14 Temmuz 2012 Cumartesi

ERCİYES'E SAYGI TIRMANIŞI 7-8 TEMMUZ 2012

ERCİYES BÜYÜK ZİRVE-3916 mt
      Bir sabah uyandığımızda hedefimizde Erciyes'e Saygı teması altında toplanıp, 7-8 Temmuz 2012 Erciyes tırmanışını yapmak vardı.Günler günleri kovaladı ve yola düştük. Amaçladığımız Erciyes Dağı eteklerine yapılacak tesis ve diğer şeylere karşı yapılan protestoya destek vermekti.
        Hedef doğrultusunda hazırlıklar bir ay önceden başladı. Biz de bu yaz tırmanacağımız Demavent Dağı için vücudumuzu hazırlarız diyerekten, sevinerek Erciyes hayallerine başladık. Kendi açımdan altı yıl aradan sonra tekrar Erciyes Zirvesinde olmak iyi olacak diye düşündüm.
    Biletler alındı,gelenler belirlendi. Nihayet tüm alış-veriş hazırlıkları da bitti ve çantalar Erciyes'in tozunu yutacak şekilde hazırlandı. Tarih 6 Temmuz 2012.Her faaliyet gibi akıllarda kalacak anılarla döneceğimizi düşünüyordum.
   Bir grup arkadaşımız Avrupa yakasından; bir grubumuz ise Anadolu yakasından Süha Turizmin Harem bürosunda akşam 22:00 sularında buluştuk.
HAREMDE DİĞER GRUP ELEMANLARINI BEKLEYİŞ
   Bu arada grup elemanlarını kısaca tanıtmakta fayda var diye düşünüyorum.  
GÜVEN YÜKSEK-GRUBUMUZUN ORGANİZASYON SORUMLUSU 
AYHAN KILIÇ-GRUBUMUZUN SAĞLIK İŞLERİ  SORUMLUSU
ŞENAY KILIÇ-GRUBUMUZUN YAZI İŞLERİ SORUMLUSU
FERAH ERDEMİR-GRUBUMUZUN PSİKOLOJİK DANIŞMANI
MEHTAP AKMAN-GRUBUMUZUN MALİ İŞLERDEN SORUMLUSU
FİLİZ BERBER-GRUBUMUZUN MALİ İŞLERDEN SORUMLU BAŞKA BİR ÜYESİ
BETÜL MORALİ SÖZEN-GRUBUMUZUN RUHANİ İŞLER SORUMLUSU
SAKİNE YILDIRAN-GRUBUMUZUN EMEKLİ İŞLER SORUMLUSU
CENK OSKAY-GRUBUMUZUN BANKA İŞLERİ SORUMLUSU
PEYMAN IŞIKLI-GRUBUMUZUN TEKNİK İŞLER SORUMLUSU
    Ve tanışma faslından sonra akışa geri dönelim.Bakalım hikaye nasıl ilerliyor.
    Sonunda otobüsümüz biraz gecikmeli olarak 22:30 sularında geldi. 9 kişi bu otobüsle, bir diğer arkadaşımız Peyman ise Metro Turizmi kullanarak yola çıktık. İstanbul Kayseri arası 10 saat sürüyor. Geceyi kah uyuyarak kah konuşarak ve 2 adet mola yaparak geçirdik. Saat 08:30 civarı Kayseri'ye vardık. Firmanın Develi servisine binerek 15-20 dakikada Develi'ye vardık.
DEVELİ SERVİSİNDEN İNDİĞİMİZ AN
KAHVALTI SALONUNA DOĞRU
   Kahvaltımızı Develi’de Bahar Tadında Kahvaltı Salonu’nda ettik. Biz kahvaltımızı ederken Kayseri’den faaliyet sorumlusu Nihat Karakaya geldi.
BAHAR TADINDA KAHVALTI SALONU-KAYSERİ
   Hem kahvaltı ettik hem de biraz gecenin yorgunluğunu attık. Daha sonra bizi telesiyejlere götürecek minibüslere gitmek için biraz yürüdük.
MİNİBÜSLERE DOĞRU YÜRÜRKEN 
    Minibüslere doluşup kamp alışverişi yapacağımız bir markete geldik. Biz Ayhan’la her şeyimizi almıştık. Sadece kamp alanına doğru giderken kullanacağımız suyu aldık. Market alış-verişini bitirip artık kamp alanına doğru bizi taşıyacak telesiyej noktasına vardık.
    Üst-baş ayarlaması, çanta düzeltmesi derken,tanımadığımız ama faaliyete katılacağı belli olan bazı insanlar geldi. Derken derken bize bu noktadaki telesiyejin kartı çalışmıyor dendi. Ama görevliye “Jeneratör yok mu?”  diyen bir arkadaş mantıklı bir cevap alamadı. Yapılacak tek şey oteller bölgesindeki telesiyejlere yönelmekti. Bu arada bizi buraya getiren minibüs çoktan gitmişti. Ne yapacağız, ne edeceğiz derken, kasası olan bir araba geldi ve bütün çantaları ona doldurduk.
     Velhasıl çantalar önden, biz arkadan oteller bölgesine geldik. Bu arada gün çoktan öğleyi bulmuş, güneş çıkmış, karınlar acıkmıştı. Biz hala kamp alanına varacağız diye bekleşirken faaliyet sorumlusu Nihat Karakaya bize küçük bir brifing verdi.
ARKAMIZDA ERCİYES VE KÜÇÜK BİR BRİFİNGTEYİZ
NEDEN BU FAALİYETİ YAPIYORUZ?
    Brifingden sonra telesiyejlere 15 er lira vererek bindik. Bizi 2. Bölüme kadar götürecekler, oradan da 45 dakikalık bir yürüyüşle kampa varacaktık.
TELESİYEJLERE BİNERKEN ERCİYES TÜM GÖRKEMİYLE KARŞIMIZDA
    Fakat yazın ortası olmasına rağmen telesiyejde ilerlemek gerçekten bizi dondurdu diyebiliriz. Hatta bazı arkadaşlarımız sanırım bu sebeple de üşütmüş olabilirler.
TELESİYEJDEYİZ
TELESİYEJİN 2. KISMINDAYIZ
   Telesiyejde ilerlerken yol boyunca İç Anadolu'nun sevimli hayvanları gelengileri izledik. Sincapgillerden bir hayvan gelengi. Sincaplardan en büyük farkları sincapların ağaçlarda, gelengilerin ise yeraltında yaşamalarıdır. Gelengilerin kürkü daha sert, kuyrukları da sincap gibi kalkık değildir.
ŞİRİN Mİ ŞİRİN GELENGİMİZ
   Sonunda telesiyejden indik ve çantalarımızı nerede diye bakınmaya başladık. Çantaları verdiğimiz arabadaki adamlardan Dede lakaplı olan, bizi bekliyordu. Bize kendilerinin farklı bir yerde kamp kurduklarını ve bizim çantaları da oraya indirdikleri söyledi. Sanırım bir yanlış anlama olmuştu.
  Onların kamp yeri bizim kamp alnımıza göre daha yüksekte ve bulunduğumuz yere göre daha doğuda kalıyordu. Yapacak bir şey yok. Çantanı başka birine verirsen sonuçlarına da katlanacaksın. Dede denilen bu adamın gidip, çantaları arabaya yükleyip, bizim bulunduğumuz yere gelmesi bir saat ya da daha fazla sürmüştü. Bu arada bizim mideler zil çalmaya başlamış,  kendimiz de  hafiften üşümeye başlamıştık. Bütün yiyecekler çantalarda olduğı için yanında çantası olan Betül ve Peyman sayesinde biraz karnımız doydu.
ERCİYES'İN ETEKLERİNDE SOHBETTEYİZ
    Biraz işi gırgıra vurup, eğlenmeye çalıştık. Bulunduğumuz anın, doğanın tadını çıkarttık diyelim arkadaşlar.
  Nihayet uzaklardan araba gözüktü. Bulunduğumuz yer bir arabanın ilerleyeceği son düzgün yol noktasıydı diyebilirim. Ama arabanın sürücüsü arabayı bozuk yol hattına sürmekte ısrar edince çantalarımızı bir an önce alabilmek için bekleşip durduk. Fakat bizim o arabanın oraya girmemesi gerektiğini anlamamıza rağmen, arabanın sürücüsü bir türlü bunu anlayamadı ve araba yolun bir yerine saplandı. Sonunda çantalarımızı alarak, arabaya da yardım ederek kampa doğru yola koyulduk.
HADİ BAKALIM ÇANTALAR SIRTA ,DOĞRU KAMPA
  Öğle üzeri kamp alanına  varmamız gerekirken biz saat 4-5 olduğu halde hala kamp alanına varamamıştık.
KAMPA DOĞRU SU SESİ İLE İLERLEME
  Sonunda çantalarımızı alıp kamp yoluna düştük. Sanırım bir 45 dakika yürüyüşle dağdan gelen su yollarının güzel sesi eşliğinde Çoban İni mevkindeki kamp yerimize vardık.
     Kamp yerine varınca tam su yollarının dibindeki kamp yerinin pek de kamp için uygun olmadığını gördük. Bu sebeple bir üst sete çıkıp, yumuşak kar üzerinde kampımızı attık. Artık saat iyice akşamı bulmuş, gün bize veda etmenin ilk dizelerini yazmaya başlamıştı.
ÇADIRLARIMIZ HAZIR DOSTLAR
   Çadır içi bazı düzenlemelerden sonra şöyle bir etrafa da göz atayım diye dışarı çıktım. Manzara öyle güzel ki, anlatmak imkansız. Gözümün gördüğünün bir kısmını size sadece bir fotoğrafla anlatmaya çalışsam.
ANIN TADINI ÇIKARTIN,TÜM MANZARAYI İÇİNİZE ÇEKİN
  Dışarıda durum nedir ne değildir derken biriyle tanıştım. Mustafa Kılıçarslan. Bir ayağı takma olan ve dağlara tırmanmaya inat etmiş bir dağ gönüllüsü. Onun da bizim gibi kendine göre bir hikayesi vardı. Hikayesini başkasından duydum. Yalan olmasın ama kulağıma gelen. Bacağının felç olduğu üzerine.Bacağını bu şekilde tırmanarak iyileştirmiş.
MUSTAFA KILIÇARSLAN
     Dışarıda artık hava iyice soğumuştu. Çadıra girip yemek hazırlama vaktidir diyerek içeri girdik. Birgün önceden bayağı bir hazırlık yapmıştık bu akşam ki yemek için. Şöyle 3000 metrede bir yemek ziyafeti çekelim istedik.
YEMEK HAZIRLIKLARI
    Ayhan ocağı kurup, suyu kaynatırken ben diğer hazırlıkları yaptım. Bu arada komşu çadırlarda da durum pek farklı değildi.Sabahtan beri aç olan karnımızı doyurmanın vakti zamanı gelmişti.
YEMEĞİMİZ AZ SONRA HAZIR OLACAK
     Menümüzde barbunya pilaki, dünden közlediğim biberler, az önce pişirdiğim bol baharatlı bulgur pilavı ve biber turşusu vardı. Dağ çıkışlarında bulgur pilavı ve makarna size oldukça enerji verecektir. Yemekten sonra tatlı niyetine keçiboynuzlu helvamızı yedik ve çayımızı içtik.
NİHAYET YEMEĞİMİZİN BAŞINA OTURDUK
   Yatma hazırlığına geçmeden faaliyet sorumlumuz Nihat Karakaya'dan gece kalkış ve hareket saati ile ilgili bilgilendirme geldi. Gece 03:30 kalkış ve 04:30 hareketle yola çıkacaktık. Saat 20:00 sularında herkes çoktan yatışa geçmişti. Hadi hayırlısı bakalım. Biz de çadırımızda tulumlarımızı birleştirdik. Tulumumuzun içine daha iyi ısınmak için bir sıcak su termosu koyduk ve geceye odaklanıp uyumaya çalıştık. Az buçuk uyuduk ta sayılır. Fakat gece öyle güçlü bir rüzgar vardı ki çadırın uçup gideceğini sandık. Karın üstünde yatmamız dolayısıyla da biraz üşüme hissi rahatsızlık veriyordu. Yine de bir uyana bir uyuya saatler 03:30 u gösterdiğinde yola düşmek üzere hazırlanmaya başladık.
  Önce tulumlar toplandı, sonra üşümemek için üst baş giyinildi, sandiviçler hazırlandı, ocak yakılıp su ısıtıldı, dışarı çıkılıp tuvalet ihtiyacı giderildi. Ve son rötuşlarla bütün çadırlardaki arkadaşlarla buluşuldu. Fakat alt sette bulunan diğer çıkış yapacak olan kişiler geç kaldığı için onları dışarıda biraz beklemek zorunda kaldık.
   Lafı uzatmayalım bizim önümüzde Sekiz Takla Sadık lakaplı bir rehberle ilerlemeye başladık.
GÜNÜN İLK IŞIKLARIYLA TIRMANIYORUZ
    Çok değil bir yarım saat sonra onların kahvaltı kayalıkları dedikleri yerde durduk. Bu kayalıklarda Filiz bizden, midesinin bulanması nedeniyle ayrıldı. Biz de Nesrin Topkapı Rota'sı üzerinden yükselmeye başladık. Bu kısımda güneş bizi terketti.
HÖRGÜÇ KAYAYA DOĞRU ADIM ADIM
YUKARILARA DOĞRU ,ÇIKIŞA DEVAM
  Ve biraz üşüyerek, biraz ısınarak fakat zorlanmadan ilerlemeye devam ettik. Grupta eğitimsiz bir çok kişinin olması nedeniyle tek sıra yürümeyi ihmal eden kişilerin düşürdüğü taşlar sebebiyle zaman zaman canlar sıkıldı.    
 Hörgüç kayanın altına kadar öyle böyle ilerlemeye devam ettik. Bazı arkadaşlarımızda biraz sıkıntılar görülmeye başlamıştı.
MOLALARDAN BİRİNDE EĞİMDEN ZAR ZOR OTURACAK YER BULDUĞUMUZ BİR AN VE SEVDİĞİM
     Hörgüç kayanın sol bölümündeki toprak bölümde hem dinlendik hem de biraz karnımızı doyurduk. Kendimize geldik.
HÖRGÜÇ KAYANIN YAN TARAFINDA MOLA VERDİK
BULUNDUĞUMUZ YERDEN SIRT ROTASININ GÖRÜNÜMÜ
   Ama hepsinden önemlisi de aşağıda bizi bekleyen bulut manzarasıydı. Bakmaya doyamadığınız bir fotoğraf gibi size kendine çekiyor bu manzara. Sırf bu görüntüleri görmek için bile şu spor yapılır diyorum.
ARKAMDA BULUTLAR VE BU MANZARAYLA UÇUYOR GİBİYİM
    Sonunda rota hakkında bir karara varıldı. Hörgüç Kaya'nın altı sırf kar olduğu için altından değil, arkasından dolanılarak zirveye varılmaya karar verildi. Üstümüzde karlı bir bölüm ip hattı kurularak geçildi. Normalde işi bilen bir dağcının çok rahat bir şekilde geçebileceği bu rotadan ip açarak biraz da fazla vakit harcayarak geçtik. Sanırım ben de bu oyalanmalar sayesinde hayatımda bir dağ faaliyetinde çekebileceğim en fazla fotoğrafı çektim diyebilirim.
HÖRGÜÇ KAYANIN YAN ROTASINDAN YÜKSELİYORUZ
 Bu karlı bölümü geçtikten sonra ilerlediğimiz bölüm sırt rotasını karşıdan gören, Hörgüç Kaya'nınsa kuzeye doğru boynunu dolanan bölüm. Burada bir mola daha veriyoruz. İşte bu mola sırasında bazı arkadaşlarımız kendini kötü hissetmeye başlıyor. İnsanın kendini ve vücudunu tanıması çok önemli. Bu doğrultuda da bazı kararlar alması dağcılık sporunda hayati önem taşıyor. 
HÖRGÜÇ KAYANIN ARKASINDAN DOLANIYORUZ
HÖRGÜÇ KAYAYI DOLANIRKEN DE MANZARAYA DOYAMIYORUZ
    Uzun lafın kısası kendini kötü hisseden arkadaşlarımızı dağın o bölümünde bırakıyoruz. Biz yükselmeye devam ediyoruz.
ZİRVEYE DOĞRU SON TIRMANIŞLAR
    Önden giden ben, Ayhan ve Mehtap gibi bir kaç kişi zirveye varıyoruz. Bizim gruptan Ayhan, Mehtap ve ben büyük zirve yapıyoruz. Orada ZİRVE fotoğraflarımızı çektiriyoruz, yemeğimizi yiyoruz. Aslında zirvede olduğumuz bu saatte normalde kamp yerinde olmamız gerekiyordu. 
ERCİYES BÜYÜK ZİRVE-3916 mt
BÜYÜK ZİRVEDEN KÜÇÜK ZİRVEYE BAKIŞ
 Büyük zirvede olan biz üçümüz acıkan karnımızı Hadak grubunun üyeleri sayesinde doyuruyoruz. Buradan onlara da tekrar teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz zirvede kendimizi ve ruhumuzu dinlendirirken kuzey rotasından bir başka grup da zirveye geldiler.
YENİ BİR ZİRVEDE BİRLİKTEYİZ
   Böylece zirvedeki yoğunluğu biraz azaltmak için biz üçümüz küçük zirveye geri dönmeye karar verdik. Aşağıda kalan arkadaşlarımız hariç tüm grup Küçük zirve platosunda oyalandık, fotoğraflar çektirdik.
ERCİYES'E SAYGI TIRMANIŞI HATIRA FOTOĞRAFI
   Nihayet dönüşe karar verildi. Ama bu gruba hiç uymayan gelirken bile kullanmadığımız Hörgüç Kaya'nın altındaki karlı rotadan inme kararı alındı. Alınan kararla ip inişine girerek Hörgüç Kaya'yı sağdan ip yardımıyla inmeye başladık. Fakat grupta daha önce ipe girmemiş, ne yapacağını bilemeyen, hatta gözlerinden korku akan ve hatta hatta yükseklik korkusu olan insanlar vardı. İşte gerilimli uzun anların başlangıcı diyebiliriz.
   Bu uzun anlardan ve inişten bahsetmek istemiyorum. Sonuçta çok uzun saatler boyu inmeye çalıştık. Sağ salim indik, inmesine ama otobüsler, uçaklar kaçtı. Kalınacak yerler ayarlandı. Tekrar dönüş için biletler alındı vesaire vesaire...
      Bir dağ çıkışını olabildiğince basit anlatmaya çalıştım. Aslında her basit şey gibi altında çok büyük şeyler barındırıyor bu çıkışta. Sadece bunu görmek ve anlamak gerekiyor. Bu çıkış içimizdeki bazı arkadaşlar için kırılma noktası olmuştur. Tek bildiğimiz bu..

    Son sözü Epiktetos'a bırakıyorum.

"Her olayda elimizden geleni yapmalı ve soğukkanlı olmalıyız. Deniz yolculuğuna çıkmak zorundaysak ne yapmalıyız? Gemiyi, kaptanı, tayfaları, mevsimi, günü ve  rüzgarı iyi seçmeliyiz. Hepsi bu."


     
Nice sağlıklı,güzel faaliyetlere arkadaşlar, zirvelerimiz daim olsun.

Şenay KILIÇ

Hiç yorum yok: