3 Mayıs 2010 Pazartesi

SAFRANBOLU-AMASRA

        Gecikmiş bir doğum günü hediyesini verdim bu haftasonu...Ayhan'a 50. yaş günü için Safranbolu'ya gitme sözü vermiştim.Yaklaşık 2 ay sonra gittik ama iyi de oldu.Çünkü hava muhteşemdi.Ulaşım ve transferler daha kolay olsun diye Cafetur ile gittik ama biz kendimiz gezdik.Ne de olsa 6-7 kere gitmişliğim var.Cumartesi sabah erkenden yola çıktık.Grupla saat 08:00 de buluştuk.Doğru Safranbolu'ya yollandık.Her zaman ki gibi önce  Hıdırlık Tepesi'ne gittik.Biraz Safranbolu şehir manzarasını izleyip,fotoğrafladıktan sonra yürüyerek şehrin içine yollandık.
Grup yemek yemek istediği için biz onlardan ayrıldık.Cumartesi olduğu için pazar vardı.Pazarı dolaşıp yörenin çileklerinden ve eriklerinden aldık.Pazardan iki tane de tahta kaşık aldım.Grupla buluşma vaktine kadar pazarda dolaştık.Sonra golf arabalarıyla şehri gezmek için grupla buluştuk.Son geldiğimden bu yana değişen şeylerden biri de bu sanırım.Daha önce geldiğimde böyle şehir turu yoktu.Arabalar bant yayını yaparak hem şehri tanıtıyor hemde bizi gezdiriyordu.Cinci Hanı,Hamamı,su altı yolları,evlerin özellikleri,Safranboluların özlelliklerini,tarihi hakkında birçok bilgi aldıktan sonra 45 dakikalık gezimiz bitti.Saat 18:00 da buluşmak üzere gruptan tekrar ayrıldık.Biz Ayhan'la hemen Safranbolu'nun güzel simitlerinden ve pidelerinden alarak çay eşliğinde karnımızı doyurduk.Sonra da şehri talan etmeye devam ettik.Önce kısa bir çarşı turu yaptık.Çekeceğimiz fotoğrafları çektik.Esnafla sohbet ettik.Sonra Hükümet binasına çıktık.Arkadaki saat kulesine çıktık.Daha önce o kadar  gelmeme rağmen saat kulesine ilk defa çıktım.Kulenin tepesinde 45 yıldır saatle uğraşan İsmail amca vardı.Bize tatlı tatlı saati,tarihini, ,insanları herşeyi anlattı.O kadar güzel anlatıyordu ki oradan ayrılmak istemedim.Zaten saat de 17:00 a yaklaştığı için beklemek istedim.Çünkü gözümüzün önündeki İngiliz yapımı saat saat başında 5 kere çalacaktı.Saatin gongunu dinledikten sonra saat kulesinin dik merdivenlerinden koşar adım aşağı indik.Sonra biraz daha dolaşıp grupla buluştuk.Klasik grup gezilerinin uğrak yeri olan İmren lokumcusuna girip artık ezberlediğim slaytı izledik.Birer bağlar gazozu içtik,birer safran çayı içtik ve bağlar mevkiindeki otelimize doğru yola çıktık.Bağlar mevki Safranbolu'luların yazları serinlemek için kullandıkları yayla evlerinin bulunduğu bir mevki.
           Ertesi gün erkenden kahvaltımızı yapı yine yollara düştük.Hedefimiz eski bir Bektaşi köyü olan Yörük Köyü.Yörük köyünde de evlerin bir kısmı restore edilerek turistlere açılmış.Bunlardan biri Sipahioğlu Konağı idi.Bir başka gezi yeri köyün eski çamaşırhanesiydi.Köyün tanınmış kişileri Cemil İpekçi,Leyla Gencer gibi kişlerden de bahsettikten sonra köy kahvesinde birer orta türk kahvemizi içtik.Köyden ayrılmadan bir köylü amcadan tazecik kuşkonmaz aldım.Görür görmez atladım desem yalan olmaz.Çünkü bu ülkede kuşkonmazın tazesini bulmak mucize sanırım.
             Tekrar yoldayız.Şimdi son durağımıza Bartın üzerinden Amasra'ya gidiyoruz.Bartın'ı o güzelim ağaçlı yollarıyla geçip gidiyoruz.Ama bir ara durup,fotoğraf çekmeyi de ihmal etmiyoruz.Her zamanki gibi Amasra'ya girişte Fatih Sultan Mehmet'in Çeşm-i Cihan olarak adlandırdığı yerde mola verip,yukarıdan Amasra'ya bir bakıyoruz.Amasra aslında birkaç adacıktan  oluşan küçücük bir karadeniz sahil kentiydi.Her zaman karşıma çok canlı çıkıyor
bu küçük kasaba.Biz yine gruptan ayrılıp kendimiz gezdik.
        Önce kaleye çıktık.Yukarıdan tekrar baktık Amasra'ya
sonra arka taraftan dolanarak aşağıya,Kemere Köprüsüne
doğru yola koyulduk.Boztepe bölümüne geçip orayı ve ağlayan ağaç bölümüne de yürüdükten sonra tekrar aynı yoldan aşağı inip ,tahtacılar çarşısında gezerek merkeze doğru gittik.Buraya gelip de balık ve güzelim Amasra salatalarından yemeden olmaz tabii.Tam denizin kenarında Balıkçının Yeri diye bir yere oturup birer hamsi tava ve güzel bir salata söyledik.Yemekten sonra dalgakırana kadar yürüyerek yediklerimizi sindirelim dedik.Sonra da saat 15:00 gibi grupla buluşarak İstanbula doğru yola çıktık.Sanırım Ayhan doğum günü hediyesini beğendi.Ben de beğendiği için mutlu oldum tabi.
       Eve saat 22:00 civarı geldiğimizde ben başka bir gezinin planını yapmaya başlamıştım bile...


1 yorum:

melis dedi ki...

çok güzel bir doğum günü hediyesi vermişsiniz. eşinizin de mutlu olmamasına imkan yok bence. kim sevinmez ki böyle hediyeye...ağaçlı yoldaki fotoğrafınızı da çok beğendim :)) yeni gezi yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum..