24 Mart 2019 Pazar

ILGAZ-KÜÇÜKHACETTEPE-2548 Metre Tırmanış Raporu




DAĞ İSMİ: ILGAZ-KÜÇÜKHACETTEPE

İRTİFA:   2548 M

DAĞ SİLSİLESİ: ILGAZ

ŞEHİR: KASTAMONU

TARİH:  23 Mart 2019 

ROTA: Güneybatı

EKİP ELEMANLARI: Ayhan Kılıç, Şenay Kılıç, Güven Yüksek, Mustafa Özdabak, Nejat Ede, Aslıhan Yılmaz, Kemal Kaplan, Mustafa Özçalışkan, Güven Ekmekcibaşı, Kerim Karaarslan, Reyhan Çalışkan, Nuran Koyuncu, Neşe Aydın, Cengiz Gökoğlu, Sadettin Bilgili, Melis Evsen, Eda Akyıldız, Fazlı Çalıkıran, Hasan Turan, Hasan Dağlayan, Tekin Ergen, Tuncay Çağlar, Düzali Çelik, Salim Yamak.

ULAŞIM ŞEKLİ : İstanbul’dan Ilgaz Dağı eteklerine kadar servis aracımızla ulaşımımızı sağladık.

HAVA DURUMU: Kapalı. Belli bir saatten sonra sis, yoğun rüzgar ve kar yağışı.

RÜZGAR ÇEŞİDİ ve ŞİDDETİ: K-22 knot.

KULLANILAN MALZEMELER: Kask, baton.

FAALİYETİN BAŞLAMA SAATİ: Faaliyete rotanın kısa oluşu ve zeminin biraz daha yumuşaması için Ilgaz İzbeli Çiftliği’nde yapılan kahvaltı sonrası saat 10.00’da başlanmıştır.

FAALİYETİN BAŞLADIĞI YER: Mülayim Yaylası

YAYLANIN BULUNDUĞU YÜKSEKLİK: 1595 M

ZİRVEYE KADAR YÜRÜNEN YOL: 5.5 K

ZİRVEYE ULAŞMA SAATİ: 13.50

ZİRVEDEN AYRILMA SAATİ: 14.00

YAYLAYA İNİŞ SAATİ: 16.00

ALINAN İRTİFA: 995 Metre

YÜRÜNEN KİLOMETRE: 11 K

MAKSİMUM EĞİM: %40

ORTALAMA EĞİM: %20 

FAALİYETİN GERÇEKLEŞME ŞEKLİ:  Faaliyetimiz Mülayim Yaylası’nda aracımızdan indikten kısa bir süre sonra başladı. Yayla evleri içinden geçtikten kısa bir süre sonra rota tamamen orman iç, dik bir şekilde yükselmeye başladı. Karaçamların içinden, karlı bir rotada yükselmeye başladık.

Bu rota her zaman kullandığımız batı tırmanışlı klasik Küçükhacet rotasının daha doğusunda kalan farklı bir rotaydı. Bizim için de farklı bir rotadan tırmanmak iyi oldu diyebiliriz.

Rota ara ara toprak yolu keserek yükselmeye devam ederken, ormanlık alanın bittiği yerdeki düzlükten klasik rotaya paralel bir şekilde, daha doğudan geldiğimizi görebiliyorduk. Saat 11.30’da ağaçların iyice azaldığı bir noktada,1950 metrede kısa bir mola verdik.

Ağaçlar bittikten sonra dağın ana kütlesine doğru ilerlerken sis inmeye ve etrafı kapatmaya başladı. Dağın bel bölümüne yükselirken yatayda ilerleyen kocaman ayak izleriyle bir ayı izi fark ettik. Eve dönüp, rotayı gps koordinatlarıyla bilgisayara attığımızda izlerin takip ettiği yönün AYIİNİ MEVKİ olarak adlandırıldığını gördük. Demek ki ayıların çok olduğu bir bölgeydi dağın bu kesimi.

Biz ekip olarak bele doğru yükselirken artık ekipten bazı arkadaşlarımız devamlı grubun arkasında kalmaya başlamıştı. Sürekli siste birbirimizi kaybetmemek için durup, onları beklemek zorunda kalıyorduk. Bu da hem ilerlememizi engelliyordu hem de sisin ya da kötü hava şartlarının etkisini artırmasına sebep oluyordu. İyice zorlanan iki arkadaşımız rehberimiz Güven Yüksek eşliğinde geri dönmeye karar verdiler.
Kalan ekip ile devamlı arka ekip ile bağlantılı kalarak zirve platosunun hemen altındaki bölgeye yoğun rüzgar altında saat 13.30’da ulaştık. Burada zemin iyice sertleştiği için ekibin bir kısmı geçerken oyalanmak zorunda kaldı. Önden giden ekip elemanları Ayhan ile birlikte zirveye ulaştı. Ardından ben siste etrafı pek görmeden Ayhanlar’ın peşinden zirveye ulaştım ve Ayhan geride kalanların yanına indiğinde 6 arkadaşımız daha zirveye ulaştı.

Zirvede 11 kişi bulunuyorduk ve elimizde gps olmadığı için ya Ayhan’ı bekleyecektik ya da kendimiz inecektik. Sis nedeniyle etrafı görmeden, nereden gideceğimizi Nejat arkadaşımızın yerde gördüğü baton izlerini takip ederek bulduk. Ve kısa bir süre sonra da bizi bekleyen ana ekibe ulaştık. Sonra hep birlikte tabiri caizse koşa koşa inişi ağaçların başladığı yere kadar tamamladık. Yaylaya inişi tam 2 saatte tamamladık. Yedek kıyafetlerimizi giyindikten sonra İstanbul’a doğru yola çıktık.

ZİRVE YAPAN ARKADAŞLARIMIZ: Ayhan Kılıç, Şenay Kılıç, Nejat Ede, Aslıhan Yılmaz, Kemal Kaplan, Güven Ekmekcibaşı, Reyhan Çalışkan, Fazlı Çalıkıran, Tekin Ergen, Tuncay Çağlar, Düzali Çelik, Salim Yamak.


ROTAMIZ
İZLEDİĞİMİZ ROTA
DAHA ÖNCE ÇIKTIĞIMIZ KLASİK BATI ROTASI VE İZLEDİĞİMİZ ROTA ARASINDAKİ FARK
FAALİYETTEN FOTOĞRAFLAR
MÜLAYİM YAYLASI
YAYLADAN DAĞA DOĞRU İLERLERKEN

ORMAN İÇİ YÜKSELİRKEN

TIRMANIŞ OLDUKÇA DİK BİR ŞEKİLDE İLERLEDİ
AĞAÇLIK ALANIN SONUNA DOĞRU-1900 METRELER
DAĞIN ÜST BÖLÜMLERİNE DOĞRU
SİS BASMADAN AZ ÖNCE
ZİRVEYE DOĞRU YÜKSELİRKEN
ZİRVENİN ALT KESİMLERİNDE
ILGAZ KÜÇÜKHACET ZİRVEDE EKİBİN BİR BÖLÜMÜYLE


Zirveye ulaşan, ulaşamayan tüm ekibi bu zorlu faaliyette bulundukları için tebrik etmek istiyoruz. Dağlarda ama sağlıklı bir şekilde olmak dileğiyle!

TEŞEKKÜRLER
ŞENAY KILIÇ



16 Mart 2019 Cumartesi

TROYA YOLU-1.BÖLÜM-65 KİLOMETRE YENİKÖY-GEYİKLİ-KÖSEDERE

Ülkemiz Kültür Rotaları'na 2019 yılı Şubat ayı itibariyle yepyeni bir rota daha katıldı; Troya Yolu.
Yolun işaretlenip, açıldığını işaretlemelerde de görev alan sevgili arkadaşımız Egemen Çakır'dan duyduk. Duyar duymaz da Trek5000 ekibi olarak rotaya gidip, yürümeyi düşündük. 
TROYA KÜLTÜR ROTASI AMBLEMİ
Truva Antik Kenti'nden başlayıp, güneye Assos'a kadar uzanan bu 120 kilometrelik yolun ilk etapta 65 kilometrelik bölümünü yürüdük.Bu yazıda kısaca size ilk etapta yürüdüğümüz bu rotayı özetlemeye çalışacağım.Ekibimiz Ayhan Kılıç, Mustafa Özdabak ve ben Şenay Kılıç'tan oluşuyordu. Şimdi kısaca yol hikayemizi özetleyelim.
7 MART 2019 Perşembe akşamı saat 23.00 otobüsüyle İstanbul'dan Çanakkale'ye giden otobüste yerimizi almıştık. Haftanın yorgunluğu ile uyuyarak geçirdiğimiz yolculuk sonrası Eceabat üzerinden rotayı takip eden otobüsümüzden saat 06.30'da Çanakkale merkez iskelesinden iniş yaptık.
8 MART 2019 Cuma sabahı Çanakkale merkez iskelesinden doğruca hemen sol çaprazda yer alan tarihi çorbacıya ilerledik. Görebildiğimiz tek açık yer olması nedeniyle hem de sabah sabah sıcak bir çorba içeriz diyerek soluğu çorbacıda aldık. Hem çorba içtik hem yanımızda getirdiğimiz sandviçlerle kahvaltımızı yaptık hem de hazırlıklarımız yaptık.
Saat 07.30'da çorbacıdan çıkıp, bizi Yeniköy'e götürecek bir araç bulma derdine düştük. Sabah direk Yeniköy'e gidecek bir otobüs veya minibüs olmadığından bir taksici ile 150 tl ye anlaşıp, Yeniköy'e doğru yola çıktık.
Niye Yeniköy'den başladığımızı açıklasak iyi olur. Rotanın Yeniköy ve Truva olmak üzere iki başlangıcı bulunuyor. Truva'dan gelen rotanın bir bölümünde Küçük Menderes Çayı taştığı için geçiş yapmanın zor olduğunu duyduk. Bir de Truva bölgesi gerek kültür gezilerimizde gerek bisiklet turlarımızda birçok kereler geçtiğimiz bir bölge olduğu için Yeniköy daha çekici geldi diyebiliriz. Bu sebeple Yeniköy'den başlama kararı aldık.
Çanakkale Yeniköy arası 50 kilometrelik bir yol. Bozcaada yönüne saptığımız an RES yani rüzgar enerji santralleri dört bir yanımızı sarıyor. Köyleri izleyerek geçerken, saat 08.15'te Yeniköy'e ulaşıyoruz. Köy meydanında 1-2 köylü dışında kimsecikler yoktu.
YENİKÖY KÖY MEYDANI
Yeniköy 1915 yılında terk edilen bir Rum köyünün hemen dibine 1951 yılında Bulgaristan göçmenleri tarafından kurulan bir köy. Milli Park içinde dinlenmek ve yemek yemek için en uygun yer gibi. Köyde bir bakkal ve kahve bulunuyor. Ayrıca büyük plajı, kumu, temiz suyu ve tertemiz sahili ile de ilgi çekiyormuş. Eğer burada konaklamak istiyorsanız güneye doğru biraz ilerlediğinizde ulaşacağınız Papaz Plajı konaklama tesisleriyle size imkan sunabilir. Buradan Bozcaada'yı çok net görebilirsiniz.
Merkezden 2 kilometre yürüyerek Akhilleus Tümülüsü'nü görebilirsiniz. Meydanda tabelasını göreceksiniz zaten. Rotanın da üzerinde ama biraz rota dışına çıkmak gerekiyor.
Son hazırlıklarımızı yapıp, saat 08.30'da yürüyüşe başlıyoruz. Bakkalın önünde yoldan ilerlerken, direklerdeki işaretleri görmeye başlıyoruz. Köy yolundan ayrılıp, patika yola girdiğimizde ilk rota tabelasını görüyoruz.
İLK GÖRDÜĞÜMÜZ ROTA TABELASI
Üvecik bizim izleyeceğimiz rota üzerinde, Kalafat ise Truva bölgesine giden tarafın üzerinde bulunuyor.

Hemen tabela önünde bir fotoğraf çektirme molasından sonra çok hafif yükselerek ilerliyoruz.İşaretlemeler oldukça sık.
İŞARETLEMELER ÇOK SIK
Bodur ağaçlar ve çalılıkların arasından ilerlemek keyifli oluyor. Bir süre sahile paralel giderken önümüzde, Papaz Plajı'na doğru yazlık bir site gözüküyor. Onun da daha ilerisinde feneri görüyoruz. Fenerin olduğu yerde Beşik-Yassıtepe'yi uzaklardan görüyoruz.

1881-1887 yılları arasında burada Osman Korfman tarafından kazı çalışmaları yapılmış.Beşik-Yassıtepe ya da Achilleion'un Yeri Midilli Adası'ndan göçenlerin yeri olarak biliniyor. Burada yapılan kazılarda yerleşim yerine rastlanmış.
Beşike diye anılan bu koyda 1. Dünya Savaşı sırasında koya düşman çıkarma olasılığına karşı var olan kent iyice yok olmuş.
Achilleion Tümülüs üzerinde yorgunluk atıp, dinlenebilir, manzaranın keyfini çıkartabilirsiniz.
FENERİ-TÜMÜLÜS-PAPAZ PLAJI VE SİTELER
Uzaklardan tümülüsü ve feneri gördükten sonra artık tamamen doğuya dönerek ilerlemeye başlıyoruz. Ayaklarımızın altında iki gün bu bölgede sıkça göreceğimiz renk renk çiçekler beliriyor.

Rota ağaçların arasından açık bir şekilde ilerliyor. Bir ara çok eski olmayan bir yıkıntıya ulaşıyoruz.
YIKINTILARIN İÇİNDE ROTA İŞARETLERİ
Burada biraz mola verip, etrafı inceliyoruz ama farklı, eski pek bir şey yok gibi.
ANA YIKINTI GRUBUNUN ÖNÜNDEYİZ
Sonra kısa bir süre daha yürüyünce direk tarlaların arasında ilerlemeye başlıyoruz ve bir süre sonra bizi gelirken köye bağlayan ana yola çıkıyoruz. Asfaltın tam karşısından devam ediyor yol. Rota üzerinde göreceğimiz Cezayirli Hasan Paşa'nın Köşk'ünün tabelasını da görüyoruz.

EN MERAK ETTİĞİMİZ YER
Tabela önündeki toprak yoldan bir süre devam ederek ilerliyoruz. Toprak yol bir süre sonra bizi ufacık bir köprüden bir sağdaki yola bağlıyor.
İLERLEDİĞİMİZ TOPRAK YOL
Bu yol mıcır taşla kaplı. Mıcır yol da bizi bir traktör yoluna bağlayıp, ufak bir ağılın dibinden geçiriyor.
ROTA İŞARETLEMELERİ HER YERDE SİZİNLE
Ağılın olduğu yerde uzun bir de yalak-çeşme karışımı bir şey bulunuyor.
AĞIL BÖLGESİNDEN GEÇERKEN
Biraz etrafı inceleyip, yola devam ediyoruz. 
Ağaçların arasından Cezayirli Hasan Paşa'nın Köşkü de gözüküyor zaten. Heyecanlanıyoruz. Rota üzerinde en merak ettiğim yer diyebilirim.
YALAĞIN KARŞISINDAKİ YIKINTILAR
Saat 10.45'te köşkün olduğu geniş alana ulaşıyoruz. Girişi binanın solundan, sağına doğru yaparsanız rota işaretlemelerini takip etmiş olursunuz.
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA'NIN KÖŞKÜ
18. yüzyılın ikinci yarısında Kaptan-ı Deryalık ve sadrazamlık görevlerinde bulunan Cezayirli Hasan Paşa, Osmanlı'nın  ünlü devlet adamlarından biriymiş. 1770'li yıllarda köşkünü inşa ettiren Hasan Paşa burayı hem dinlenme yeri hem de bölge ile ilgili çalışmalarını yaptığı bir merkez olarak kullanmış. Köşk bölgedeki ilk Türk köylerinden biri olan Yerkesiği Köyü dibine kurulmuş. Cezayirli Hasan Paşa'nın uygun güney rüzgarlarını beklemek için donanmayı rota üzerinde gördüğümüz Beşike Koyu'na demirlediğinde burada kaldığı biliniyormuş. Günümüzde köşkten geriye gözetleme kulesi olarak kullanılan bu kule bölümü kalmış. Etrafta birkaç yıkıntı dışında pek bir şey göremiyorsunuz zaten.
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA KÖŞKÜ VE BİZ
Biz burada yarım saat süren bir meyve yeme molası ve çay içme molası verip, dinleniyoruz. Saat 11.15'te tekrar rotaya devam ediyoruz. Hemen yola tekrar bağlanınca bu yön gösteren koca taşı görüyoruz.
KOCAMAN BİR ROTA TAŞI GÖRÜYORUZ
Taşın önünden köşke tekrar bir bakış atarak önümüzdeki hedefe doğru ilerliyoruz.
KÖŞKE SON KEZ BAKIYORUZ
Yol tamamen tarlalardan doğru ilerliyor. Yemyeşil buğday tarlaları sağımızda, solumuzda akıp, gidiyorlar.
TARLALAR ARASINDA İLERLERKEN
Bir ara yol kenarında çalışan bir çiftçiyle sohbet ediyoruz. Tarlasının aslında bir ceviz bahçesi olacağından bahsediyor. 6 dönümlük koca bir bahçe olacakmış.
CEVİZ BAHÇESİNİN ÇİTLERİ
Çiftçiye kolay gelsin diyerek ayrılıyoruz. İlerlediğimiz yolda rota yine bizi bir ağılın dibinden geçiriyor.
GÜNÜN İKİNCİ BÜYÜK AĞILI
Tarlalar ve RES'lerin arasından ilerliyoruz. Yol işaretleri her yerde karşımıza çıkmaya devam ediyor.
YOL İŞARETLEMELERİNDEN BİRİ
Tarlalar arasından ilerlerken bir ara hava gerçekten çok bunaltıcı sıcak oluyor. Yanmamak için aksine kapanıyoruz.
BUGÜN HAVA SICAK MI SICAK!
Saat 12.45 gibi öğle yemeği molası veriyoruz.Bugün Ayhan'ın İstanbul'daki ekip için liste hazırlaması nedeniyle çok hızlı ilerleyemiyoruz. Devamlı durup, internete girmesi gerekiyor.
YEMEK MOLASINDA BİR AN
Bu arada yeri gelmişken hatırlatmalı; etap boyunca hiç internet sıkıntısı çekmiyoruz.

Elimizdeki gps rotası; buraya gelmeden kültür rotasının cep telefonu aplikasyonu üzerinden  rota kaydını aldığımız bir rota. Fakat sonradan o rota üzerinden bazı ufak tefek değişiklikler yapılmış.
Bu sebeple Üvecik Köyü'ne doğru gelirken elimizdeki rotaya göre ilerlediğimiz için bir yerde işaretleri karıştırıp, köye bir alt sokaktan giriş yapıyoruz. Fakat iyi ki de öyle oluyor. Evlerin önünde öyle güzel çeşmeler görüyoruz ki!
BU ÇEŞMEYE BAYILIYORUM
Çeşmeye biraz daha yakından bakınca 1936 yapımı olduğunu görüyoruz.
1936 YAPIMI BİR ÇEŞME
Biraz daha ileride bölgedeki tüm köylerde gördüğümüz başka bir çeşmeyi görüyoruz.
BU ÇEŞME TÜM KÖYLERDE BULUNUYOR
Çeşmenin üzerindeki yazı çok ilginç geliyor bize; Köy İşleri Bakanlığı-1965.
BİR ZAMANLAR BÖYLE BİR BAKANLIK VARMIŞ
Köy nispeten büyük bir köy sayılır. Okulu, meydanında camisi, kahveleri, marketi, küçük bir lokantası bile mevcut olan ve 
Ezine ilçesine bağlı olan bir köy.
Saat 13.45'de köy kahvesine oturduğumuzda tabelaların 12 kilometre göstermesine rağmen bizim gps imiz 15 kilometre gösteriyordu. Bu da kültür rotalarında her daim karşılaştığımız bir durum olduğundan yadırgamıyoruz.
Köy kahvesinde ayran-soda karışımı muhteşem içeceğimizi içip, sohbet ettikten sonra tuvalet ihtiyacımızı da karşılayıp, saat 14.00'da tekrar yola devam ediyoruz. Bu arada her köyde yaptığımız gibi Üvecik Köyü rota tabelalarıyla fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyoruz.
ÜVECİK KÖYÜ ROTA TABELASI
Köyün çıkışına doğru tam rota güzergahında ilerlerken sol tarafta bir evde fayanstan bir Atatürk levhası gözümüze çarpınca, duruyoruz.
KÖYÜN ÇIKIŞINA DOĞRU SOLDAKİ BİR EVİN DUVARI
Biz levhadaki yazıyı okurken, içeriden bir kafa gözüküyor. El sallayıp, dışarı çıkıyor.
Heyecanlı ev sahibi bize merhaba dedikten sonra "Daha içeride neler var!" diyerek bizi evine davet ediyor. Mustafa ve ben botlarımızı çıkartıp, eve giriyoruz. Ayhan dışarıda kalıyor.
EVİN DUVARLARINDAN BİR GÖRÜNÜM
Evin bütün duvarları Atatürk resimleri ve  posterleriyle dolu. 
Ağzımız açık duvarları izlerken, hem şaşırıyor hem de  seviniyoruz.Dışarı çıkınca evin önünde bir de hatıra fotoğrafı çektirip, ayrılıyoruz.
BİR HATIRA FOTOĞRAFIMIZ OLSUN
Bu arada biz rotayı takip etmek isterken köylüler devamlı bizi daha kısa olduğu için asfalta yönlendiriyor. Laf anlatmak bazen çok zor oluyor. Sonunda ne yapmak istediğimizi biraz zor da olsa anlıyorlar.
Köyün dışına hemen ulaşıyoruz. Mezarlığın sağından, rotadan ilerliyoruz.
ÜVECİK KÖYÜ MEZARLIĞI'NIN SAĞINDAN İLERLİYORUZ
Bu toprak yol yine bizi tarlalarla buluşturuyor. Tarlaların arasından ilerlemek çok keyifli oluyor.
TARLALARIN ARASINDAN İLERLERKEN
Tarlaların solu, sağı bir süre sonra RES'lerle doluyor. 
Koca bir RES'in dibinden geçer, geçmez asfalt yola ulaşıp, yolu diklemesine geçiyoruz.
BÖLGEDEKİ RES'LERDEN BAZILARI
Rotanın yeşili çok güzeldi. Belki de mevsim gereği. Asfaltı geçer geçmez karşımıza yine kocaman bir yeşillik ve sağda tek, güzel bir ağaç çıkıyor.
KOCAMAN BİR YEŞİL VE TEK, HÜR BİR AĞAÇ
Kısa bir süre sonra da Bozköy'e ulaşıyoruz. Rotanın yönlendirmesi ile köyün içine doğru ilerliyoruz.
KÖYE DOĞRU GİRİŞ YAPARKEN
Üvecik tabelalarında Bozköy'e 5 kilometre olduğu yazıyordu. Bu kez gerçekten 5 kilometrede köye ulaşıyoruz. Bozköy Hanaytepe olarak da biliniyormuş.
KÖYE DOĞRU YÜRÜYORUZ
Köy Kemerdere Vadisi'nin Menderes Ovası'na açıldığı noktadaki ucunda yer alıyor.
BOZKÖY CAMİSİ
Bir zamanlar antik Thymbra kenti olduğu sanılan yerleşmenin güney yamacında tarih öncesi buluntulara ulaşılmış. Köyün güney batısından Kemer Deresi akıyor. Bulunan höyükte profesör doktor Rüstem Aslan tarafından yapılan kazılarda Tunç Çağı ve öncesindeki en önemli yerleşimlerden birinin Bozköy olduğu anlaşılmış. Bu yönüyle höyük Troya'dan sonraki en önemli höyük olarak biliniyor.
KÖY MEYDANINA GİRERKEN
Oyalanmadan köyün koca meydanı ortasındaki köy kahvesine doğru yürüyoruz. Kahvenin hemen önünde bir zamanlar tüm köylerde olan şu meşhur kaidenin önünde fotoğraf çektiriyoruz.
BİR ZAMANLAR
Saat 16.00'da da kahvesinde tek başına oturan Osman Amca'nın masasına oturuyoruz.Çaylarımıza Osman Amca'dan aldığımız simitler ve Osman Amca'nın kendi yaptığı zeytinler eşlik ediyor. Meğer Bozköy bölgede en çok zeytin üretimi yapan köymüş.
YENİ YAPILAN BOZKÖY YAZISI
Bir süre sonra ekibe 80'lik Kemal Amca da katılınca değmeyin sohbetin keyfine. Kahveden ayrılmamız zor oluyor.
BOZKÖY KÖYÜ KAHVESİNDE BİZ
Saat 16.45'te kahveden ayrılıp, köyden uzaklaşıyoruz.Rota tabelası hemen karşımıza çıkıyor.
BOZKÖY ÇIKIŞINDAKİ ROTA TABELASI
Geyikli'ye 5 kilometre olduğunu görüp, seviniyoruz. Fakat Üvecik'e 8 kilometre yazması da bizi biraz şaşırtıyor.
ROTA TABELASINDAKİ RAKAM FARKLILIKLARI
Yol zeytinlikler arasından ilerliyor. Köylüler harıl harıl çalışıyor. Biz de biraz daha azalan gün ışığıyla rahat bir şekilde yürüyoruz.
KÖYLÜLER HARIL HARIL ÇALIŞIYOR
Yol bizi zeytinliklerin arasından bir süre keyifle ilerletiyor ilerletmesine de dümdüz bir yol olmasına rağmen hiç sıkılmıyoruz. Zeytin ağacının güzelliğinden olsa gerek.
ZEYTİNLİKLERİ AŞIYORUZ
Rota bizi solda bir kuyu ile karşılaştırdığında, karşıdaki toprak yola yani sağa dönüyoruz.
YOL ÜZERİNDE KARŞILAŞTIĞIMIZ KUYU
Bu sağa döndüğümüz yol yine zeytinlikler arasından bizi doğruca Geyikli'ye doğru götürüyor.
Geyikli için gerçekten yeşille mavinin buluştuğu bir sahil kasabası diyebiliriz. İsmi nereden geliyor diye düşünenler olabilir? Rivayete göre Bursa'nın fethinde geyik üzerinde süvari olarak savaşa katılan, sonrasında da keşişliği tercih edip, İnegöl'e göç eden Geyikli Baba'nın yetiştirdiği öğrencilerinden biri tarafından 12. yüzyılda kurulduğu düşünülen şirin bir kasaba burası.Geyikli Baba'nın mezarı Kemallı yolu üzerinde yer alıyormuş.
Hepimiz biliyoruz ki Geyikli Bozcaada'ya her yıl Yükyeri İskelesi'nden  taşıdığı binlerce turistle bölgenin turizmine önemli derecede katkısı olan bir mekan.
Bizlerse sonunda bu faal kasabaya bisikletle ulaşımdan sonra yürüyerek de girme şerefine de erişiyoruz işte.
GEYİKLİ MERKEZ
Merkeze ulaştığımızda rota tabelası görmüyoruz.Niye görmediğimizi bir gün sonra anlıyoruz. Rota tabelası kasabanın diğer girişinde bulunuyor çünkü. Yürüdüğümüz yol ise Bozköy'deki tabelada gördüğümüz gibi 5 kilometre değil 7 kilometre yol oluyor.

Merkezdeki geyiklerle fotoğraf çektirip, bu gece konaklayacağımız Geyikli Merkez Otel-Muhtarın Yeri'ne doğru yöneliyoruz.
Otelimizin işletmecisi olan Hürriyet Mahallesi Muhtarı Recai Yiğit'le tanışıyoruz. Hemen muhtarla ertesi gün için bizi Kösedere Köyü'ne taksi ile bırakması için de anlaşıyoruz.
GEYİKLİ'YE ULAŞMANIN SEVİNCİ
Otele yerleşip, duş aldıktan sonra merkezdeki tek kebap salonunda yani Merkez Pide Salonu'nda 
akşam yemeğimizi yeyip, yorgunluk kahvelerimizi de içtikten sonra dinlenmeye çekiliyoruz. Sabah erkenden kalkıp, yola düşeceğiz.

GÜNÜN TEKNİK VERİLERİ
Yapılan Kilometre: 27 Kilometre
Çıkılan En Yüksek Yer: 80 Metre
Toplam Çıkılan İrtifa: 298 Metre
Toplam İnilen İrtifa: 303 Metre

KİŞİ BAŞI YAPILAN HARCAMALAR
İstanbul-Çanakkale Otobüs-60 Tl
Çorbacı-10 Tl
Taksi-50 Tl
Kahveler-10 Tl
Otel Muhtarın Yeri-60 Tl (kahvaltı dahil)
Akşam Yemeği-30 Tl
TOPLAM: 220 Tl



9 MART 2019 CUMARTESİ sabahı erkenden kalkıp, hazırlanıyoruz. Sağ olsunlar güzel bir kahvaltı hazırlamışlar.

Kahvaltı sonrası merkezdeki pastaneden yol için de bir şeyler alıp, muhtarın özel arabası ile Kösedere Köyü'ne doğru yola çıkıyoruz.
Sabah otelden ayrılırken fazla eşyalarımızı otelde bir odaya bırakıp, gelince duş almak için muhtarla anlaşıyoruz. Bize çok yardımcı oluyor. Geyikli'de kalacaksanız Muhtarın Yeri'nden başka bir yer düşünmeyin bence.
Bugünkü amacımız Kösedere'den başlayıp Geyikli'ye doğru gelmek ve akşam otobüsü ile İstanbul'a dönmek.
Geyikli Kösedere Köyü arası 30 kilometrelik bir yol. Saat 08.30'da Kösedere Köyü'ne gelmeden rota tabelası önünde iniyoruz. Muhtara bu yolculuk için 80 tl ödüyoruz.
KÖSEDERE'YE GELMEDEN YOL KENARINDAKİ ROTA TABELASI
Bugünkü yol tabelaları gösterdikleri kilometreler kadar olacak mı merak ediyoruz. Bizim hesabımıza göre 33 kilometre yol yürüyeceğiz. 
TABELA 4 KİLOMETRE OLDUĞUNU SÖYLÜYOR
Rota tabelası dibinde son hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra yürümeye başlıyoruz. Hedefimiz Çamdibi Köyü.
Yola başlar başlamaz rota işaretlemeleri yine belirgin bir şekilde yürüyüşçülere kendini gösteriyor.
ROTA İŞARETLERİ İLK ÖNCE BİR AĞAÇTA GÖZÜKÜYOR
Ve bu etap 30-40 metre sonra hemen yükselmeye başlıyor. Bir süre toprak yol gibi ilerleyen yol sonra çimenler arasında yükseliyor.
YÜKSELİŞ BAŞLIYOR
Biraz yükselince mutlaka geriye doğru bakın. Hem solunuzdaki Kösedere hem de deniz çok güzel gözüküyor.
GERİDE KALAN MANZARA
Yükselme var ama yorucu değil. Yavaş yavaş ilerleyip, manzaranın da tadını çıkartabilirsiniz.
140 metre irtifaya ulaştığımızda tam sağımızda Kösedere Köyü ufacık bir şekilde gözüküyor.
140 METRE İRTİFADAYIZ
Kösedere Köyü'nün kuruluşu ne zaman tam olarak bilinmiyor. Ama mezar taşları ve eski binalara bakıldığında 400-500 yıllık olduğu anlaşılıyor.
YUKARILARDAN KÖSEDERE KÖYÜ
Kösedere Ayvacık ilçesinin en büyük köylerinden biriymiş. En büyük özelliği ise dışarıya az göç vermesiymiş.Köyün deniz tarafında Larissa Antik Kenti bulunuyor. Sahip olduğu verimli ovaları nedeniyle sebzecilikte çok ünlü bir köy burası aynı zamanda. Özellikle domatesi çok meşhur. Rota köyün içine girmese de biraz içeri girerek Kösedere'de birçok ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
Kösedere hakkında ilgi verirken, rotada 140 metreye ulaştıktan sonra hafif bir iniş yapıyoruz. Bir yalağın tam dibine ulaşınca sağ koldan tekrar yükselmeye başlıyoruz.
BU YALAĞIN DİBİNDEN SAĞA DÖNÜP, YÜKSELİYORUZ
Bu yükseliş bu bölgenin en yüksek noktası olan 300 metreye kadar sürecek. Önce 280 metredeki bir vericiye kadar çıkıyoruz.
ROTA VERİCİNİN YANINDAN GEÇİYOR
Buranın da manzarası muhteşem. Sonra biraz daha az bir eğimle köye doğru yaklaşmaya başlıyoruz.
KÖYE DOĞRU YAKLAŞIRKEN
Yine bir traktör yolunda ilerler gibiyiz. Köye yaklaşırken neden isminin Çamdibi olduğunu anlıyoruz. 
Köyün yaslandığı tepeler fıstık çamlarıyla dolu bir halde.
KÖYE GİRİŞ YAPARKEN
Ve nihayet saat 09.30'da köye giriş yapıyoruz. Ortalarda kimsecikler yok yine.Rota tabelası bizi köye ulaştıran yolla ana yolun kesişiminde bulunuyor. Hemen bir ekip fotoğrafı çektirip, gps verilerimize bakıyoruz.
ÇAMDİBİ KÖYÜ GRUP FOTOĞRAFI
Rota tabelasında yazdığı gibi biz de 4 kilometre yol geldiğimizi görüyoruz.
TAVAKLI'YA DOĞRU 4 KİLOMETRE
Biraz aşağıda, yol kenarında bir cami görünüyor ama kahve varsa da ortalıkta kimse yok gibi olduğundan yola devam etmeye karar veriyoruz.
Rota ana yoldan kısa bir yürüyüş sonrası hemen soldan aşağıya doğru indiriyor bizi.
YOLDAN AYRILIP, İNİŞE GEÇTİĞİMİZ AN
İndiğimiz yerde büyük bir tuğlalı bina görüyoruz.Bu binanın önünden inerek, çöp dolu bir dere boyuna ulaşıyoruz.
ÖNÜNDEN GEÇTİĞİMİZ BİNA
Burada yemek ve çay molası verip, biraz dinleniyoruz. Mola verdiğimiz yerde bir de çeşme bulunuyor.
MOLA YERİNDEKİ ÇEŞME
Mola sonrası bu incecik dere boyunu takip ederek ilerliyoruz bir süre. Sonra da çam ağaçları içinden patika yoldan yükselmeye başlıyoruz.
ORMAN İÇİ İLERLERKEN
Bu orman geçişi çok güzel oluyor. Geçişi inişe geçerek tamamlıyoruz. İnişe geçtiğimiz anda sol tarafta Tavaklı Köyü beyaz evleriyle gözükmeye başlıyor.
UZAKLARDAN TAVAKLI KÖYÜ
Baharı görüp, çiçeklenen badem ağaçları arasından köye doğru ilerliyoruz.Her taraf yemyeşil.
TAVAKLI KÖYÜ'NE YAKLAŞIRKEN
Bu bahçeleri geçer geçmez bir toprak yola ulaşınca, köyün de dibine yaklaşmış oluyorsunuz.
TOPRAK YOLDA KÖYE DOĞRU İLERLERKEN
Rota sizi köyün içine soktuğunda direk meydana, kahveler bölgesine getirmiyor. Ama biz köy kahvesinde oturup, biraz dinlenmek, köyün nabzını tutmak istiyoruz.
KÖYÜN İÇİNE DOĞRU
Köyün asfalt yolunda ilerleyip, tarihi evlerin, daracık sokakların içinden geçiyoruz.
TAŞ EVLER ARASINDAN İLERLERKEN
Tavaklı Köyü'nün bir de deniz kenarında Tavaklı İskelesi diye geçen bir bölümü var. Sabah taksi ile geçerken de görmüştük. Orası sayfiyecilerin bulunduğu bölümmüş. Burası da köylünün mekanı imiş.
DARACIK KÖY YOLLARINDA İLERLİYORUZ
Tavaklı İskelesi'nden ayrıca tekstil sanayinde kullanılan Troya Meşesi palamudu ihracatı yapıldığı söyleniyor. Günümüzde geçerliliğini koruyor mu hala acaba?
KÖY MEYDANINA AZ KALDI
Köyün ismi hakkında çeşitli rivayetler var. Bir söylenceye göre ilk ismi Tavuklu imiş. Daha sonraları Tavaklı olarak anılmaya başlanmış. Başka bir söylenceye göre de gelin olup, köyden ayrılan kızların en yükseğe çıkıp, köyü seyretmesi adetinden dolayı Duvaklı diye anılırmış. Sonra adı değişmiş ve Tavaklı olmuş.
Nihayet merkezdeki köy kahvesine saat 10.30'da ulaşıyoruz. Bizi köyün sevimli köpeği Bulut karşılıyor.
TAVAKLI KÖYÜ KAHVESİ VE KÖPEK BULUT
Kahvede oturup, çay içip, dinleniyoruz. Tabeladaki gibi 4 kilometre yol aldığımızı görüyoruz.
Rotaya devam etmek için kahvenin sağından geldiğimiz yöne doğru geri dönüp, ana yola ulaşıyoruz. Ve eski okulun tam karşısında saat tam 11.00'da rota tabelasını görüyoruz.
TAVAKLI KÖYÜ ESKİ OKUL BİNASI
Bir sonraki hedef olan Alemşah'a 3 kilometre yolumuz olduğunu görüyoruz.Rota tabelasında klasik grup fotoğrafımızı çektirip, yola devam ediyoruz.
BİR SONRAKİ HEDEFE DOĞRU
Köyün ve çevre arazisinin çoğu engebeli gibi gözüküyor. Ama bu coğrafya zeytin ağaçlarının büyümesi için bire bir. Tarlalar ve hayvancılık bu köyde daha çok göze çarpıyor.Tarlalar arasında köyden ayrılırken hemen solda eski mezarlık alanını da görüyoruz.
KÖYÜN ESKİ MEZARLIK ALANI
Yol boyu yürürken ağılları ve ekilmiş alanları görüyoruz. Öğrendiğimize göre burada kayısı, armut, elma, şeftali, kavun, karpuz, domates, karnabahar, yeşil biber, fasulye, buğday, bakla ve bezelye gibi çok çeşitli sebze üretimi yapılıyor.
İlerlediğimiz yol bizi hafif hafif aşağı doğru indirirken sağ kolda kuzucuklar, oğlaklarla dolu bir yeşil alan görüyoruz.
ROTANIN SAĞ KOLUNDA KALAN BÖLGE
Hemen sonra da yolun çitle kapatıldığı bir bölgeden geçiyoruz. Önce geçiş yok sanıyoruz ama biraz uğraşınca aynı Likya Yolu'ndakiler gibi iplerle bağlanmış kapıyı açıp, geçiyoruz.
ÇİTLE KARŞILAŞTIĞIMIZ AN
Köylü burayı kapatmış, bir de sera yapmış.Toprağı kazmış ve kazılan tarla alanında bazı rota işaretleri yok olmuş, aralarda kalmıştı.Bu bölümü geçince rota hem yükselmeye başlıyor hem de daha kayalık, dağlık bir alana dönüşüyor. Önce yükseliyor sonra bir dere yatağına doğru inişe geçiyoruz.
İNİŞE GEÇERKEN
Dereye ulaşınca tekrar hızlı bir yükseliş başlıyor. Bu bölümdeki görüntüler uzun bir süre Bafa Bölgesi'ndeki görüntüleri çağrıştırıyor insana.
TEPELERDE YÜRÜYORUZ
Bu dağlık bölümü geçince geniş bir toprak yola çıkıyoruz ve Alemşah Köyü sol tarafta uzaklardan gözüküyor.
ALEMŞAH KÖYÜ'NE DOĞRU İLERLERKEN
Rota köyün çok yakınından geçse de köyün içine sokmadan ilerliyor. Büyük olasılıkla köyde kahve ya da market tarzı bir şey olmadığından rota yürüyenleri köyün içine sokmuyor.
ALEMŞAH KÖYÜ
Alemşah Köyü Çanakkale'nin en eski köylerinden biri olma özelliğini taşıyor. Köy 1530 Biga Livası Haritası'nda Alemşalu olarak geçiyor.Köyün içinde baraj yapımı sırasında kurtarılmış bir sütun görmeniz mümkün. Ayrıca yine köy içinde tarihi eser olarak tescillenen Palamutçu Hüseyin Ağa Konağı'nı da görebilirsiniz.
Biz köy içine girmeden ilerlemeyi tercih ediyoruz. Çünkü bugünkü yolumuz gerçekten uzun.
TOPRAK YOLUN SONLARINA DOĞRU
Toprak yoldan köyü görerek ilerlerken ana yola çıkıyoruz. Ana yola çıktığımızda tam karşımızda rota tabelasını ters yöne bakar şekilde görüyoruz.
ROTA TABELASINI DÜZELTİRKEN
Sabitlenen yerinden çıkarılmış ve ters dönmüş bir durumda olan tabelayı gerçek yönüne çevirip, sabitlemeye çalışıyoruz.
Köye girmeden elimizdeki gps rotasına göre devam ediyoruz. Çünkü gideceğimiz yöne doğru bir tabela görmüyoruz.
Rota yine bizi bir dereden geçiriyor. Bu kez dere sabah geçtiklerimize göre biraz daha geniş ve suyu fazla. Çünkü suyu köyün üstünde yer alan göletten geliyor. Dereyi taşların üzerinden atlayarak geçiyoruz.
DEREYİ GEÇERKEN
Rota bizi Alemşah Göleti'ni yukarılardan göreceğimiz bir yere kadar yükseltiyor.
ALEMŞAH GÖLETİ GÖZÜKÜYOR
Göleti göreceğimiz bir kayalıkta oturup hem meyvelerimizi yiyoruz hem de dinleniyoruz.
MOLA ANINDA BİZ
Manzara burada gayet güzel. Mutlaka burada mola vermelisiniz.Kısa bir dinlenme sonrası yine rotadan yola devam ediyoruz. O da ne? Birden eski, mezarlık bir alanın içinde kaldığımızı anlıyoruz.
ESKİ MEZARLARDAN BİR GÖRÜNÜM
Her taraf mezar taşlarıyla dolu.Sağa sola bakıp, incelerken birden hızımız kesiliyor.
MEZARLIK ALANLARDAN BAZILARI
O kadar çok mezar var ki! Bazı yerlerde de tarihi sütunlar ve daha farklı mezar taşları bulunuyor.
MEZAR TAŞLARINDAN BAZILARI
Bunların Alemşah'ın çok eski yerleşkelerinden kalan mezarlar olduğu ortada.
SÜTUNLARDAN BAZILARI
Rotanın çalılıkların arasından ilerliyor gibi gözüken bu kısmı ilginç kalıntılar nedeniyle gerçekten insanı oyalıyor.
İZLEDİĞİMİZ ROTADAN BİR GÖRÜNÜM
Bir şekilde bundan sonra yine bol kayalıklı bölümleri aşmaya başlıyoruz. Bu sırada birden karşımıza Mehmet Ağbi çıkıyor.
ALEMŞAHLI MEHMET AĞBİ
Biz de şaşırıyoruz.Durup, onunla biraz sohbet ediyoruz. Mehmet Ağbi Alemşah Köyü'nden. Fakat çok dertli. Derdi malum, ekonomik. Çok söyleniyor. Kime olduğu da malum. Aramızda kalsın. Biz de biraz onu teselli edip, bir hatıra fotoğrafı çektirip, ayrılıyoruz.
MEHMET AĞBİ İLE BİR AN
Buradan artık rota bizi yine iri kayalıklar arasından, çok sevimli olmayan bir rotadan Akçakeçili Köyü'ne giden ana yola kadar indiriyor.
ANA YOLDA İLERLERKEN
Ana yola inince sağa dönüp, yürüyoruz. Ana yolda çok kısa bir an yürüyüp, tekrar yolun karşısından yeşilliğe giriyoruz.
KÖYE DOĞRU YEŞİLLİKLER İÇİNDEN İLERLERKEN
Troya Yolu'nun en sevdiğim yanlarından biri asfaltta çok kısa geçişler yapıp hemen bizi yeşile, doğaya sokması oldu. Bu yüzden emeği geçenlere teşekkür etmek lazım.
Asfaltın yakınlarında ama asfalta değmeden yeşillikler içinden bir on-on beş dakika ilerliyoruz.
SON KİLOMETRELER
Sol tarafımızda, bir tepede sıra sıra arı kovanlarını görür, görmez rota tabelasına saat 13.00'da ulaşıyoruz.
ROTA TABELASINA ULAŞTIĞIMIZ AN
Rota tabelasında gps verilerimizi kontrol edince kilometre sayacımızın 15'i gösterdiğini görüyoruz.
DALYAN'A 11 KİLOMETRE VAR
Tabi tabeladaki Dalyan-11 kilometre yazısını görünce sevinsek mi üzülsek mi bilemiyoruz.

Oyalanmadan belki bir kahve buluruz diye köyün merkezine doğru ilerliyoruz.
YİNE O YAZI
Edindiğimiz bilgilere göre Akçakeçili Köyü de aynı Alemşah Köyü gibi bölgenin en eski köylerinden biriymiş.
KÖYÜN ESKİ YAPILARI ARASINDA İLERLERKEN
Caminin olduğu yerde bir kahve buluyoruz ama kapalı olduğunu görüyoruz. Market de yok. Ortalıkta kimsecikler yok gibi gözüküyor.
AKÇAKEÇİLİ KÖYÜ CAMİSİ
Kapalı kahvenin masalarında oturup, öğle yemeğimizi yiyoruz. Kahvenin tam solunda, caminin tam karşısında muhtarlık ve bir de gençlik odası bulunuyor.
KÖYÜN ÖNEMLİ ODALARINDAN BİR GÖRÜNÜM
Köyden 13.30'da ayrılıyoruz. Ayrılırken köye ismini veren ak keçilerle dolu ağılların dibinden geçiyoruz.
KÖYÜN DIŞINA ÇIKARKEN
Minicik oğlaklar, kuzular öyle şirin bağırıyorlar ki görmeniz lazım.Köyden ayrılır ayrılmaz yine yeşilliklerin içinde kalıyoruz.
YEŞİLLİKLER İÇİNDE İLERLERKEN
Bundan sonra rota bizi önce tepelere çıkarıyor sonra uzun bir süre indiriyor.
KÖYÜN TEPELERİNE ÇIKARKEN
İniş yaptığımız yerdeki kayaların yapısı çok ilginç. Çözüle çözüle erimişler gibi.
KAYALARIN HALİ
İnişimizin sonu bir derede bitiyor. Öyle ki bu dereyi birkaç kez geçmek zorunda kalıyor biraz da ıslanmadan geçmek için oyalanıyoruz.
DEREYİ GEÇTİĞİMİZ ANLARDAN BİRİ
Dere geçişi bitince dereye paralel bir şekilde dere yatağı olduğu belli olan bol taşlı ve kumlu bir yoldan bir süre ilerliyoruz.
DEREYE PARALEL İLERLERKEN
Sonra tekrar yemyeşil tarlaların arasına dalıp, kısa bir dinlenme molası veriyoruz.
TARLALARIN ARASINDAN İLERLERKEN
Asfalt yola ulaştığımızda rota bizi Ilıca Deresi'nin aktığı noktadaki köprüyü geçer geçmez hemen sahil tarafına atıyor. Rotanın denize en yaklaştığımız bölümü belki de bu kısmı oluyor.
DENİZE PARALEL BİR ŞEKİLDE ROTADA İLERLERKEN
Bir süre denize paralel ilerleyip, yükseliyoruz. Sonra daha iç kesimlere doğru yürümeye başlıyoruz.
DENİZDEN İÇ KESİMLERE DOĞRU İLERLERKEN
Yükselişimizin son noktasında çıktığımız toprak yolun kenarında geldiğimiz yöndeki tepelere bakmadan edemiyoruz.
NERELERDEN GELDİK?
Ve yine tarlalar arasından eğim olmadan düz bir yolda ilerlemeye devam ediyoruz.
BUĞDAY TARLALARI DÖRT BİR YANIMIZI SARMIŞ DURUMDA
Artık Dalyan'a yaklaştığımızı etrafta dağınık bir şekilde bulunan antik kent parçalarından anlıyoruz.
DALYAN CİVARINDA GÖRDÜĞÜMÜZ PARÇALARDAN BİRİ
Bizi asfalt yola çıkaran toprak yolun hemen karşısında rota tabelasını görüyoruz.
DALYAN ROTA TABELASINDAYIZ
Saat 15.40'ı gösteriyor. Rota tabelasında Geyikli yönünün ters durduğunu fark ediyoruz. İşaretlemeler tam ters yönü gösterse de tabela yönü sol tarafı gösteriyor.
GEYİKLİ'YE GİDİŞ SAĞ TARAFTAN OLACAK
Tabi günün 27. kilometresinde ulaştığımız bu tabelada yürünecek daha 11 kilometrenin olması bizi biraz düşündürse de başa gelen çekilir diyerek Dalyan içine gidip, bir kahve ya da market bulmaya çalışıyoruz. Fakat daha önce bisiklet turunda geldiğimiz bu bölgede kahve olmadığını hatırladığımız için yol üstü bir evden sıcak ve soğuk su temin ediyoruz.
GEMİCİ İBRAHİM BEY'İN EVİNDE DİNLENİRKEN
İbrahim Bey'e bu sebeple çok teşekkür ediyoruz. Hem evinde oturup, biraz dinleniyoruz hem de ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Saat 16.00'da İbrahim Bey'in evinden ayrılıyoruz.
Dalyan eskiden ufak bir balıkçı köyüymüş. Günümüzde ise yazlık evleri ve siteleri ile oldukça gelişmiş durumda. Balıkçı tekneleri için korunaklı bir limanı bulunuyor. Tabi ki bir de antik limanı var. Gün batımlarını Dalyan'dan seyretmek bir gelenekmiş. Umarız bir gün bu geleneği biz de gerçekleştiririz. Çünkü ilk gelişimizde bir bisiklet turundaydık. Ulaşmamız gereken bir yer vardı. Şimdi bitirmemiz gereken bir yol var. Hep bir koşturmaca anlayacağınız.
Troya Yolu'nda en uzun asfaltta yürüdüğüm an da şimdi gerçekleşiyor.İbrahim Bey'in evinden tekrar rota tabelasına doğru yürüyoruz. Yol üstünde Antik Şehir Aleksandria Troas tabelalarını görmemeniz imkansız.
ALEXANDRIA TROAS TABELASI ÖNÜNDEYİM
Antik kentin girişi biraz daha ileride bulunuyor. Çok geniş bir alana yayılmış bir kent burası.
Sezar ve Konstantinus dönemlerinde Roma İmparatorluğu'nun başkenti olması düşünülen kent, bu onuru İstanbul'a kaptırmış. Taşlarının  gemilerle taşınarak pek çok kamu binasında kullanılması nedeniyle Eski İstanbul diye de anılırmış.
ANTİK KENTİN GİRİŞİ
Büyük İskender'in komutanlarından biri olan Antigonos tarafından M.Ö.310 yılında kurulan kent antik limanın 1,5 kilometre kadar güney doğusunda bulunuyor. Bir zamanlar çevre kentlerdeki halkın da bu kente gelmesiyle nüfusu 100.000'i bulmuş.
ANTİK KENTTEN BİR GÖRÜNÜM
Asfalt yol boyunca 1-2 kilometrelik bir yürüyüş yapmak zorunda kalırken sağlı sollu antik kent parçalarını da görüyoruz.İlerlerken sol kesimde kalan hamam bölümüne girip, geziyoruz. Hamam Attikus Hamamı diye anılıyor.
ATTIKUS HAMAMI'NA DOĞRU İLERLERKEN
Kent en büyük gelişmeyi İmparator Hadrianus zamanında yaşıyor. Atinalı Zengin Attikus tarafından Kaz Dağları'ndan kente su getirmek amacıyla yapılan su kemerleri ve termal suların kullanıldığı hamam antik kentte görülecek ilginç mimari örneklerinden biridir.
ATTIKUS HAMAMI
135 yılında inşa edilen bu hamam dönemin en büyüklerinden sayılarak Roma İmparatorluğu'nun "EN" leri listesine girmiş.
HAMAMIN YOL KENARINDAKİ PARÇALARINDAN BİRİ
17. yüzyıl seyyahları uzun süre burayı antik Troya sanmışlar. Sonra yapılan kazılarda gerçek ortaya çıkmış.

Asfalt yolda yürüme halimiz Dalyan tabelasını geçer geçmez sola, yeşilliklerin içine dönen rotayla sona eriyor.
DALYAN KÖYÜ'NÜ GEÇERKEN
Burada yine antik kentin bir parçası olan ve tahmini 2000 yıllık olan bir lahit görüyoruz.
ANTİK LAHİTTE BİZİMKİLER
Rota yine yemyeşil buğday tarlaları arasından ilerliyor. Artık günün sonlarına doğru yaklaşıyoruz.
ROTA TARLALAR ARASINDA YİNE
Antik kentin surları bu yürüdüğümüz bölümde iri iri parçalar halinde ara ara gözüküyorlar.Bir yerde kocaman bir sur parçasının aralığından geçiyoruz.
BÜTÜN HALİNDE BİR SUR PARÇASINDAN GEÇERKEN
Kısa bir süre sonra da zeytinliklerin arasına dalıyoruz. 33. kilometreye ulaşınca artık günün tüm yorgunluğu üzerimizdeyken saat 17.30'da 
kısa bir çay molası veriyoruz.
GÜNÜN SON MOLASINDAYIZ
Mola sonrası zeytinliklerin arasından ilerleyen yol bizi bir ara Kurudere'den geçirip, sağ koldan toprak bir yola bağlıyor.
KURUDERE'DEN GEÇERKEN
Belirgin rota işaretlemelerini geçip, Geyikli'ye giden asfalt yolun kenarında rota tabelasını görüyoruz.
YOL KENARINDAKİ ROTA TABELASI
Bir gün önce niye merkezde rota tabelasını göremediğimiz şimdi anlaşılıyor. Kentin çıkışına konulmuş tabela.Asfalt yolu geçip Geyikli'nin merkezine doğru inişe geçiyoruz.
GEYİKLİ'YE DOĞRU İNERKEN
Evlerin içine dalınca planladığımız turu bitirmenin mutluluğu ile son fotoğrafımızı da çektiriyoruz.
GÜNÜN SON FOTOĞRAFI
Saat 18.30'da 38 kilometre yol yürüyerek otelimize ulaşıyoruz. Sırayla bizim için ayrılan odada duş alıp, oteldekilere teşekkür edip, otelden ayrılıyoruz. Yine aynı yerde akşam yemeği yeyip, yorgunluk kahvesi içip, otogara gidiyoruz. Saat 22.30'daki otobüsümüze binip, İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz.

GÜNÜN TEKNİK VERİLERİ
Yürünen Kilometre: 38 Kilometre
Çıkılan En Yüksek Yer: 324 Metre
Toplam Çıkılan İrtifa: 836 Metre
Toplam İnilen İrtifa: 851 Metre

KİŞİ BAŞI YAPILAN HARCAMALAR
Taksi: 25 Tl
Kahvelerde Çay:8 Tl
Akşam Yemeği: 25 Tl
İstanbul Otobüs Bileti: 70 Tl
TOPLAM:128 Tl

KATILIMCILAR İÇİN NOT: Eğer bölgeye çadırla gitmeyecekseniz konaklama açısından köyler uygun değil. Bu en rahat konaklamayı Geyikli'de yapabilirsiniz.

SON SÖZ: Bölge gerçekten hem tarihi hem de doğal güzellikleri ile yürüyüşçülere çok güzel bir ortam sağlıyor. Mutlaka yürüyün.

Trek5000 ekibi olarak yeniliklerin peşinde koşmak var olma amacımız olduğuna göre önümüzdeki günler ve yıllar yeni yerler, yeni insanlar, yeni deneyimler ve hepsinden önemlisi yeni bakış açıları getirsin bize diyoruz.En büyük dileğimiz bu!


Yolda ve sağlıkla kalın!
Şenay KILIÇ