİ TABELASI
  Yoldan değilde ara sokaklardan inerek Polour'un içine varıyoruz. Burası küçük bir köy havasında.
POLOUR'UN ARA SOKAKLARI
  Kasabanın içinden bir akarsu geçiyor. Ara ara küçük köprüleri var. Uzaklardan da Demavent bize merhaba diyor. Heyecanlanıyoruz.Işıl'la  fotoğraf çektiriyoruz.  
POLOUR'DAN BİR GÖRÜNÜM
POLOUR'DAN  DEMAVENT'E BAKIŞ
    Kasabaya girişte elini Demavent'e doğrultmuş bir dağcıyla karşılaşacaksınız. Tabii biz de hemen fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyoruz.
POLOUR'UN GİRİŞİNDEKİ DAĞCI HEYKELİ
    İftar vakti yaklaştığı için fırın açılmış ve üretime başlamıştı. İnsanlar pide almak için kuyruğa girmişlerdi. Biz de siparişimizi verip, beklemeye başladık.
Fırın çalışanları oldukça sempatik ve biraz da Türkçe biliyorlardı. Fırının içinde onlarla sohbet ettik.
POLOUR KASABASINDA BİR FIRIN
   Küçük fırıncı çırağı biz pidelerimizi beklerken hepimizle fotoğraf çektirdi. Özellikle Ayhan'a büyük ilgi gösterdi. Ayhan'ı televizyonda gördüğünü iddia edip durdu. Biz de küçük Rıza'ya bolca gülümsedik.
KÜÇÜK RIZA VE AYHAN
  Pidelerimizi alıp dağ evine döndük. Dağ evinde mutfak, banyo var. İhtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz. Biz de zaten yemeğimizi dağ evinin ocağını kullanarak yaptık.
İLK AKŞAM YEMEĞİMİZ
      Yemeğimizi yedikten sonra bir de çay içip, yatıyoruz. Kimsenin geç yatıp da kendini yormaya niyeti yok. Yarın çıkışa başlayacağımız için heyecanlıyız.
3.GÜN-30 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ: Pek iyi bir gece geçirmesek de sabah erkenden kalkıyoruz. Kahvaltımızı yapıp, çantalarımızı hazırlıyoruz. Bir jeeple 3020 deki kamp alanına gideceğiz. Jeep'e 60 bin tümen yani 30 dolar civarı bir para veriyoruz. Bu arada bize İsveçli bir dağcı olan Johan'da katılıyor.
BİZİ 3020'YE TAŞIYAN JEEP
    Yaklaşık bir saat süren yolda, kıvrıla kıvrıla ilerliyoruz. Arabada şoför dahil 7 kişiyiz. Ben ve Işıl öne biniyoruz. Arkada Ayhan, Mahmut, Johan ve Federasyon rehberi Mustafa oturuyor. Tozlu topraklı yollar döndükçe sanki Demavent bize göz kırparcasına görüntüler veriyor.
3020 KAMPINA DOĞRU DEMAVENT'İN GÖRÜNTÜSÜ
   3020 Metredeki  Goosfan Sara Kampı'na vardığımızda sıcaktan her tarafımız sırılsıklamdı. Burada pek bir şey yok. Katırcıların mekanı gibi bir yer.
3020 DEKİ GOOSFAN SARA KAMP ALANINDA KATIRLARIN YERİ
3020-KAMP ALANI TUVALETİ
3020-KAMP ALANI KAFETARYASI
3020 KAMP ALANINDAKİ MESCİT
 Aslında bizim planımız bu kamp alanında bir gece kalıp, ertesi gün 4200 metre deki Bargah Sevom Kamp alanına gitmekti. Fakat federasyon rehberi Mustafa burada kalmamızın gereksiz olduğunu söyleyince, onun peşine takılıp 4200'e gitmeye karar verdik.
   Fakat daha önce yüklerimizi 4200'e taşıyacak katırcılarla anlaşmamız gerekiyordu. Daha önce çanta başına 15 dolara anlaştıklarını duyduğumuz katırcılar bizim 3 koca çantamıza 200 dolar istediler. 
KATIRCILARLA PAZARLIK YAPIYORUZ
  Ayhan pazarlık için fazla uğraşmadan 200 dolara anlaşınca yürüyüşe biraz gergin başladık. Velhasıl  4200' e doğru tırmanmaya başladık.
EKİBİMİZ TAMAMDIR
  Hava sıcak ama yine de yola güle oynaya düştük. Çıkışın bu etabı bizim için gerçekten önemli. Ne de olsa zirveden önceki son mola noktamıza doğru yürüyoruz.
KATIRCILAR EŞYALARIMIZLA BİZİ HEMEN YAKALAYIP, GEÇTİLER
  Yürürken Demavent'in ünlü çiçeklerini görüyoruz. İranlı Mustafa bunlara şakayık diyor ama daha çok bizim gelinciklerimize benziyor. 
DEMAVENT VE ÜNLÜ ÇİÇEKLERİ
    Ara ara mola veriyoruz. Her molada Mustafa telefonundaki müziklerle dans ediyor. Dans etmeyi çok seviyor. Biz de ona gülüyoruz.
İRAN DAĞCILIK FEDERASYONU REHBERİ MUSTAFA
  Bu arada benim cici Boreallerim ayaklarımın arkalarını yine mahvettiler. Bu molada Ayhan ayaklarıma bant yapıştırıp, tekrar bağladı.
BİR MOLA SIRASINDA İLK YARDIM
   Biz yukarı doğru tırmanırken inenlerle karşılaştık. İlk karşılaştıklarımız Avustralyalılar'dı. Daha sonra Sırplarla karşılaştık.
ZİRVE YAPIP İNENLERLE KARŞILAŞIYORUZ
 Sırplardan bir kıza zirvede yıldırım çarptığını öğreniyoruz ve endişeleniyoruz. Zira buraya gelmeden Rota Grubunun'da kötü hava şartları sebebiyle 3 gün 4200 mt kampında beklediklerini bildiğimiz için biraz canımız sıkılıyor. Yapacak bir şey yok yola devam ediyoruz.
 Yukarı doğru çıkarken ara ara bazı büyük taşlarda arapça yazılar göreceksiniz. Bu taşlar, bizim dağlarda baba dediğimiz taşlar yerine geçiyor.
BİZİM DAĞLARDAKİ "BABA" NIN İRAN'DAKİ KARŞILIĞI
    Yavaş yavaş yorulduğumuzu hissediyoruz.Saat 12:00 gibi 3020 kampından ayrılmıştık. Saat 17:00 ye doğru geliyor.Nihayet uzaklardan 4200 Dağ Evi Bargah Sevom gözüktü.
4200 mt DAĞ EVİ BARGAH SEVOM
  Saat 17:30 gibi dağ evine giriş yaptık. Taştan bir bina burası.İçerisinde oda oda ranzalı koğuşlar var. Biz hemen girişin sağındaki 6 kişilik odayı seçtik. Geceliği 54 bin tümen yani 27 dolar civarı bir para.
   Yerleşmeden önce sıcak sıcak çaylarımızı içtik ve biraz kendimize geldik. Dünya varmış. Sanki üzerimizdeki yükün bir parçası kalkmış gibi hissediyoruz. Odalarımıza yerleşip yemek hazırlıklarına başlıyoruz. Bu sırada ben hariç tüm grup arkadaşlarımda bir baş ağrısı beliriyor. Sanırım yüksekliğin verdiği etkiler yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Akşam yemeğimizi yiyoruz.
4200 DEKİ İLK AKŞAM YEMEĞİMİZ
  Yemeğe başlıyoruz ama Işıl fazla yiyemeden bizden ayrılıp, yatmaya gidiyor. Başı ağrıyor ve midesi bulanıyor. Yatarak biraz kendine gelmeye çalışıyor.
4200 mt DE IŞIL KENDİNE GELMEYE ÇALIŞIYOR
  Ben de yemekten sonra yatıp dinlenmek istiyorum.Şu an herhangi bir rahatsızlığım yok ama ne olur ne olmaz? Kendimi yatağa atıyorum. Yatağa yattığım an da gözlerimi üst ranzanın altına diktiğim de şaşırıyorum. Türkçe bir yazı yazılmış. Hem de tarih bir hafta öncesini gösteriyor.
TÜRRKİYE'DEN İZ BIRAKANLAR
  İnsan tanımasa da kendi milletinden bir şeyler görünce seviniyor. Gerçi bu arkadaşı tanıdığımızı da sonradan anlıyoruz. Onlara kısmet olan bize de olur diyerek ben ve Işıl uyuyoruz. Mahmut ve Ayhan'sa taş salonda oturup su kaynatıyorlar.
4. GÜN-31 TEMMUZ 2012 SALI: Sabah fazla dinlenemeden kalkıyorum. Zira üşümekten uyuyamıyorum. Ayhan'da pek iyi görünmüyor. Sanırım o da gece üşüttü. Kalkıp kahvaltı hazırlamaya çalışıyoruz. Dağ evini de biraz daha inceliyoruz. Salon oldukça geniş. Herkes yemeğini burada yiyiyor.
4200 mt DEKİ DAĞ EVİNİN SALONU
     Salonun tavanında geçen hafta burada olan Rota Grubunun balonları hala duruyordu.
ROTA GRUBUNUN BALONLARI
 Salonun duvarının bir kısmında Demavent'te ölen dağcıların fotoğraflarını göreceksiniz.  
SALONUN DUVARINDA ÖLEN DAĞCILARIN FOTOĞRAFLARI ASILI
  Kahvaltı ediyoruz. Işıl düzelmiş, Mahmut'un baş ağrısı kesilmiş ama Ayhan pek iyi değil. O dağ evinde dinlenmeyi tercih ediyor. Biz de kahvaltıdan sonra biraz yürüyelim diyoruz. 
 Bu gece zirveyi deneyeceğimiz için biraz yükselip aklimatizasyon  yapmamız gerektiğini düşünüyoruz. Biz çayımızı alıp dışarıya çıkıyoruz. Biraz dolaşıyoruz. Beklemekse insanı gerçekten geriyor.
4200 ÇAY KEYFİ YAPIYORUZ
  Bugün bütün günü düşünerek ve geceyi bekleyerek geçireceğiz. Hava şartları sebebiyle zirve yapamazsak çok üzüleceğimi düşünüyorum, içten içe geriliyorum.  Kimse itiraf etmiyor ama aslında herkes biraz gergin.
    Yürüye yürüye dağ evinin biraz altlarına iniyoruz. Burada federasyona ait kamp yerleri mevcut. Bir geceliği 10 bin tümen. Yani 5 dolar ya da 10 tl ye karşılık.
DEMAVENTE HOŞGELDİNİZ
FEDERASYONUN ÇADIRLARI
YENİ DAĞ EVİ YAPILMADAN KULLANILAN ESKİ SHELTER
4200 DEKİ ÇİÇEKLER
    4200 Metrede beklemek, bol bol çay ve su içmekten başka yapacağımız bir şey yok.Bir ara Mahmut, Işıl ve Johan 4500 lere doğru çıkıyorlar. Aklimatize olmak için ben de 200 mt civarı yükseliyorum. Onlar yukarıdayken ben dağ evinin salonuna dönüyorum. Ayhan'a sıcak bir çorba pişiriyorum. Bu arada içeride Mustafa, kantin görevlisi Muhammed ve yeni gelen bir İranlı dans ediyorlar. Bizi biraz eğlendiriyorlar.
DANS ETMEDEN YAPAMAYAN İRANLILAR
   Unutmadan hatırlatayım kantinden her türlü ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Hiç uğraşmanıza gerek yok. O sebeple gidecek arkadaşlara öneriyorum, kendinizi boşa yormayın. Ne ihtiyacınız var? Çay mı, çorba mı, bisküvi mi hiç uğraşmadan kantinden alın. Oldukça ucuz. Ama Muhammed'e kazıklanmamaya da çalışın. Çünkü oldukça gözü açık bir İranlı.
   Akşam yemeğinden sonra Işıl ve Mahmut saat 21:00 civarı yattılar. Biz Ayhan'la sabah dehidre olmamak adına, sıvı içmek için saat 23:00 e kadar oturduk.Ve sabah 03:00 te kalkmak üzere yatağımıza yattık.
5.GÜN-1 AĞUSTOS 2012 ÇARŞAMBA: Sabah 03:00 te kalktık. Akşamdan içtiğimiz ballı çayların etkisiyle kendimi oldukça enerjik hissediyorum. Ama dışarıda havayı kontrol ettiğimizde; zirvede bulutların toplandığını ve hafif hafif yağmur, dolu karışımı bir şey yağdığını görüyoruz. Tabi ki canımız sıkılıyor. Gelirken Avustralyalı ve Sıplıların dedikleri aklımıza geliyor. Biraz daha bekleyip öyle yola çıkmaya karar veriyoruz. Kahvaltı yapıyor, çaylarımızı yudumluyoruz. Bekliyoruz ki hava dinsin, düzelsin ama nafile deli kızın bize aldırdığı yok.
  Sonunda bugünkü çıkışı yarına erteleyip hepimiz sıkkın bir şekilde yataklarımıza dönüyoruz. Sabah çok da erken olmayan bir saatte uyandığımızda Johan bizim odayı terkediyordu. Sanırım üzerimizdeki gerginlikle onu biraz rahatsız ettik. 
   Gün ilerledikçe bir çok insanın dağ evine doğru gelmeye başladığını duyuyoruz. İranlılar ertesi gün tatil olduğundan dağ evine doğru akın ediyorlar. Üst kattaki büyük koğuşta yerlerde bile insanlar yatar hale geldi.Bizden ayrılıp üst koğuşa giden Johan'ın haline gülüyoruz. Bizim gürültü yaptığımızı bahane edip  yukarı gitti ama dönüşü nasıl olacak bilmiyorum.
       Bu arada Ayhan dinlendiği için biz pek odadan ayrılmadık. Fakat biraz yürümemiz gerektiğini de düşünüyoruz.Bunun üzerine Ayhan'la biraz 4500 lere doğru hareket etme kararı aldık.
         Hemen Ayhan ile hazırlanıp yükselmeye başladık. Biraz yürümek çok iyi geldi. Bir kere yükseldik, indik ve biraz yemek yedikten sonra tekrar ikinci yükselişimizi yaptık. Gerçekten hareket halinde olmak her zaman insana iyi geliyor.  Kendimizi daha iyi hissediyoruz.
     Ve dağ evine dönüp yatıyoruz. Sabah hazırlıklarımızı yapıp, içimizden dualarımızı ederek kalkışa kavuşmanın heyecanıyla tulumlarımızın içine girdik.
6.GÜN-2 AĞUSTOS 2012 PERŞEMBE: Sabah 04:00 te kalktık. Gerçi hiç uyuyamadık ki zaten. Hava açık olduğu için sevinçliyiz. Kahvaltımızı ettik. Hazırlıklarımızı yaptık. Johan da bize katıldı ve bir sürü İranlı ile peş peşe saat 05:15 te yola düştük. Hava gerçekten burada olduğumuz günler içerisinde en güzel halini bize gösterdi sonunda. Mutluyuz. 
     Yavaş yavaş yükseliyoruz.Özellikle 5000 metreden sonra oldukça yavaş hareket etmemiz konusunda uyarı aldık. Hadi hayırlısı.
4500 LERE DOĞRU ÇIKIYORUZ
    Bir saat yürüyüp 10 dakika mola vermeyi planlayarak yürüyoruz. Hızımız gerçekten bir saat hiç durmadan yürüyebileceğimiz kadar iyi. İlk molamızda biraz enerji verici şeyler yiyoruz. Sanırım 4700 civarındayız.
MOLA YERİNDE JOHAN
     Biz moladayken bir grup İranlı yanımızdan geçip gidiyorlar. Grupta yaşlı bir kadın ve 14 yaşında bir çocukta var. Bizi gerçekten şaşırtıyorlar. Üstelik üzerlerindeki kıyafetler o kadar ince ve dağa uygun değil ki, görseniz şaşırırsınız.
ÖNÜMÜZDE GİDEN İRANLILARIN ÇIKIŞ KIYAFETLERİ
     Biz de mi bir gariplik var yoksa İranlılarda mı bilemiyorum. Ama onları izleyip, gördüklerimize şaşırıyoruz.
     Bu arada yavaş yavaş yükselerek 5000 metre civarına geldik. Benim başımda hafiften bir ağrı başladı. Bu da canımı sıkmaya başladı. Molada arkadaşlarıma sorduğumda aynı şeyin onlarda da olduğunu öğrendim. Daha yavaş hareket etmeye özen göstererek yükselmeye devam ettik. Bir ara yine bir Tebrizli dağcı grubuna rastladık. Bize bayağı ilgi gösterdiler.
TEBRİZLİ DAĞCILAR
   Özellikle genç arkadaşımız Samad'a çok teşekkür ediyoruz. Bize zirveye kadar yardım etti. Enerjimiz bittiğinde şeker, hurma ve su ihtiyacımızı karşıladı.
     Bu arada bulunduğumuz yükseklikte manzara müthiş. Etrafa bakıp, fotoğraf çekmeyi ihmal etmedim. İnsanın durup da anı yaşamak isteği geliyor. Ama
5000 METRELERDEN MANZARALAR
olmuyor. Bir yandan sizi bekleyen o külaha ulaşma isteği de bir yanınızı rahatsız ediyor.
  5000 lerden sonra grupta bir halsizlik oluştuğunu farkediyorum. Özellikle oksijenin azlığı sebebiyle nefes alma sorunu oluştuğunu anlıyoruz. Yavaş yavaş ilerliyoruz. Kimi zaman birimiz biraz geride, birimiz biraz ileride yol alıyoruz.
5000 LERDE AYHAN 
5000 LERDE IŞIL VE MAHMUT
5000 LERDE BİR MOLADA BEN
5000 LERDE JOHAN
   Demavent'in yapısı gidenler varsa bilir aynı Medetsiz Dağı'nın yapısına benziyor. Çıkıyorsun, çıkıyorsun bir etap daha karşınıza çıkıyor. Ve bu etaplar bitmiyor. Devamlı yeni bir etapla karşılaşıyorsunuz. Bu da tabi ki sizi bıktırıyor. Teknik bir zorluğu yok. Eğer yürüme kondisyonunuz iyiyse sorun yaşamazsınız. Ama yüksek irtifa dolayısıyla sorun yaşamanız büyük olasılık.
    Otura, kalka, dinlene, yorula zirveye doğru iyice yaklaştık. Ama kaç gündür 4200 den gördüğümüz o bulutlar artık bizim etrafımızı da sardılar. Bu da kötü haber tabi ki. Hava bozacak demektir.
ZİRVEYE YAKLAŞTIKÇA ETRAFIMIZI BULUTLAR SARDI
    Zaten sıcaklık da iyice düştü. Ve 5300 civarında Demavent'in kendine has bir özelliği olan kükürt salınımı başladı. Karşımıza sararmış kayalar ara ara çıkmaya başladı. Daha önceden hazırladığımız maskelerimiz takmayı ihmal etmedik.
ZİRVEYE DOĞRU KÜKÜRTTEN SARARMIŞ TAŞLAR GÖRECEKSİNİZ
  Artık zirveye çok yaklaştık. Ama hızımız o kadar yavaşladı ki anlatmam imkansız. Bacaklarınızda güç hissediyorsunuz ama ilerleyemiyorsunuz. Çok garip bir duygu. Gözleriniz ileride zirveden inenleri görüyor ama sanki elinizi oraya uzatamayacak gibi hissediyorsunuz.
ZİRVEDEN İNENLERİ SİSLERİN ARASINDAN GÖRÜYORUZ
   Bir ara Mahmut'un artık dayanamayıp oturduğunu görüyorum. Ben ilerlemeye devam ediyorum. Arkamdan Işıl geliyor, Mahmut karların üstünde oturuyor. 
ZİRVEYE DOĞRU ADIM ADIM 
Başımdaki ağrıdan korkuyor ama yine zirveye bu kadar yakın olmanın verdiği hırsla ileri atılıp, ilerlemeye devam ediyorum. Artık zirveye çok yaklaştım. Ve hemen zirvenin altında bir fabrika bacası gibi soluyan kükürdü görüyorum. Çok şaşırıyorum.
ZİRVENİN ALTINDAKİ KÜKÜRT
   Ben öyle şaşkın şaşkın kükürdü izlerken çıkarken karşılaştığımız Tebrizlilerden biri acele et, oyalanma diye bağırıyor. Bu bölgeyi çabuk geçmeliymişim. Ben geçip artık zirvenin son adımlarını atarken; arkamdan Işıl'ın sesini duyuyorum. "Şenay ben geri dönüyorum" diye." Zirveye bu kadar yakınken olur mu diye bağırıyorum ." ona ve ilerlemeye devam ediyorum.
  Ve işte nihayet zirvedeyim. Gerçekten çok sevinçliyim. İki dakikada başımdaki ağrıyı bile unuttum diyebilirim. Kaç gündür bu zirve için içimde dönen fırtınaları bir ben bir de Allah bilir.
DEMAVENT ZİRVEDEKİ PLAKALARDAN BİRİ
   Zirveye vardığımda Tebrizliler ve Johan oradaydı. Birlikte fotoğraflar çektirdik. Fakat rüzgar iyice hızlanmış, hava da iyice soğumuştu.
DEMAVENT ZİRVE-5671 METRE
  Demavent zirve aslında ilginç bir yer. Kayalarda hayvan fosilleri, yerlerde ve kayalarda farklı farklı plakalar. Oldukça renkli bir zirve anlayacağınız.
ZİRVEDE TEBRİZLİ DAĞCILARDAN BİRİYLE
   Biz zirvedekiler fotoğraf faslını bitirince ilk önce Işıl sonra Mahmut ve Ayhan da geldiler. Işıl'ın midesi bulanıyordu, Mahmut oldukça halsizdi ama herkes  de zirveye ulaşmanın rahatlığı vardı. Bu arada Ayhan çoktan çay içme faslına girişmişti. Fazla oyalanmadan onlarda fotoğraflarını çektirdiler ve inişe geçtik.
  Yorgunluğumuzdan dolayı inişte dikkatli olmalı ve hızlıca kükürtlü bölümü geçmeliydik. 
    Velhasıl öyle böyle,yavaş yavaş, dura kalka zirveden aşağılara kampa inmeye başladık. Grubun artık gerçekten hali yoktu. Ara ara mola verip elimizde kalan yiyecekleri yedik.
İNİŞTEKİ MOLALARDAN BİRİNDE
    Bu moladan sonra gruptan ayrılıp hızlıca irtifa kaybettim. Ve kamp yerine vardığımda daha çok İranlının kamp alanına geldiğini gördüm. Kantinden sıcak mı sıcak güzel bir çorba içip kendime geldim diyebilirim. Bir saat içinde grubun diğer elemanları da geldiler. Birbirimizi tebrik edip, ne kadar rahatladığımızın farkına vardık. 
    Kaç gündür süren gerginliğin sonuna varmak hem de böyle güzel bir sonuca varmak gerçekten bizi çok rahatlattı. Herkes yatağına uzanıp, günün yorgunluğunu atıyor ve 4200 deki gergin günlerimizin geyiğini yapıyoruz.
 Bu arada bir süre sonra elinde eşyalarıyla Johan kapıda gözüktü. Tekrar bizim odaya gelmeyi düşünüyormuş. İranlıların gürültüsünden rahatsız olmuş. Tabi bu duruma çok güldük. Kimse  sesini çıkarmadı, Johan'ı sevdik çünkü.
 Akşamın son görüntüsü de bize şölen gibi geldi. 4200'den masallar alemi gibi bir görüntüyü izleyip tulumumuza girdik.
4200'ÜN BİZE ZİRVE HEDİYESİ
    Yatağımda, tulumumun içinde 4 gündür üzerimde olan terli, pis kıyafetlerle yatıyorum. Tarif edilmez pis kokuyorum ama umurumda değil. Gerçekten üzerimden büyük bir yük kalktığını hissediyorum. 
    Mutluyum, mutluyuz, mutlular...
7. GÜN-3 AĞUSTOS 2012 CUMA: Sabah bedenimizin istediği saatte kalktık. Eşyalarımızı hazırlayıp, İranlılarla güzel bir kahvaltı yaptık.
4200'DE İRANLILARLA SON KAHVALTIMIZ
JOHAN VE AYHAN  ZİRVEYİ YAPMANIN MUTLULUĞU İÇİNDELER
  Kahvaltıdan hemen sonra 4200 dağ evindekilerle vedalaşıp yola düşüyoruz. Birkaç gün önce geldiğimiz 3020 ye doğru yürüyeceğiz.Yavaş yavaş aşağılara inmenin zevkini tadıyoruz. Hoş sohbet, güle oynaya ilerliyoruz. Neden mi? Çok basit mutluyuz. Kaç günün gerginliğini atmış, zirveyi başarıyla gerçekleştirmişiz. Gerçekten kendimizi hafiflemiş hissediyoruz. Biz inerken çıkan İranlılara, İtalyanlara bakıyoruz. Bizim yaşadıklarımızdan onlarda geçecek mi diye düşünmeden edemiyoruz.
BİZ İNERKEN ÇIKAN İRANLILAR-YOLUNUZ AÇIK, ZİRVENİZ BOL OLSUN
     Çok değil bir üç saat yürüyüşle 3020 kamp alanına vardık.Sonrası yine geldiğimiz gibi, önce Polour sonra Tahran. 
    Evet arkadaşlar işte  bir faaliyet daha böylece bitmiş oldu. Bazen yüksekliğin verdiği etkilerle, bazen çıkışın verdiği gerginliklerle çıkış ekibimizde sorunlar çıkmadı değil. Ama dağda her zaman olabilecek şeyleri yaşadık. Birbirimizi anlamaya çalışıp, sorunların üstesinden geldik. Bütün ekip arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor ve yeni zirvelerde birlikte olmaya niyet ediyorum.
SEVGİLİ EKİP ARKADAŞLARIMA ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM
   Ayrıca bu etkinlikteki büyük katkılarından dolayı Mahmut Ergenç'e, Abbas Ranjbari'ye ve zirve çıkışında gruba ettiği yardımlardan dolayı Samad Hosein Pour'a çok teşekkür ederiz.

Ne diyelim dostlar ! 

YOLUMUZ AÇIK
ZİRVELERİMİZ DAİM OLSUN...

TEŞEKKÜRLER..

1 yorum:

kenan dedi ki...

Tebrikler çok güzel bir faaliyet olmuş.Nice zirvelere..Darısı başıma :)